Daha sonra Allah-ü Teala, her şeyin yaratıcısı olduğuna, bir olduğuna, işlerin intizam ve tertip dairesinden cereyan etmesi ile delil getirdi. Allah-ü Teala'nın işlerinde hiç bir ortağının bulunmadığını; "Eğer ilahlar olsaydı, bunların ikisi de fesada uğrar, yok olurdu" mealindeki Enbiya sûresi 28. ayet-i kerimesi ile bildirdi.
Sonra, önce yaratıldıklarını kabul ettikleri halde, öldükten sonra tekrar diriltilmeyi inkar edenlere karşı tekrar yaratılmalarının mümkün olduğunu bildirdi. Onlar tekrar yaratılmayı kemikleri kim diriltecek dedikleri zaman, mealen; "Ey Resûlüm) de ki: "Onları ilk defa yaratan diriltir ve o her yaratılanı tamamıyla bilir" (Yasin Sûresi: 79) buyuruldu. Sonra bunu onlara mealen; "O (Allah) ki, size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da, şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz" (Yasin Sûresi: 80) ayet-i kerimesi ile beyan eyledi. Yaş ve yeşil iki ağaç olan ve rüzgar sebebiyle biri diğerine sürtülünce tutuşan uşar ve murah denilen ağaçlardan ateşin çıkarılmasını, çürümüş kemiklere, parçalanmış derilere, hayatı iade etmenin caiz olduğunu delil getirdi. (Uşar ve murah, eskiden Arapların ateş çıkarmak için kullandıkları iki ağaçtır.)
Peygamber Efendimizin son peygamber olduğunu bildiren ve O'nun peygamberliğini kabul etmeyen yahûdi ve hıristiyanlara cevap veren Ebû'l-Hasan-Eş'ari hazretleri buyurdu ki: "Allah-ü Teala Resulullah'a (sav) peygamber olduğu ve bildirdiklerinin doğru olduğu hakkında mucizelerle yardım eyledi. Resûlullah'a en büyük mucize olarak Kur'an-ı Kerim verildi. Müşrikler, Kur'an-ı Kerim'in Allah-ü Teala'nın kelamı oluduğuna inanmıyorlar, Hazret-i Muhammed'in sözüdür, diyorlardı. Allah-ü Teala, o zaman en fasih ve edebiyatta zirveye ulaşmış olanlarından, Kur'an-ı Kerim'in on sûresi gibi bir söz söylemelerini istedi. İnsanlar ile cinlerin bir araya gelip çalışsalar, bunu yapamayacaklarını bilirdi. Nitekim onlar, böyle bir söz söylemekten aciz kaldılar. Böylece onların, Resulullah'a iman etmeme hususunda özürleri ortadan kalkmış oldu.
Hazret-i Musa da Firavun'un sihirbazların, hem de diğer insanların kendisine iman etmeme mazeretlerini ortadan kaldırdı. Mûsa aleyhisselamın asasından meydan gelen harikulade hallerin kendi güçleri dışında olduğuna, böyle bir şeyi yapabilmenin hatırlarına bile gelmediğine, böyle bir şeyi ancak Allah-ü Teala'nın yapacağına, hem sihirbazlar, hem de başkaları kanaat getirdi. (Nihayet, bu mûcize karşısında sihirbazlar, Hazret-i Mûsa'ya iman ettiler.)
Sonra, önce yaratıldıklarını kabul ettikleri halde, öldükten sonra tekrar diriltilmeyi inkar edenlere karşı tekrar yaratılmalarının mümkün olduğunu bildirdi. Onlar tekrar yaratılmayı kemikleri kim diriltecek dedikleri zaman, mealen; "Ey Resûlüm) de ki: "Onları ilk defa yaratan diriltir ve o her yaratılanı tamamıyla bilir" (Yasin Sûresi: 79) buyuruldu. Sonra bunu onlara mealen; "O (Allah) ki, size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da, şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz" (Yasin Sûresi: 80) ayet-i kerimesi ile beyan eyledi. Yaş ve yeşil iki ağaç olan ve rüzgar sebebiyle biri diğerine sürtülünce tutuşan uşar ve murah denilen ağaçlardan ateşin çıkarılmasını, çürümüş kemiklere, parçalanmış derilere, hayatı iade etmenin caiz olduğunu delil getirdi. (Uşar ve murah, eskiden Arapların ateş çıkarmak için kullandıkları iki ağaçtır.)
Peygamber Efendimizin son peygamber olduğunu bildiren ve O'nun peygamberliğini kabul etmeyen yahûdi ve hıristiyanlara cevap veren Ebû'l-Hasan-Eş'ari hazretleri buyurdu ki: "Allah-ü Teala Resulullah'a (sav) peygamber olduğu ve bildirdiklerinin doğru olduğu hakkında mucizelerle yardım eyledi. Resûlullah'a en büyük mucize olarak Kur'an-ı Kerim verildi. Müşrikler, Kur'an-ı Kerim'in Allah-ü Teala'nın kelamı oluduğuna inanmıyorlar, Hazret-i Muhammed'in sözüdür, diyorlardı. Allah-ü Teala, o zaman en fasih ve edebiyatta zirveye ulaşmış olanlarından, Kur'an-ı Kerim'in on sûresi gibi bir söz söylemelerini istedi. İnsanlar ile cinlerin bir araya gelip çalışsalar, bunu yapamayacaklarını bilirdi. Nitekim onlar, böyle bir söz söylemekten aciz kaldılar. Böylece onların, Resulullah'a iman etmeme hususunda özürleri ortadan kalkmış oldu.
Hazret-i Musa da Firavun'un sihirbazların, hem de diğer insanların kendisine iman etmeme mazeretlerini ortadan kaldırdı. Mûsa aleyhisselamın asasından meydan gelen harikulade hallerin kendi güçleri dışında olduğuna, böyle bir şeyi yapabilmenin hatırlarına bile gelmediğine, böyle bir şeyi ancak Allah-ü Teala'nın yapacağına, hem sihirbazlar, hem de başkaları kanaat getirdi. (Nihayet, bu mûcize karşısında sihirbazlar, Hazret-i Mûsa'ya iman ettiler.)