Demokratik ülkelerde, ekonomik krizlerin siyasi iktidarları alaşağı ettiği, çok bilinen ve yaşanan bir gerçektir. O nedenle siyasi iktidarlar, muhalefetten daha çok ekonomik krizlerden korkarlar.
Ekonomik krizler, demokratik olmayan ülkelerde bile, siyasi iktidarları ve hatta siyasi rejimleri de değiştirebilirler. Onun içindir ki, istikrarlı ve güçlü ekonomiler, siyasi rejimlerin de teminatıdır.
Borç, vurgun ve soygun üzerine kurulmuş, yabancı sermayeye kapılarını tamamen açmış bir ekonomik düzende istikrar sağlanabilir mi? Elbette sağlanamaz. Böyle ekonomilerde, her şeyin düzgün gittiği ve göründüğü bir anda, hiç beklenmedik bir biçimde krizler patlak verir.
Liberaller, ekonomilerin yeniden yapılanması için krizleri olmazsa olmaz kabul ederler. Bundan dolayı bazen bilerek ve isteyerek krizler çıkarırlar. Çünkü ekonomik krizler, sömürücü ülkelere, kurum ve kişilere yeni fırsatlar sunar. Ama aynı krizler, gelişmekte olan ülkelerin hem ekonomilerini, hem de siyasi rejimlerini sarsar ve iç karışıklıklara yol açabilir.
AKP hükümetinin, "ekonomimiz krizlere dayanıklıdır" sözü gerçekleri yansıtmamaktadır. Zira yabancı sermayeye belli kontroller koymayan ülkelerde kriz çıkarmak gayet kolaydır. Ülkemizde, saniyelerle ölçülebilen sürelerde paralar el değiştirmiyor mu? Değiştiriyor, işte bu değişiklikler, finansal krizlerin ana nedenidir.
Görülen o ki, AKP hükümetleri bütün gücünü ve mesaisini siyasi rejimi değiştirmek için seferber etmiş ve ekonomiyi arka plâna atmıştır. Öyle ki, birçok ekonomik sıkıntıları ve feryatları görmezden gelmektedir.
Ünlü tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık, tarihi bilgi ve birikimine dayanarak şu uyarıda bulunmaktadır: "Bütün siyasi ve askeri hareketlerde, ekonominin önceliğini daima göz önünde tutmak zorundayız. Ekonomi zarar görürse ve ekonomik bir çöküntü gelirse, her şeyi kaybederiz. Sosyal patlamalar, tüm plânlarımızı çiğner, geçer." (Bkz. Tarihe Düşürülen Notlar, c.2, s.73). Demek ki, terörle mücadelede de ekonomik istikrar ve güç, büyük önem arz etmektedir.
Ne yazık ki, terör eylemleri ve terörle mücadele gündemimizi esir almış durumdadır. Hâlbuki halkımız çabuk sonuç verecek ekonomik tedbirlerin acilen alınmasını beklemektedir. Alınması gerekli olan tedbirleri geciktirmek, ekonomik krizi daha çok ağırlaştırır.
Aslında ekonomik tedbirler, ekonomik krizler olmadan alınmalıdır. Bunun için de krizin öngörülmesi ve isabetli tedbirlerin bilinmesi şarttır. Ekonomik krizler, panik ve şaşkınlığı da beraberinde getirir ve dolayısıyla o zamanda alınan tedbirlerin genellikle isabetli olmama ihtimali çok yüksektir.
Ekonomik krizler, özellikle finansal sektörde çıkarılmaktadır. Daha doğrusu finansal sektörde tam bir ekonomik savaş yaşanmaktadır. Bu savaş karşısında hükümetlerin çaresizliğini Finans uzmanı Max Otte şöyle ifade eder: "Siyasi iktidarlar finansal saldırıların üstesinden gelemez. Çünkü hükümetler, büyük finans piyasası aktörlerinin elinde bir oyuncak olmuşlardır."
Peki, bu kişilerin elinde oyuncak olmamak için hükümetlerin ne yapması gerekir? Hükümetlerin yapması gereken tek şey 'Milli Ekonomi Modeli'ni harfiyen uygulamaktır. Aksi halde başkanlık sistemi de getirilse, ekonomik krizlerden, hele finansal saldırılardan korunmak asla mümkün olmayacaktır.
Ekonomik krizler, demokratik olmayan ülkelerde bile, siyasi iktidarları ve hatta siyasi rejimleri de değiştirebilirler. Onun içindir ki, istikrarlı ve güçlü ekonomiler, siyasi rejimlerin de teminatıdır.
Borç, vurgun ve soygun üzerine kurulmuş, yabancı sermayeye kapılarını tamamen açmış bir ekonomik düzende istikrar sağlanabilir mi? Elbette sağlanamaz. Böyle ekonomilerde, her şeyin düzgün gittiği ve göründüğü bir anda, hiç beklenmedik bir biçimde krizler patlak verir.
Liberaller, ekonomilerin yeniden yapılanması için krizleri olmazsa olmaz kabul ederler. Bundan dolayı bazen bilerek ve isteyerek krizler çıkarırlar. Çünkü ekonomik krizler, sömürücü ülkelere, kurum ve kişilere yeni fırsatlar sunar. Ama aynı krizler, gelişmekte olan ülkelerin hem ekonomilerini, hem de siyasi rejimlerini sarsar ve iç karışıklıklara yol açabilir.
AKP hükümetinin, "ekonomimiz krizlere dayanıklıdır" sözü gerçekleri yansıtmamaktadır. Zira yabancı sermayeye belli kontroller koymayan ülkelerde kriz çıkarmak gayet kolaydır. Ülkemizde, saniyelerle ölçülebilen sürelerde paralar el değiştirmiyor mu? Değiştiriyor, işte bu değişiklikler, finansal krizlerin ana nedenidir.
Görülen o ki, AKP hükümetleri bütün gücünü ve mesaisini siyasi rejimi değiştirmek için seferber etmiş ve ekonomiyi arka plâna atmıştır. Öyle ki, birçok ekonomik sıkıntıları ve feryatları görmezden gelmektedir.
Ünlü tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık, tarihi bilgi ve birikimine dayanarak şu uyarıda bulunmaktadır: "Bütün siyasi ve askeri hareketlerde, ekonominin önceliğini daima göz önünde tutmak zorundayız. Ekonomi zarar görürse ve ekonomik bir çöküntü gelirse, her şeyi kaybederiz. Sosyal patlamalar, tüm plânlarımızı çiğner, geçer." (Bkz. Tarihe Düşürülen Notlar, c.2, s.73). Demek ki, terörle mücadelede de ekonomik istikrar ve güç, büyük önem arz etmektedir.
Ne yazık ki, terör eylemleri ve terörle mücadele gündemimizi esir almış durumdadır. Hâlbuki halkımız çabuk sonuç verecek ekonomik tedbirlerin acilen alınmasını beklemektedir. Alınması gerekli olan tedbirleri geciktirmek, ekonomik krizi daha çok ağırlaştırır.
Aslında ekonomik tedbirler, ekonomik krizler olmadan alınmalıdır. Bunun için de krizin öngörülmesi ve isabetli tedbirlerin bilinmesi şarttır. Ekonomik krizler, panik ve şaşkınlığı da beraberinde getirir ve dolayısıyla o zamanda alınan tedbirlerin genellikle isabetli olmama ihtimali çok yüksektir.
Ekonomik krizler, özellikle finansal sektörde çıkarılmaktadır. Daha doğrusu finansal sektörde tam bir ekonomik savaş yaşanmaktadır. Bu savaş karşısında hükümetlerin çaresizliğini Finans uzmanı Max Otte şöyle ifade eder: "Siyasi iktidarlar finansal saldırıların üstesinden gelemez. Çünkü hükümetler, büyük finans piyasası aktörlerinin elinde bir oyuncak olmuşlardır."
Peki, bu kişilerin elinde oyuncak olmamak için hükümetlerin ne yapması gerekir? Hükümetlerin yapması gereken tek şey 'Milli Ekonomi Modeli'ni harfiyen uygulamaktır. Aksi halde başkanlık sistemi de getirilse, ekonomik krizlerden, hele finansal saldırılardan korunmak asla mümkün olmayacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018