Hz. Ali'yi sevmek, istemekle olacak bir şey de değil. Biri diyor ki: "Ya Ali ben seni çok seviyorum, yalan söylüyorsun" diyor...
Hz. Ali'yi sevmek, istemekle olacak bir şey de değil. Biri diyor ki: "Ya Ali ben seni çok seviyorum, yalan söylüyorsun" diyor, "Ben seni sevmiyorum." Ehl-i Beyt'i sevmeden Ehl-i Beyt istemeden zırnık alamaz bir insan oradan. Eğer kalbimizde onların muhabbeti varsa tamam... Allah'ım çok dua ederim "Ya Rabbi onu bizden alma" çünkü değil onların sevgisi, onların teninin dokunduğunu ateş yakmayacak. Dolayısıyla muhterem hocamızın yazdığı: İMAM ALİ, İMAM HASAN, HZ.FATIMA, HZ.HÜSEYİN, İMAM ZEYNELABİDİN, İMAM CAFER ES-SADIK ve diğerlerini okuyorsunuz. Orada kendisine ait bir cümle yok. Ya Allah'ın kelamı, ya Kur'an'dan, ya Habibinin sözü, sünneti, hadis, ya Ehl-i Beyt'in sözleri ya da İslam âleminin büyük ulemasının sözleri var. Kendine ait hiçbir şey yok. Ama ne var orada ne var; Ehl-i Beyt'in kokusu var. Bir İnsan bunu okuduğu zaman, Hz. Fatıma annemizle ilgili eseri mesela okuduğunda ancak bir evlat anasını böyle anlatır der. O yüzden bir insan istese de Ehl-i Beyt'i yazamaz. Ben size bir anımı anlatmak istiyorum. Fuat Şengül beyle Şam'a gittik. Ümeyye Camii'nde Hz. Hüseyin efendimizin mübarek başı var. Gittik Ümeyye Çarşısı'nı gezdik elimizde poşetler geldik, Hz. Hüseyin efendimizi ziyarete girdik. Hani derler ya taş gibi kup kuru bir şey yok, geldik ziyarete selam verdik hiçbir şey yok. Fuat Bey öne geçti malum birazdan Ehl-i Beyt'e değineceğiz diri olan onlar, ölü olan biziz. Dedi ki: "Türkiye'den Haydar Baş hocamızdan selam getirdik." O ana kadar taş gibiydi çıktık, adım attık hocamın haberi yok. Bir telefon çaldı kendileri arıyor Fuat Bey'i, dedi ki; "Hz. Hüseyin efendimize selamımızı ilettiniz mi?" "İlettik hocam" dedik. Orada o ana kadar din diyanetle hiç alakası olmayan bir arkadaş da vardı. "Ya, bana bir abdest almayı öğretin de bir akşam namazı kılacağım" dedi. Ve o zaman dedim ki Fuat Bey'e "Ehl-i Beyt'in dışında zırnık yok başka bir yerde, Haydar Hoca'nın kalbinde de Ehl-i Beyt'ten başka hiç bir şey yok."
Ebu Talib'le gelen rahmet yağmuruŞimdi bundan 3-4 yıl önce canlı yayında Hz. Ebu Talib'le ilgili program yapıyoruz. Sn. Prof. Dr. Haydar Baş Hocamla, yaz vakti. Hz. Ebu Talib'i anlatmaya başladı. Sizler de izlediniz bir tek bulut yok havada. Hz. Ebu Talib'in ismi anıldı. Bir yağmur, sonra program bitti ve yağmur kesildi. 3 ay sonra yine başka bir programda Hz. Ebu Talib'i anlatmaya başladı. Açık havadayız bir yağmur. Bitti konuşma, yağmur kesildi. Şimdi şu Âl-i Aba'yı görünce gönlüme şu doğdu benim. Bugün İslam coğrafyası haçlı tasallutuyla karşı karşıya. Kıyamete kadar Haçlıyla olan mücadele bitmeyecek. Haçlıyla olan mücadele Al-i İmran'da mübahale ayetinde anlatılıyor. Sabah Medine'de Resulullah Efendimiz Ehl-i Beyt'ini alıyor abasının altına ve haçlının karşısına çıkıyor. Kıyamete kadar haçlıyla olan mücadele Ehl-i Beyt'in vereceği mücadeledir. Ve bu abanın altında verilecek mücadelelerdir. O yüzden bu programın çok farklı bir özelliği var. "Ya Rabbi bugün haçlı dünyasının tasallutu altındayız. Namusumuz, canımız, malımız, tehlike altında. Geldik Habibinin abasının altına. Biz de geldik. Ehl-i Beyt'inin yanına geldik. İran'dan, Suriye'den, Tanzanya'dan, Türkiye'den Ehl-i Beyt'inin abasının altına biz de geldik. Bizleri muvaffak eyle, kalbimize sekinet eyle."
Hz. Ali'yi sevmek, istemekle olacak bir şey de değil. Biri diyor ki: "Ya Ali ben seni çok seviyorum, yalan söylüyorsun" diyor, "Ben seni sevmiyorum." Ehl-i Beyt'i sevmeden Ehl-i Beyt istemeden zırnık alamaz bir insan oradan. Eğer kalbimizde onların muhabbeti varsa tamam... Allah'ım çok dua ederim "Ya Rabbi onu bizden alma" çünkü değil onların sevgisi, onların teninin dokunduğunu ateş yakmayacak. Dolayısıyla muhterem hocamızın yazdığı: İMAM ALİ, İMAM HASAN, HZ.FATIMA, HZ.HÜSEYİN, İMAM ZEYNELABİDİN, İMAM CAFER ES-SADIK ve diğerlerini okuyorsunuz. Orada kendisine ait bir cümle yok. Ya Allah'ın kelamı, ya Kur'an'dan, ya Habibinin sözü, sünneti, hadis, ya Ehl-i Beyt'in sözleri ya da İslam âleminin büyük ulemasının sözleri var. Kendine ait hiçbir şey yok. Ama ne var orada ne var; Ehl-i Beyt'in kokusu var. Bir İnsan bunu okuduğu zaman, Hz. Fatıma annemizle ilgili eseri mesela okuduğunda ancak bir evlat anasını böyle anlatır der. O yüzden bir insan istese de Ehl-i Beyt'i yazamaz. Ben size bir anımı anlatmak istiyorum. Fuat Şengül beyle Şam'a gittik. Ümeyye Camii'nde Hz. Hüseyin efendimizin mübarek başı var. Gittik Ümeyye Çarşısı'nı gezdik elimizde poşetler geldik, Hz. Hüseyin efendimizi ziyarete girdik. Hani derler ya taş gibi kup kuru bir şey yok, geldik ziyarete selam verdik hiçbir şey yok. Fuat Bey öne geçti malum birazdan Ehl-i Beyt'e değineceğiz diri olan onlar, ölü olan biziz. Dedi ki: "Türkiye'den Haydar Baş hocamızdan selam getirdik." O ana kadar taş gibiydi çıktık, adım attık hocamın haberi yok. Bir telefon çaldı kendileri arıyor Fuat Bey'i, dedi ki; "Hz. Hüseyin efendimize selamımızı ilettiniz mi?" "İlettik hocam" dedik. Orada o ana kadar din diyanetle hiç alakası olmayan bir arkadaş da vardı. "Ya, bana bir abdest almayı öğretin de bir akşam namazı kılacağım" dedi. Ve o zaman dedim ki Fuat Bey'e "Ehl-i Beyt'in dışında zırnık yok başka bir yerde, Haydar Hoca'nın kalbinde de Ehl-i Beyt'ten başka hiç bir şey yok."
Ebu Talib'le gelen rahmet yağmuruŞimdi bundan 3-4 yıl önce canlı yayında Hz. Ebu Talib'le ilgili program yapıyoruz. Sn. Prof. Dr. Haydar Baş Hocamla, yaz vakti. Hz. Ebu Talib'i anlatmaya başladı. Sizler de izlediniz bir tek bulut yok havada. Hz. Ebu Talib'in ismi anıldı. Bir yağmur, sonra program bitti ve yağmur kesildi. 3 ay sonra yine başka bir programda Hz. Ebu Talib'i anlatmaya başladı. Açık havadayız bir yağmur. Bitti konuşma, yağmur kesildi. Şimdi şu Âl-i Aba'yı görünce gönlüme şu doğdu benim. Bugün İslam coğrafyası haçlı tasallutuyla karşı karşıya. Kıyamete kadar Haçlıyla olan mücadele bitmeyecek. Haçlıyla olan mücadele Al-i İmran'da mübahale ayetinde anlatılıyor. Sabah Medine'de Resulullah Efendimiz Ehl-i Beyt'ini alıyor abasının altına ve haçlının karşısına çıkıyor. Kıyamete kadar haçlıyla olan mücadele Ehl-i Beyt'in vereceği mücadeledir. Ve bu abanın altında verilecek mücadelelerdir. O yüzden bu programın çok farklı bir özelliği var. "Ya Rabbi bugün haçlı dünyasının tasallutu altındayız. Namusumuz, canımız, malımız, tehlike altında. Geldik Habibinin abasının altına. Biz de geldik. Ehl-i Beyt'inin yanına geldik. İran'dan, Suriye'den, Tanzanya'dan, Türkiye'den Ehl-i Beyt'inin abasının altına biz de geldik. Bizleri muvaffak eyle, kalbimize sekinet eyle."