Sözün başında hemen itiraf edelim ki; Ey Ehl-i Beyt ve yarenleri parmaklarımızı ıslatıp sayfaları saymaya kalksak, sizlerin fazilet kitabınıza deryaların suları yetmez.
Ama Güneşten bir huzme, deryadan bir katre, kürreden bir habbe de olsa fazilet ve himmetlerinize nail olmak için bir ömür sizi anlatmaya çalışacağız. Bizleri Ehl-i Beyt'le tanıştıran, bu kapıya taşıyan, Ehl-i Beyt külliyatının sahibi Prof. Dr. Haydar Baş hocamın kabri nur denizi olsun.
Allah'ı anmanın aynı zamanda Allah'a şükrümüzü yerine getirmenin yollarından birisi de, Rabbimizin rızasını kazanmış bu Allah erlerini tanımaktır, tanıtmaktır. Biz Müslümanlara yaşayışlarıyla örnek olmuş fedakârlıklarıyla, davranışlarıyla, hayatlarını ortaya koyarak yaptıkları eşsiz hizmetlerinden dolayı Allah'ın övdüğü o salih kullarını tanımak, tanıtmak ve gelecek nesillere taşımak mecburiyetindeyiz. O yüceler yücesinin aynası konumunda olan bu tecelligahları günümüz ve gelecek nesillerimize tanıtmak, anlatmak aynı zamanda bizim de tanımamız ve anlamamız bize bir görevdir.
Bir takım insanlar vardır ki, dünyaya gelmeleri, yaşamaları ve ölümleri hiçbir şeyi değiştirmez; yaşayıp yaşamamaları arasında bir fark yoktur. Bir takım insanlar da vardır ki, tarihi, insanları ve hatta kendi döneminden sonraki toplulukları bile, bir güneş gibi aydınlatırlar.
Öyle ki, bu isimleri anmak bile insanın gönlünü ferahlatıyor, genişletiyor; insana çok farklı duygular yaşatıyor, farklı iklimlere ve farklı ufuklara taşıyor.
Bu örnek kişilerden biri de, Hz. Ebu'l Fazl'il-Abbas (a.s)'dır. Allah yolunda zamanın İmamı Hz. Hüseyin (a.s) için her şeyini feda ederek o güneşi bir ay gibi takip eden, eşi az bulunan, bütün muhtaçlara hacetler kapısı olan, Hz. Ebu'l-Fazl'il-Abbas (a.s). Hüseyni ahlakın takipçisi, İmam Hüseyin'e bağlılığın, aşkın vücut bulmuş hali. Ebulfazl Celal Abbas'ın İmam Hüseyin'e olan aşkı, velayete olan bağlılığı hizmeti tarifsizdi. Öyle ki, İmama Hüseyin yalnızca Calal Abbas'a "Sana Kurban Olayım" diye hitap etmiştir. Alemdar Abbas Hz. Hüseyin'e çok bağlıydı. O tıpkı babası Ali bin Ebu Talip'in Allah Resulüne bağlılığı gibi kardeşi İmam Hüseyin'e bağlıydı. Öyle ki, veciz bir sözünde, "benim cennetim Hüseyin'imin yüzüdür" buyurmuştu.
Emir'ul-Müminin Ali (a.s), Hz. Fatıma annemizin vefatından sonra, Ümm'ül-Benin ile evlenmiştir. Fatıma annemizden sonra evlendiği Ümm'ül-Benin annemizden de Ebul Fazl dünyaya gelmiştir. Ümm'ül-Benin'in dede ve dayıları İslam öncesi Arapların yiğit ve kahramanlarındandılar. Hz. Ali Ümm'ül-Benin annemizi (a.s)'ın seçmesindeki asıl sebep, soyunun cesur ve yiğit insanlara dayanmasıdır. Ümm'ül-Benin'den olacak çocukların kahraman, şan şeref sahibi, İslâm'ın ve dinin yardımına koşacak kişilerin yetiştirilmesi gayesiyle bu annemizle Emir'ul-Müminin Ali (a.s) evlendi.
Hz. Ali'nin, Hz. Fatıma'dan sonra evleneceği eşin asaletli ve imanlı birisi olması gerekirdi. Zira Hz. Fatıma (s.a) dünyadan göçtükten sonra, geride yetim çocuklar bırakmıştı. Gelecek hanımın, bu çocuklara, öz anne gibi bir annelik etmesi gerekmekteydi.
Ümm'ül-Benin, Allah'ın aslanı Hz. Ali (a.s)'ın eşi olmayı kabul etmiştir. Onun Hz. Ali (a.s) ile evlenmesine, tüm yakınları ve herkesten çok da kendisi sevinmiştir.
Bunun en güzel belirtisi, Ümm'ül-Benin'in, "Hz. Ali (a.s)'a ve çocuklarına bir hizmetçi geldiğini" ifade etmesidir. Ümm'ül-Benin'den dört erkek çocuk dünyaya gelmiştir: Abbas, Abdullah, Cafer ve Osman. Bunların en üstünü ve efendisi de Abbas (a.s) idi. , Hz. Ali (a.s)'ın diğer eşlerinden doğan çocuklarıyla birlikte 16 erkek, 18 kız evladı vardı.
Ümm'ül-Benin, Ehl-i Beyt (a.s)'ın Allah katındaki yerini bilen saliha bir kadındı. İhlâs ve sefayla onların muhabbet ve velayetlerine liyakat gösteren birisiydi.
Bu tavrının karşılığında ise, vahiy ailesi tarafından üstün bir makamla mükâfatlandırılmıştır. Ümm'ül-Benin annemizi çok iyi tanımak gerekiyor. Şu duruşa bakar mısınız:
Ümm'ül-Benin, evlendikten hemen sonra, İmam Hasan (a.s) ile İmam Hüseyin (a.s)'ın hasta olduklarını görür.
Hz. Ali (a.s)'ın evine gelin olarak gelen bu değerli kadın, büyük bir ihlâs ve dürüstlükle İmam Hasan (a.s) ile İmam Hüseyin (a.s)'ın hizmetine kendisini adayarak şöyle der:
"Bu iki efendi, hastalıklarından iyileşmeyinceye kadar, ben evliliğin tadını tatmayacağım."
Bunun karşısında, Hz. İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s) da, Ümm'ül-Benin'i çok seviyorlardı. Ümm'ül-Benin de, Hz. Fatıma (a.s)'ın bu iki nuruna merhametli bir anne gibi bakıcılık yapıyordu. Elbette velayetin başı olan, Hz. Ali (a.s)'dan terbiye gören ve onun edep ve ahlakı ile bütünleşen birinden böyle şeyleri duymak çok da şaşılacak bir şey değildir.
Dolayısıyla, buradan, Hz. Ebu'l-Fazl'il-Abbas'ın diğer kardeşlerine, özellikle de zamanının imamı olan Hz. İmam Hüseyin (a.s)'a karşı davranış ve bakış açısının kaynağının, bir açıdan annesi olduğunu da söyleyebiliriz.
Selam olsun İslam sancaktarı Alemdar Abbas'a, selam olsun onun ceddi Peygamber'e, selam olsun onun babasına, annesine, sevenlerine yolunu takip edenlere…
(Devam edecek…)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ergül Güner / diğer yazıları
- Volkan Konak / 08.04.2025
- Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşasıydı / 01.04.2025
- Bayram, şeker ve ruhsuzluk / 29.03.2025
- Akıl mı aşk mı? İnsanı insan yapan nedir? / 25.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025
- Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşasıydı / 01.04.2025
- Bayram, şeker ve ruhsuzluk / 29.03.2025
- Akıl mı aşk mı? İnsanı insan yapan nedir? / 25.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025