logo
26 NİSAN 2024

Eğitim dili meselesi ve II. Abdülhamid

24.06.2012 00:00:00
Türk düşmanı etnik ırkçıların ve emperyalist Batının paspası olmuş bazı milliyetsiz müslümancı oluşumlar, Amerika, Avrupa Birliği, Ermenici, Kürtçü, liberal faşist topluluklar güya yeni, sivil, demokratik anayasa çalışmaları kapsamında millî Türk devlet yapımızı çözmeye, tasfiye etmeye çalışıyorlar. Yeni anayasa çalışmalarının temel hedefi ve içeriği devletin millî, üniter yapısını bozarak Türk milletinin devleti olmaktan çıkarmak, etnik topluluklara siyasi, tüzel, hukukî statü vererek onların ortaklığına teslim etmektir. Bu projenin temelinde de Türk milletinin terkibinde yer alan farklı kavimleri tek bir millet yapmada temel unsur olan Türkçeyi, tek resmî dil ve eğitim dili olmaktan çıkararak farklı kavim dillerini eğitim dili ve resmî dil haline getirmektir.  
Bu çevreler, özellikle kendilerine muhafazakâr demokrat diyen bazı İslamcı çevreler, bu projelerini de Osmanlıya dayandırmak istiyorlar. Fakat Osmanlı Devleti'ni iyi bilmediklerinden çıkış noktaları yanlış bilgiler üzerine temellenmiş. Bir defa Osmanlı Devleti, millet esasını etnik topluluklar üzerine değil; dinler üzerine bina etmiştir. Yani Osmanlıda Kürtler, Araplar, şunlar bunlar değil; Müslümanlar, Hıristiyanlar, Yahudiler diye din esasına göre bir millet tasnifi vardır. Güya Müslümancı arkadaşlar ise yeni Türkiye ve yeni anayasa inşa süreçlerinde Osmanlının din esasına göre olan millet tasnifini unutmuşlar, emperyalist batının dayatmalarına bağlı kalarak etnik yani İslam'ın lanetlediği kavmiyetçi ayrımı esas almışlar. Türk düşmanlığına dayalı etnik siyaset, bunların dinleri hâline geldi.   
Ayrıca hareket noktası olarak gördükleri Osmanlı Devleti'nde resmî dil, eğitim dili meselesi de çok sevdikleri ve Abdülhamid Koleji (İmam Hatip Lisesi) mezunu olmakla iftihar ettikleri Ulu Hakan II. Abdülhamid Han döneminde şöyle cereyan etmişti: İlk anayasamız olan 1876 Kanun-ı Esasî (Anayasa) tartışmaları sırasında Anayasa Komisyonu başkanı Mithat Paşa, "Osmanlı halkının her biri kendi lisanı (dili) üzere talim (eğitim) ve tekellümde (konuşmada) serbesttir." Dedi. Ayrıca İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Derby'den anayasanın Avrupa hükûmetleri tarafından garanti altına alınmasını teklif etti. Trablusşamlı Bahattin Dai Efendi de her unsurun kendi mektebi, kendi gazetesi, kendi kâtibi, kendi dairesi olsun dedi.  
Bir İngiliz gazetesi olan Westminster Gazette'de şöyle bir yazı çıktı: "İstanbul'daki Rum ve Ermeni patrikhanelerinin anayasa hazırlıklarında verdikleri destek, Türkleri bir kere daha medeniyet kapısından içeri sokacaktır. Anayasanın, üzerinde müzakereler yapılan bir maddesine göre Osmanlı Devleti'nin çeşitli milliyetleri bundan sonra artık kendi dilleri ile okuyacaklar, yazacaklar ve devlete başvuruda bulunacaklardır. Böylece çok yakın zamanda her milliyetin kendi özerk idaresine kavuşması da imkan dahiline girecektir. Türk asıllı olmayanlar, geri kalmış bir kültür olan Türkçenin engellerinden kurtulacaktır." (Evangelos Petridis, Heybeliada Ruhban Okulu Müdürü ve Patrik Yardımcısı, 15.11.1876)
Demek ki o zaman anayasa yapım aşamasında istenen şeylerle bugünkü yeni anayasa yapma çalışmaları arasında gizlenen niyetler hemen hemen aynı. O zaman Rum ve Ermeni isteklerine uygun bir anayasa yapılırsa bu iş, Türkleri bir kere daha medeniyet kapısından içeri sokacakmış. Şimdi söylenen de aynıdır. Amerika ve Avrupa Birliği Haçlı-Siyon ittifakının ve yerli işbirlikçilerinin istedikleri doğrultuda bir anayasa yapılırsa demokratik Batı uygarlığına dahil olacağımızı, demokratikleşeceğimizi söylüyorlar. O zaman Osmanlı Devleti'nin çeşitli milliyetleri için ayrı eğitim ve resmî dil talep ediliyordu. Şimdi de aynısı vaki. O zaman bu yolla çok yakın zamanda her milliyetin kendi özerk idaresine kavuşması da imkân dahiline girecektir deniliyordu. Şimdi de bu yolla federasyon ve özerklik talepleri dillendiriliyor. Demek ki tarih tekerrür ediyor. Peki bu durumda İslamcı arkadaşların çok sevdikleri Ulu Hakan II. Abdülhamid Han ne yaptı? Her kavmin ayrı eğitim dili olsun teklifini getiren Mithat Paşa'ya şunları söyledi:
"Bilmeliydiler ki Paşa, nasıl Kur'an-ı Kerim'i Arapça okumaktan vazgeçmezsem, devletimin toprakları üzerinde de Türkçe konuşulmasından ve Türk lisanından başkasını kabul edemem. Böyle bir maddenin yer alacağı Kanun-ı Esasi'yi (anayasayı) bana getirmeyin."(Necdet Sevinç, Osmanlının Yükselişi ve Çöküşü, 2008, s.435) Nitekim anayasada şu maddeler yer alır:  "Devlet memuru olabilmek için devletin resmî dili Türkçeyi bilmek şarttır." "Mecliste müzakerelerin dili Türkçedir." "Türkçe bilmeyen milletvekili olamaz." Priştina Belediye Meclisi'nin hutbelerin Arnavutça okunması kararını alması karşısında II. Abdülhamid Han şu tepkiyi göstermiştir: "Bu benim hükümranlık (egemenlik) hakkımdır. Hâlâ dilimizi öğrenmemişler mi?"  Çok dilli, çok dinli, farklı coğrafi yapılara hükmeden ve bir imparatorluk olan Osmanlı Devleti'nde bile Türkçe, devletin temeli idi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise farklı yapıların oluşturduğu bir imparatorluk değil; bir millet esasına bağlı millî bir Türk devletidir. Amerika, İngiltere gibi haçlı devletleri kendi devletlerinde yapmadıkları, yapılmasına değil gündeme getirilmesine bile izin vermedikleri etnik yapı esasına göre bölünüp parçalanma projelerini içimizdeki sözcülerine, işbirlikçilerine dayatarak bizi demokratikleştirmeye ve medenîleştirmeye çalışıyorlar.  
Türk milleti, bütün bu yeni Türkiye ve yeni anayasa projelerinin bizim ezelî düşmanımız olan Haçlı-Siyon emperyalist yapıların bir projesi olduğunu, Büyük Orta Doğu projesi kapsamında bu coğrafyayı küçük küçük şehir site devletçiklerine, kavimlere, mezheplere göre bölüp parçalama projeleri olduğunu görüp aklını başına toplamalı. Bu emperyalist projeye karşı kavmî aidiyeti ne olursa olsun herkesin, her etnik gruptan olan vatandaşlarımızın hep bir ağızdan, "kavmî aidiyetimiz farklı olabilir ama, biz hepimiz sosyolojik, hukukî ve kültürel anlamda Türk milletiyiz, yani tek milletiz. Evrensel planda; dünya çapında İslam milletiyiz, siyasi ve coğrafî sınırlar içinde Türkiye'de ise Türk milletiyiz. Gâvurun bizi bölüp parçalama oyunlarına gelmeyeceğiz" diye bir kararlılık duruşu sergilemelidirler. Sosyolojik anlamda Türk millet birliğini, bugün en çok, emperyalist Batı tarafından kullanılmak istenen vatandaşlarımız savunmalı ve sahip çıkmalıdırlar. Terör sorununun çözümü bu anlayıştadır.   
 
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
İstiklal Caddesi bombacısının cezası belli oldu
7 kez ağırlaştırılmış müebbet
ABD Dışişleri Bakanlığı'nda kritik istifa
Ülkesinin Gazze politikasına tepki olarak
KKTC Başbakanı İsias Otel davası için Adıyaman'da
'Bu artık KKTC'nin davasıdır"
Kurulan şirket sayısı azaldı
Mart ayında 1678 şirket kapandı
Son operasyon Hakkı Saral çetesine
10 ayda 454 suç örgütü çökertildi
Özgür Özel disiplin için harekete geçiyor
Partiden kesin ihraç edilecekler
323 gayrimenkul için ihale yapılacak
Kızılay taşınmazlarını satıyor
'Katliamınıza dikkat çekmek antisemitizm değildir'
Sanders'tan Netanyahu'ya sert yanıt
'Hamas liderlerini öldürün, Refah'ı işgal edin'
İsrailli bakandan Mossad'a çağrı
İsrail'e de füze saldırısı düzenlendi
Husiler İsrail gemisini vurdu
Düşme anı araç içi kamerasında kaydedildi
Kapısı açık otobüsten düştü
Hande Fırat sergisi bakanlık desteği ile açıldı
Kabine toplantısı gibi sergi açılışı
Çocuğunu uyaran kadın öğretmeni yumrukladı
Zorba veli kamerada!
14 bin koşucu finişi görecek
Katılımda rekor geldi, şimdi sıra derecelerde!
İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu?
İstiklal Caddesi bombacısının cezası belli oldu
7 kez ağırlaştırılmış müebbet
ABD Dışişleri Bakanlığı'nda kritik istifa
Ülkesinin Gazze politikasına tepki olarak
KKTC Başbakanı İsias Otel davası için Adıyaman'da
'Bu artık KKTC'nin davasıdır"
Kurulan şirket sayısı azaldı
Mart ayında 1678 şirket kapandı
Son operasyon Hakkı Saral çetesine
10 ayda 454 suç örgütü çökertildi
Özgür Özel disiplin için harekete geçiyor
Partiden kesin ihraç edilecekler
323 gayrimenkul için ihale yapılacak
Kızılay taşınmazlarını satıyor
'Katliamınıza dikkat çekmek antisemitizm değildir'
Sanders'tan Netanyahu'ya sert yanıt
'Hamas liderlerini öldürün, Refah'ı işgal edin'
İsrailli bakandan Mossad'a çağrı
İsrail'e de füze saldırısı düzenlendi
Husiler İsrail gemisini vurdu
Düşme anı araç içi kamerasında kaydedildi
Kapısı açık otobüsten düştü
Hande Fırat sergisi bakanlık desteği ile açıldı
Kabine toplantısı gibi sergi açılışı
Çocuğunu uyaran kadın öğretmeni yumrukladı
Zorba veli kamerada!
14 bin koşucu finişi görecek
Katılımda rekor geldi, şimdi sıra derecelerde!
İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu?
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.