Hindistan'ın büyük velilerinden. İsmi Abdullah olup, babasınınki Şah Muhammed Ömer'dir. Lakabı Muhyiddin'dir. Çırağ-ı Nebevi ismi ile de meşhurdur. Dedesi, büyük alim Abdullah-ı Dehlevi'nin halifesi Ahmed Said-i Faruki'dir. Ebu'l-Hayr, 1858 (H. 1272) senesinde Abdullah-ı Dehlevi Dergahında doğdu.
Ebu'l-Hayr'ın babası Şah Muhammed Ömer'in çocuğu olmuyordu. Bir gün ağabeyi Muhammed Mazhar, babası Ahmed Said'in huzurunda iken; "Kardeşim Şah Muhammed Ömer'in bir çocuğu olması için dua buyursanız" dedi. Ahmed Said-i Faruki de; "İnşallah çocuğu olur. Allah-ü Teala kerimdir ve kadirdir. Dilerse bir çocuk ihsan eder" buyurdu. Sonra Ahmed Said-i Faruki'nin himmeti ile Muhammed Ömer'in evlenmesinden on sene sonra bir oğlu dünyaya geldi. Dedesi ona Abdulkadir-i Geylani hazretlerinin lakabı olan Muhyiddin lakabını, Abdullah ismini ve hayırlı bir insan olması dileğiyle Ebu'l-Hayr künyesini verdi.
Onun doğumu ile ilgili olarak şöyle bir şiir yazmıştır:
"Ebu'l-Hayr, Said ve Ömer'in servi bahçelerinde, şerrin kökünü kazıyıcı hep hayır söyleyicidir. O, Allah ve Resulünü sever. Resulullah'ın hak saçan yolunun fedaisidir. Onun gönlü tevhid ile öyle doludur ki, başkası onda yer bulamaz. Onun gönlü hep Allah-ü Teala'yı anmakla meşguldür. Eğer onun lütuf gözü, nazarı erip olgunlaşmamış bir talibe düşse onu asrın kamili yapar."
Ebu'l-Hayr henüz iki yaşına geldiği sırada İngilizler Delhi'yi işgal etti. Bunun üzerine dedesi Ahmed Said-i Faruki, talebeleri ile Medine-i Münevvere'ye hicret etti. Ahmed Said hazretleri, torunu Ebu'l-Hayr'ı çok severdi. Ekseriyetle onun ile beraber Mescid-i Nebi'ye giderdi. Küçük bir çocuk iken dedesinin feyz ve bereketinden istifade etmeye başladı. Bir gün Ahmed Said-i Faruki, talebeleri ile sohbet ediyordu. Torunu Ebu'l-Hayr da yanında idi. Mecliste bulunanlardan birisi; "Efendim! Sizden sonra muhterem çocuklarınızdan hangisi yerinize geçecek?" diye sual etti. Ahmed Said hazretleri; "Allah-ü Teala'nın lütuf ve ihsanı ile üç oğlum da Kur'an-ı Kerim'i ezberledi. Üçü de alim, veliyy-i kamil ve takva sahibidir.
Ebu'l-Hayr'ın babası Şah Muhammed Ömer'in çocuğu olmuyordu. Bir gün ağabeyi Muhammed Mazhar, babası Ahmed Said'in huzurunda iken; "Kardeşim Şah Muhammed Ömer'in bir çocuğu olması için dua buyursanız" dedi. Ahmed Said-i Faruki de; "İnşallah çocuğu olur. Allah-ü Teala kerimdir ve kadirdir. Dilerse bir çocuk ihsan eder" buyurdu. Sonra Ahmed Said-i Faruki'nin himmeti ile Muhammed Ömer'in evlenmesinden on sene sonra bir oğlu dünyaya geldi. Dedesi ona Abdulkadir-i Geylani hazretlerinin lakabı olan Muhyiddin lakabını, Abdullah ismini ve hayırlı bir insan olması dileğiyle Ebu'l-Hayr künyesini verdi.
Onun doğumu ile ilgili olarak şöyle bir şiir yazmıştır:
"Ebu'l-Hayr, Said ve Ömer'in servi bahçelerinde, şerrin kökünü kazıyıcı hep hayır söyleyicidir. O, Allah ve Resulünü sever. Resulullah'ın hak saçan yolunun fedaisidir. Onun gönlü tevhid ile öyle doludur ki, başkası onda yer bulamaz. Onun gönlü hep Allah-ü Teala'yı anmakla meşguldür. Eğer onun lütuf gözü, nazarı erip olgunlaşmamış bir talibe düşse onu asrın kamili yapar."
Ebu'l-Hayr henüz iki yaşına geldiği sırada İngilizler Delhi'yi işgal etti. Bunun üzerine dedesi Ahmed Said-i Faruki, talebeleri ile Medine-i Münevvere'ye hicret etti. Ahmed Said hazretleri, torunu Ebu'l-Hayr'ı çok severdi. Ekseriyetle onun ile beraber Mescid-i Nebi'ye giderdi. Küçük bir çocuk iken dedesinin feyz ve bereketinden istifade etmeye başladı. Bir gün Ahmed Said-i Faruki, talebeleri ile sohbet ediyordu. Torunu Ebu'l-Hayr da yanında idi. Mecliste bulunanlardan birisi; "Efendim! Sizden sonra muhterem çocuklarınızdan hangisi yerinize geçecek?" diye sual etti. Ahmed Said hazretleri; "Allah-ü Teala'nın lütuf ve ihsanı ile üç oğlum da Kur'an-ı Kerim'i ezberledi. Üçü de alim, veliyy-i kamil ve takva sahibidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.