Geçtiğimiz günlerde 16 yaşında bir genç yine onun gibi bir takım gönüldaşı tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Yer yerinden oynuyor, aile feryat ediyor, herkes üzgün, yöneticilerden alışılmış beylik laflar!... Bu münferit bir olay, büyütmeyelim, futbol kardeşliktir vs.
Uzun zamandır eğitim sistemimiz ile oynandığını biliyoruz. En azından 1940'lı yıllarda başlayan soğuk savaş sürecine ülkemizin de dâhil edilmesi ile A'dan Z'ye ülkenin eğitim anlayışı değiştirildi. Uygulanan eğitim nasıl bir nesil yetiştirdi?
Her şeyden önce çocukların zevkleri elinden alındı. Hayattan zevk almanın değişik yolları vardır. Hobi yapma, kitap okuma, el sanatları geliştirme, resim, müzik, satranç, sporun değişik dalları. Ancak okulların önüne konulan tek alternatif çocukların düşüncelere kapılmaması için spor sahalarında futbol oynatın şeklinde olmuştur. Düşünebiliyor musunuz? Günün önemli bir kısmını futbol ile yatıp kalkan bir çocuk nasıl bir ruh haline sahip olur? Bütün dünyası futbol olmuş bir insanın bu dünya ile neler yapacağını düşünün. Her yönü ile eğitilmemiş, mutluluğun değişik kaynaklarından yararlanma şansı elinden alınmış veya mutluluk kaynaklarına erişmesi için gerekli donanımı sağlanmamış kişilerin futbola heveslenmeleri doğaldır. Maça giden gençlerin büyük çoğunluğu ilk ve orta öğretim diplomasına sahip ve %74.75 oranında işsizlerden oluşuyor. Ancak bu kişilerin stadyumlarda bağırmaları "ölmeye ölmeye geldik" demeleri sizce çok anlamlı değil mi? Küçücük bir takım forması tişört, boynunda atkı, yüzünde takım boyası ile kendine bir yer edinen, arkadaş ilişkileri kuran kişi tabii ki yakaladığı iki kuruşluk zevk için ölüme de gider.
Genelde de bu tür kişiliklerin eğitim ve sosyo-ekonomik yapıları düşük düzeyde olduğu için olup-bitenleri bütünsel olarak kavramak ve ona uygun sosyal psikolojilerini geliştirmeleri zor olmaktadır. Bu sosyo-psikolojik ruh yapısına sahip kişilikler başkalarının başarısında kendini bulması kişiyi rahatlatmaktadır. Futbol gibi herkesin benimsediği, beyinsel olarak düşünce zorluğunun olmadığı, kimsenin yanlış düşünüyorsun demediği veya kendi üzerinde kimsenin baskısını görmediği için en rahat kendisini orada görmektedir. Bu yönü ile kişilerin risk almadan devlet ve toplum destekli kendini ifade etme ortamı bulmaktadırlar.
Özellikle futbola devletin verdiği destek, medyayı ve diğer çıkar çevrelerini de konuya sahip çıkmaya yönlendirmiştir. Bunun akabinde yaşamda kendine bir yer bulamamış kişiliklerin içi boş, herkesin kolayca boy göstereceği bir alandan kendine kimlik ve varlığını ispatlama alanı olarak görmesine yöneltmektedir. Tabii bu ranttan siyasilerin de yararlanma istemi ve kendine oy kazandırmak için sokağın sesine kuru kuruya evet demiş ve onların dümen suyuna gitmişlerdir. En azından sorumlu siyasilerin bu tür olaylara biraz daha geniş açıdan değerlendirme yaklaşmaları beklenilmektedir.
Uzun zamandır eğitim sistemimiz ile oynandığını biliyoruz. En azından 1940'lı yıllarda başlayan soğuk savaş sürecine ülkemizin de dâhil edilmesi ile A'dan Z'ye ülkenin eğitim anlayışı değiştirildi. Uygulanan eğitim nasıl bir nesil yetiştirdi?
Her şeyden önce çocukların zevkleri elinden alındı. Hayattan zevk almanın değişik yolları vardır. Hobi yapma, kitap okuma, el sanatları geliştirme, resim, müzik, satranç, sporun değişik dalları. Ancak okulların önüne konulan tek alternatif çocukların düşüncelere kapılmaması için spor sahalarında futbol oynatın şeklinde olmuştur. Düşünebiliyor musunuz? Günün önemli bir kısmını futbol ile yatıp kalkan bir çocuk nasıl bir ruh haline sahip olur? Bütün dünyası futbol olmuş bir insanın bu dünya ile neler yapacağını düşünün. Her yönü ile eğitilmemiş, mutluluğun değişik kaynaklarından yararlanma şansı elinden alınmış veya mutluluk kaynaklarına erişmesi için gerekli donanımı sağlanmamış kişilerin futbola heveslenmeleri doğaldır. Maça giden gençlerin büyük çoğunluğu ilk ve orta öğretim diplomasına sahip ve %74.75 oranında işsizlerden oluşuyor. Ancak bu kişilerin stadyumlarda bağırmaları "ölmeye ölmeye geldik" demeleri sizce çok anlamlı değil mi? Küçücük bir takım forması tişört, boynunda atkı, yüzünde takım boyası ile kendine bir yer edinen, arkadaş ilişkileri kuran kişi tabii ki yakaladığı iki kuruşluk zevk için ölüme de gider.
Genelde de bu tür kişiliklerin eğitim ve sosyo-ekonomik yapıları düşük düzeyde olduğu için olup-bitenleri bütünsel olarak kavramak ve ona uygun sosyal psikolojilerini geliştirmeleri zor olmaktadır. Bu sosyo-psikolojik ruh yapısına sahip kişilikler başkalarının başarısında kendini bulması kişiyi rahatlatmaktadır. Futbol gibi herkesin benimsediği, beyinsel olarak düşünce zorluğunun olmadığı, kimsenin yanlış düşünüyorsun demediği veya kendi üzerinde kimsenin baskısını görmediği için en rahat kendisini orada görmektedir. Bu yönü ile kişilerin risk almadan devlet ve toplum destekli kendini ifade etme ortamı bulmaktadırlar.
Özellikle futbola devletin verdiği destek, medyayı ve diğer çıkar çevrelerini de konuya sahip çıkmaya yönlendirmiştir. Bunun akabinde yaşamda kendine bir yer bulamamış kişiliklerin içi boş, herkesin kolayca boy göstereceği bir alandan kendine kimlik ve varlığını ispatlama alanı olarak görmesine yöneltmektedir. Tabii bu ranttan siyasilerin de yararlanma istemi ve kendine oy kazandırmak için sokağın sesine kuru kuruya evet demiş ve onların dümen suyuna gitmişlerdir. En azından sorumlu siyasilerin bu tür olaylara biraz daha geniş açıdan değerlendirme yaklaşmaları beklenilmektedir.
Mehmet Ertuğrul / diğer yazıları
- Türkiye hukuk devleti değil AK-HUK devletidir / 24.12.2013
- Senin savcın senin avcın oldu! / 23.12.2013
- CHPli Vekil ayıp etti / 18.12.2013
- Surat'sız bir adamı tanıyalım / 04.12.2013
- Kurtar bizi Putin! / 28.11.2013
- Akit gazetesine şok suçlama / 27.11.2013
- Cemaatin telaşı ne? / 23.11.2013
- Erbakan'ın günahı / 21.11.2013
- Öcalan ne zaman vekil olur? / 19.11.2013
- Hocaefendi Partisi / 16.11.2013
- Senin savcın senin avcın oldu! / 23.12.2013
- CHPli Vekil ayıp etti / 18.12.2013
- Surat'sız bir adamı tanıyalım / 04.12.2013
- Kurtar bizi Putin! / 28.11.2013
- Akit gazetesine şok suçlama / 27.11.2013
- Cemaatin telaşı ne? / 23.11.2013
- Erbakan'ın günahı / 21.11.2013
- Öcalan ne zaman vekil olur? / 19.11.2013
- Hocaefendi Partisi / 16.11.2013