Yükseklik
"Şık" muharriri Hüseyin Rahmi'yi Mısır'a davet etmişlerdi. Kahire'de dostu Refik Ahmet Sevengil'e mektup ve fotoğraf gönderir. Meşhur ehramlara giden çöl başında ve deve sırtında bir resim... Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın mütevazı kişiliği şu satırlara yansır: "Hayatımda çıkabildiğim en yüksek mevki bu devenin sırtıdır; orada da garip bir baş dönmesi hissediyorum ve düşmemek için iki elimle devenin hamuduna tutunuyorum."
Romancının reçeli
"Şıpsevdi" romanının yazarı Hüseyin Rahmi, yetişme tarzı gereği, hamarat ev kadını kadar ev işinden anlardı. Mükemmel yemek pişirir, dondurma ve reçel bile yapardı. Ahbaplarından bir hanımın, "Hüseyin Rahmi'nin reçellerini, romanları kadar severim" dediği söylenegelir.
Necisin?
Büyük romancımız Hüseyin Rahmi Gürpınar, kendisinden fotoğraf ve kısa bir hatıra yazı isteyen Reşid Halid Gönç'e merakla sorar: "Beyefendi, insanın yazısından halet-i ruhiyesini keşfe uğraşan grafotoristlerden misiniz? Yazımın ahlakım hakkında kimseye bir şey söylemeyeceği zannındayım. 31 Kasım 1940"
Roman mevzuu
Hüseyin Rahmi Gürpınar, yazacağı eserde "konu"nun kendisinde nasıl doğduğunun sorulması üzerine şu cevabı verir: "Bir gün bir hoca efendi gördüm. Ada varupuruna binecek. Biletini sarığının yanına sıkıştırmış. Birdenbire yanında bir adam peydah oldu. Afilli kıyafette bir delikanlı... Şöyle garip bir tavırla hocaya yaklaştı. Elini uzattı. Bileti çekip aldı. Elini kolunu sallaya sallaya vapura bindi. Bir şeyden haberi olmayan biçare hoca efendi de aynı kamaraya girdi. Biraz sonra kondüktör zuhur etti. Hoca efendi biletini aramaya başladı. Bir türlü bulamıyor, bulamayınca da buram buram ter döküyordu. Bir köşede oturan afilli delikanlı da bu işe kıs kıs gülüyor. İşte benim mevzularımdan bir sahne... Bunu ben gözümle gördükten sonra biraz işlerim. Biraz salça, tuz, biber...Mevzu hamuru meydana çıkar."
"Şık" muharriri Hüseyin Rahmi'yi Mısır'a davet etmişlerdi. Kahire'de dostu Refik Ahmet Sevengil'e mektup ve fotoğraf gönderir. Meşhur ehramlara giden çöl başında ve deve sırtında bir resim... Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın mütevazı kişiliği şu satırlara yansır: "Hayatımda çıkabildiğim en yüksek mevki bu devenin sırtıdır; orada da garip bir baş dönmesi hissediyorum ve düşmemek için iki elimle devenin hamuduna tutunuyorum."
Romancının reçeli
"Şıpsevdi" romanının yazarı Hüseyin Rahmi, yetişme tarzı gereği, hamarat ev kadını kadar ev işinden anlardı. Mükemmel yemek pişirir, dondurma ve reçel bile yapardı. Ahbaplarından bir hanımın, "Hüseyin Rahmi'nin reçellerini, romanları kadar severim" dediği söylenegelir.
Necisin?
Büyük romancımız Hüseyin Rahmi Gürpınar, kendisinden fotoğraf ve kısa bir hatıra yazı isteyen Reşid Halid Gönç'e merakla sorar: "Beyefendi, insanın yazısından halet-i ruhiyesini keşfe uğraşan grafotoristlerden misiniz? Yazımın ahlakım hakkında kimseye bir şey söylemeyeceği zannındayım. 31 Kasım 1940"
Roman mevzuu
Hüseyin Rahmi Gürpınar, yazacağı eserde "konu"nun kendisinde nasıl doğduğunun sorulması üzerine şu cevabı verir: "Bir gün bir hoca efendi gördüm. Ada varupuruna binecek. Biletini sarığının yanına sıkıştırmış. Birdenbire yanında bir adam peydah oldu. Afilli kıyafette bir delikanlı... Şöyle garip bir tavırla hocaya yaklaştı. Elini uzattı. Bileti çekip aldı. Elini kolunu sallaya sallaya vapura bindi. Bir şeyden haberi olmayan biçare hoca efendi de aynı kamaraya girdi. Biraz sonra kondüktör zuhur etti. Hoca efendi biletini aramaya başladı. Bir türlü bulamıyor, bulamayınca da buram buram ter döküyordu. Bir köşede oturan afilli delikanlı da bu işe kıs kıs gülüyor. İşte benim mevzularımdan bir sahne... Bunu ben gözümle gördükten sonra biraz işlerim. Biraz salça, tuz, biber...Mevzu hamuru meydana çıkar."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.