ŞARK/KÖŞESİ / İlhan GÜLTEKİN
13. Charles, nam-ı diğer Demirbaş Şarl.
Hikayesi meşhurdur, Rus Çarı Deli Petro yenile yenile yenmesini öğrenince o da tacını tahtını bırakıp kurtuluşu Osmanlı'ya kaçmakta bulmuştu.
Demirbaş Şarl hikayesinin bir de az bilinen tarafı vardır. Hazret, Osmanlı'ya sığınmasından sonra sınıra yakın ama korunaklı Bender kalesine yerleştirilir. İzzet ikram, neredeyse İsveç krallığı zamanında görmediği rahatlık. Eh ne de olsa o zamanlar medeniyette İsveç ne derece geri ise Osmanlı da o derece ilerilerde. Velhasıl ı kelam, kovulmadan gitmeye zaten alışık değil Şarl, bir de bunları bulunca, kovulsa da gitmemek üzere yerleşmiş kaleye. İş o kerteye varmış ki kale bir komutandan diğerine devrolunurken demirbaş listesinin birinci maddesi "şarl" olmuş. Demirbaşlık ta zaten demir tolga giymek ya da taşkafa olmaktan değil, buradan.
13. Charles'ın zamanla iyice kanı kaynamış oturduğu yere. Maiyetindekilerle birlikte bir gece vakti kale muhafızlarına baskın çıkıp bir şekilde ele geçirmiş Bender kalesini. Sonra da bayrağını dikip hüküm sürmeye kalkışmış. Tabii tutunamayacağını anlaması vakit almamış. Tası tarağı toplayıp Avrupa içlerine yollanmak zorunda kalmış.
Muteber kaynaklarda Demirbaş Şarl'ın hikayesi ancak buraya kadar uzanıyor. Biz nankörlükte darb-ı mesel etmemişiz, yalnız demirbaşlığı yadigar kalmış ama Avrupalıların dilinde Müslümanlara "ders vermiş" bir halk kahramanı olarak hala yeri vardır.
-O Charles ta ya bizimkiler-
Nankörlük hayatın bir parçası. Hele de bu millet gibi yaratılıştan alicenap olanların başından hiç eksik olmaması tabii. Ta Selçuklulardan, Osmanlı'dan bu tarafa sırtını sıvazlayıp "hadi aslanım" dediklerimizden- hayır Şarl ya da İskender bey gibilerden bahsetmiyorum kendi içimizden çıkarttıklarımızdan- az mı çifte yedik? Kavalalı Mehmet Ali Paşa değil mi Yavuz'un yadigarı Mısır'ı dönüp dolaşıp İngiliz'e teslim eden? Kırım beyi Giray Han ikinci Viyana kuşatmasında ihanet edip hem kendisini hem bizi yakmadı mı? Şerif Hüseyinler, Baltacı Mehmet paşalar, İbşir paşalar vs.
Evet milletin varını yoğunu teslim edip "paşa" ettiklerinden kimi canını feda etmiş karşılık olarak, kimi de üç kuruş menfaat uğruna sapmış hatta ihanet etmiş.
Mayası başka başka imiş diyeceği geliyor insanın ya bir de gariplik var bu işlerde. Tarihi tedkik edin başta Kavuğunun içini dolduran bir idareci varsa ihanet ya yok ya da vatana değil de yalnızca baştakinin şahsına zarar veren cinsten. Hep mi iyi insanlar tesadüf etmiş bunlara diye soruyor insan elde olmadan. Ama bir de başa zevk ü sefa düşkünü iş bilmez birisi gelmeyegörsün, memleket perişan, ne hak ne hukuk ne yasama yargı idare dengesi. Hepsinin eksikleri delikleri "güçlü" insanlar elinde bitirici silah.
Farkındasınız, yalnızca tarih değil bu anlattıklarım Can çıkar huy çıkmaz derler. Bir köşebaşını tutunca hele bir de meydan boşsa hemen keseyi doldurmak bu arada ucundan köşesinden ihanet değilse de yabancıların emellerine alet olmak çok eskilerden miras bazılarımıza. Ama değişen bir şeyler de var. Osmanlının son demlerinden beridir adet oldu, yükünü tutanlar sıkıyı gördü mü hemen siyasete bir hamle ediyor. Ya isim yapmış müsait bir maşayla ya da doğrudan. Tabii bir temayül. Para gücünü idare gücü ile hatta halk desteği ile ikmal etmek mümkün bu yolla. Kirli çamaşırlar karıştırılınca hemen "üzerimize geliyorlar" feryadı siyasi örgütlenme içine mafya ve bürokraksi ile üçgen yapma cabası.
Belediye imkanları, medya patronluğu, sivil toplum örgütü, hangi tahtadan sıçrarsa sıçrasın siyasete girenlerde bu hesapları hemen bu gün dahi görebilirsiniz.
Bu fasit daire midir? Yok mu kendisi büyüdükçe korkuları da büyüyen bu minik diktatör adaylarından kurtuluş?
Dedim ya millet alicenap, "vicdanınla başbaşasın yeter ki bundan sonra dürüst ol" cümlesiyle nicelerini kazanmış.
Yine diyorum şahsiyetli, vatansever, hamiyetli insanlar bu milletin bağrında zor zamanlar için her an hazır. Hukuk çiğnemeyi, yolu üzerindekileri ezmeyi marifet bilenleri kulağından tutup kendine getirecek, korkularından azat edip onları kendi hesabına kazandıracak.
Nice eski düşmanına hiç bir siyasi anlamı kalmamış, tamamen bitmişken kucak açan millet kendi insanlarına gözü arkada kalmadan makam mevki teslim etmeye layık. Değil mi?
13. Charles, nam-ı diğer Demirbaş Şarl.
Hikayesi meşhurdur, Rus Çarı Deli Petro yenile yenile yenmesini öğrenince o da tacını tahtını bırakıp kurtuluşu Osmanlı'ya kaçmakta bulmuştu.
Demirbaş Şarl hikayesinin bir de az bilinen tarafı vardır. Hazret, Osmanlı'ya sığınmasından sonra sınıra yakın ama korunaklı Bender kalesine yerleştirilir. İzzet ikram, neredeyse İsveç krallığı zamanında görmediği rahatlık. Eh ne de olsa o zamanlar medeniyette İsveç ne derece geri ise Osmanlı da o derece ilerilerde. Velhasıl ı kelam, kovulmadan gitmeye zaten alışık değil Şarl, bir de bunları bulunca, kovulsa da gitmemek üzere yerleşmiş kaleye. İş o kerteye varmış ki kale bir komutandan diğerine devrolunurken demirbaş listesinin birinci maddesi "şarl" olmuş. Demirbaşlık ta zaten demir tolga giymek ya da taşkafa olmaktan değil, buradan.
13. Charles'ın zamanla iyice kanı kaynamış oturduğu yere. Maiyetindekilerle birlikte bir gece vakti kale muhafızlarına baskın çıkıp bir şekilde ele geçirmiş Bender kalesini. Sonra da bayrağını dikip hüküm sürmeye kalkışmış. Tabii tutunamayacağını anlaması vakit almamış. Tası tarağı toplayıp Avrupa içlerine yollanmak zorunda kalmış.
Muteber kaynaklarda Demirbaş Şarl'ın hikayesi ancak buraya kadar uzanıyor. Biz nankörlükte darb-ı mesel etmemişiz, yalnız demirbaşlığı yadigar kalmış ama Avrupalıların dilinde Müslümanlara "ders vermiş" bir halk kahramanı olarak hala yeri vardır.
-O Charles ta ya bizimkiler-
Nankörlük hayatın bir parçası. Hele de bu millet gibi yaratılıştan alicenap olanların başından hiç eksik olmaması tabii. Ta Selçuklulardan, Osmanlı'dan bu tarafa sırtını sıvazlayıp "hadi aslanım" dediklerimizden- hayır Şarl ya da İskender bey gibilerden bahsetmiyorum kendi içimizden çıkarttıklarımızdan- az mı çifte yedik? Kavalalı Mehmet Ali Paşa değil mi Yavuz'un yadigarı Mısır'ı dönüp dolaşıp İngiliz'e teslim eden? Kırım beyi Giray Han ikinci Viyana kuşatmasında ihanet edip hem kendisini hem bizi yakmadı mı? Şerif Hüseyinler, Baltacı Mehmet paşalar, İbşir paşalar vs.
Evet milletin varını yoğunu teslim edip "paşa" ettiklerinden kimi canını feda etmiş karşılık olarak, kimi de üç kuruş menfaat uğruna sapmış hatta ihanet etmiş.
Mayası başka başka imiş diyeceği geliyor insanın ya bir de gariplik var bu işlerde. Tarihi tedkik edin başta Kavuğunun içini dolduran bir idareci varsa ihanet ya yok ya da vatana değil de yalnızca baştakinin şahsına zarar veren cinsten. Hep mi iyi insanlar tesadüf etmiş bunlara diye soruyor insan elde olmadan. Ama bir de başa zevk ü sefa düşkünü iş bilmez birisi gelmeyegörsün, memleket perişan, ne hak ne hukuk ne yasama yargı idare dengesi. Hepsinin eksikleri delikleri "güçlü" insanlar elinde bitirici silah.
Farkındasınız, yalnızca tarih değil bu anlattıklarım Can çıkar huy çıkmaz derler. Bir köşebaşını tutunca hele bir de meydan boşsa hemen keseyi doldurmak bu arada ucundan köşesinden ihanet değilse de yabancıların emellerine alet olmak çok eskilerden miras bazılarımıza. Ama değişen bir şeyler de var. Osmanlının son demlerinden beridir adet oldu, yükünü tutanlar sıkıyı gördü mü hemen siyasete bir hamle ediyor. Ya isim yapmış müsait bir maşayla ya da doğrudan. Tabii bir temayül. Para gücünü idare gücü ile hatta halk desteği ile ikmal etmek mümkün bu yolla. Kirli çamaşırlar karıştırılınca hemen "üzerimize geliyorlar" feryadı siyasi örgütlenme içine mafya ve bürokraksi ile üçgen yapma cabası.
Belediye imkanları, medya patronluğu, sivil toplum örgütü, hangi tahtadan sıçrarsa sıçrasın siyasete girenlerde bu hesapları hemen bu gün dahi görebilirsiniz.
Bu fasit daire midir? Yok mu kendisi büyüdükçe korkuları da büyüyen bu minik diktatör adaylarından kurtuluş?
Dedim ya millet alicenap, "vicdanınla başbaşasın yeter ki bundan sonra dürüst ol" cümlesiyle nicelerini kazanmış.
Yine diyorum şahsiyetli, vatansever, hamiyetli insanlar bu milletin bağrında zor zamanlar için her an hazır. Hukuk çiğnemeyi, yolu üzerindekileri ezmeyi marifet bilenleri kulağından tutup kendine getirecek, korkularından azat edip onları kendi hesabına kazandıracak.
Nice eski düşmanına hiç bir siyasi anlamı kalmamış, tamamen bitmişken kucak açan millet kendi insanlarına gözü arkada kalmadan makam mevki teslim etmeye layık. Değil mi?