Elazığ'ın el-aziz insanları, Bağımsız Türkiye Partisi'nin projeleri ve çözümleriyle şahlandı. BTP'nin Belediye Kültür Merkezi'ndeki programda salon dolup taştı. Dipdiri bir topluluk BTP'nin kurmaylarını can kulağıyla dinlediler. Ben, İl Başkanı Sami Demiray beyin şahsında tüm Kuvay-ı Milliye kadrosunu ve BTP'nin Elazığ kurmaylarını gönülden tebrik ediyorum.
BTP'nin programı paneldi. Ancak salondaki insanların iştirakî ve diriliği, paneli adeta salon toplantısına çevirdi. El-aziz'li insanlar, BTP kurmaylarının altını çizdikleri konulara ve sundukları çözümlere "Bu vatan bizimdir, bizim kalacak", "Bu vatan, bu millet sizi bekliyor", "Bu millet kardeştir, ayıranlar kalleştir" sloganlarıyla iştirak ettiler.
Program sonrasında akademisyen, işadamı ve Kuvay-ı Milliye'ye gönülvermiş yepyeni 50-60 kişilik gerçekten seviyeli bir kadroyla bir-iki saatlik bir istişaremiz oldu. Ekonomik konulardan dış politik konulara kadar BTP'nin pek çok projesini müzakere ve daha iyi anlama bakımından çok verimli bir fasıl oldu. Tüm arkadaşlar şunu bir kez daha teyit ettiler: İkinci Kuvay-ı Milliye'nin mimarı Prof. Dr. Haydar Baş beyin projeleri ve millî ekonomi modeli dışında bir çıkış, bir kurtuluş reçetesi yoktur, Türkiye son şansını BTP ile kullanacak ve kurtulacaktır. Üniversitede doçent bir arkadaş, bu projeleri ve ilkeleri dinleyip de hayır diyecek bir vatan evladı olamaz, varsa bizim anlatma noksanlığımızdan veya algılama eksikliğinden kaynaklanır. Başka türlü bir insan, hayır demez, diyemez. Bu faslın sonunda Elazığ'da 10 bin - 15 bin kişilik bir kapalı salon toplantısı kararı aldık, tarihini belirledik; hayırlı olsun dedik.
Elazığ, sadece işbaşındaki politikacıların mağduru değil. Elazığ insanı, AB ve IMF'nin mağduru aynı zamanda. Kurtuluş da BTP'nin dar Bölge Yaygın Kalkınma Modeli, Tarım projeleri.
ETİ'ye bağlı Ferrokrom İşletmeleri, IMF'nin kıskacında. 1500'ü aşkın insan çalışıyor. 10 bin - 15 bin insanın geçim kaynağı bu işletme. Özelleştirmeciler, işletmeye musallat oldular. İşletmeyi zararda gösterip ucuz fiyata, kelepir fiyatına satın alıp yüzlerce çalışanın kapı dışarı edilme projesi uygulamaya konulmuş.
IMF'nin dayattığı şeker pancarına tahdit kanunundan sonra 600'ü aşkın çalışanı bulunan tarihi şeker fabrikası da tasfiye edilmeye hazırlanıyor. Elazığlılar tedirgin. Pancar çiftçisi perişan. Pancar üretimi kısıtlanıyor; göz boyamak için çiftçiye güya 10'ar milyonluk direkt destek veriliyor. Şeker fabrikası ise tasfiye edilmeye hazırlanıyor. Bu derece basiretsiz bir ekonomi anlayışı olabilir mi? BTP'nin projeleri, bu yanlış, uygulamalara derhal son verip üretimin arttırılması sağlanacak. Çiftçi desteklenecek, ürün sigortalanacak. Fabrikaların dumanı yeniden tütecek.
Elazığlılar vakit kaybedilmeden BTP'nin tek başına iktidarını ve milli ekonomi modelinin hayata geçirilmesini istiyor. Herkes kollarını sıvadı. Çünkü diyor Elazığ halkı; azot fabrikamız tasfiye edilmiş, pamuk işletmesi kapatılmış, şimdi yerinde yeller esiyor. BTP'yi en kısa zamanda iktidara getirmek boynumuzun borcu; aksi halde ne şeker fabrikamız kalır, ne Ferrokrom işletmemiz... Elazığ'ın tek umudu BTP.
Türkiye'yi ahtapot gibi saran "dinlerarası diyalog"çular ve maalesef kendini bilmez yerli misyonerler Elazığ'da da neslimize el atmış. Gençlerimiz, dini refleksleri boşaltılıp, Hıristiyanlığın kucağına çekilmek isteniyor.
Beni üzen bu konuda Diyanet İşleri kadrosunun duyarsızlığı.
Cuma namazını Elazığ İhsaniye Camii'nde kıldık. Namaz öncesi vaaz dinliyorum. Kulaklarıma inanamadım. Camilerimizde sanki Hıristiyanlık reklamı yapılıyor. Camiler İslam'ın anlatıldığı kutsal mekânlar olmaktan çıkartılarak, daha çok Hıristiyanlığın gündem edildiği yerlere dönüştürüldü. Cuma vaazında Müftü Fikret Karaman bey aynen şunu söylüyor: İslam, Hıristiyanlığı ve Yahudiliği kabul eder, tasdik eder, onaylar. Gençler de zannediyorlar ki, Hıristiyanlık da hak din, Yahudilik de. Halbuki Kur'an-ı Kerim'in ve İslam'ın tasdik ettiği, Hz. Musa ve Hz. İsa'ya inmiş olan din ve kitaplardır. Yoksa onlardan sonra tahrif edilmiş olan dinler ve kitaplar değildir İslam'ın onayladığı. Diyalogçular tam bu noktada oyun oynuyorlar. Bu oyunu da Kuvay-ı Milliye kadrosu ve milletimizin samimi imanı bozuyor. Millet, dini bütünlüğümüzün milli bütünlüğümüz olduğunu çok iyi biliyor.
BTP'nin programı paneldi. Ancak salondaki insanların iştirakî ve diriliği, paneli adeta salon toplantısına çevirdi. El-aziz'li insanlar, BTP kurmaylarının altını çizdikleri konulara ve sundukları çözümlere "Bu vatan bizimdir, bizim kalacak", "Bu vatan, bu millet sizi bekliyor", "Bu millet kardeştir, ayıranlar kalleştir" sloganlarıyla iştirak ettiler.
Program sonrasında akademisyen, işadamı ve Kuvay-ı Milliye'ye gönülvermiş yepyeni 50-60 kişilik gerçekten seviyeli bir kadroyla bir-iki saatlik bir istişaremiz oldu. Ekonomik konulardan dış politik konulara kadar BTP'nin pek çok projesini müzakere ve daha iyi anlama bakımından çok verimli bir fasıl oldu. Tüm arkadaşlar şunu bir kez daha teyit ettiler: İkinci Kuvay-ı Milliye'nin mimarı Prof. Dr. Haydar Baş beyin projeleri ve millî ekonomi modeli dışında bir çıkış, bir kurtuluş reçetesi yoktur, Türkiye son şansını BTP ile kullanacak ve kurtulacaktır. Üniversitede doçent bir arkadaş, bu projeleri ve ilkeleri dinleyip de hayır diyecek bir vatan evladı olamaz, varsa bizim anlatma noksanlığımızdan veya algılama eksikliğinden kaynaklanır. Başka türlü bir insan, hayır demez, diyemez. Bu faslın sonunda Elazığ'da 10 bin - 15 bin kişilik bir kapalı salon toplantısı kararı aldık, tarihini belirledik; hayırlı olsun dedik.
Elazığ, sadece işbaşındaki politikacıların mağduru değil. Elazığ insanı, AB ve IMF'nin mağduru aynı zamanda. Kurtuluş da BTP'nin dar Bölge Yaygın Kalkınma Modeli, Tarım projeleri.
ETİ'ye bağlı Ferrokrom İşletmeleri, IMF'nin kıskacında. 1500'ü aşkın insan çalışıyor. 10 bin - 15 bin insanın geçim kaynağı bu işletme. Özelleştirmeciler, işletmeye musallat oldular. İşletmeyi zararda gösterip ucuz fiyata, kelepir fiyatına satın alıp yüzlerce çalışanın kapı dışarı edilme projesi uygulamaya konulmuş.
IMF'nin dayattığı şeker pancarına tahdit kanunundan sonra 600'ü aşkın çalışanı bulunan tarihi şeker fabrikası da tasfiye edilmeye hazırlanıyor. Elazığlılar tedirgin. Pancar çiftçisi perişan. Pancar üretimi kısıtlanıyor; göz boyamak için çiftçiye güya 10'ar milyonluk direkt destek veriliyor. Şeker fabrikası ise tasfiye edilmeye hazırlanıyor. Bu derece basiretsiz bir ekonomi anlayışı olabilir mi? BTP'nin projeleri, bu yanlış, uygulamalara derhal son verip üretimin arttırılması sağlanacak. Çiftçi desteklenecek, ürün sigortalanacak. Fabrikaların dumanı yeniden tütecek.
Elazığlılar vakit kaybedilmeden BTP'nin tek başına iktidarını ve milli ekonomi modelinin hayata geçirilmesini istiyor. Herkes kollarını sıvadı. Çünkü diyor Elazığ halkı; azot fabrikamız tasfiye edilmiş, pamuk işletmesi kapatılmış, şimdi yerinde yeller esiyor. BTP'yi en kısa zamanda iktidara getirmek boynumuzun borcu; aksi halde ne şeker fabrikamız kalır, ne Ferrokrom işletmemiz... Elazığ'ın tek umudu BTP.
Türkiye'yi ahtapot gibi saran "dinlerarası diyalog"çular ve maalesef kendini bilmez yerli misyonerler Elazığ'da da neslimize el atmış. Gençlerimiz, dini refleksleri boşaltılıp, Hıristiyanlığın kucağına çekilmek isteniyor.
Beni üzen bu konuda Diyanet İşleri kadrosunun duyarsızlığı.
Cuma namazını Elazığ İhsaniye Camii'nde kıldık. Namaz öncesi vaaz dinliyorum. Kulaklarıma inanamadım. Camilerimizde sanki Hıristiyanlık reklamı yapılıyor. Camiler İslam'ın anlatıldığı kutsal mekânlar olmaktan çıkartılarak, daha çok Hıristiyanlığın gündem edildiği yerlere dönüştürüldü. Cuma vaazında Müftü Fikret Karaman bey aynen şunu söylüyor: İslam, Hıristiyanlığı ve Yahudiliği kabul eder, tasdik eder, onaylar. Gençler de zannediyorlar ki, Hıristiyanlık da hak din, Yahudilik de. Halbuki Kur'an-ı Kerim'in ve İslam'ın tasdik ettiği, Hz. Musa ve Hz. İsa'ya inmiş olan din ve kitaplardır. Yoksa onlardan sonra tahrif edilmiş olan dinler ve kitaplar değildir İslam'ın onayladığı. Diyalogçular tam bu noktada oyun oynuyorlar. Bu oyunu da Kuvay-ı Milliye kadrosu ve milletimizin samimi imanı bozuyor. Millet, dini bütünlüğümüzün milli bütünlüğümüz olduğunu çok iyi biliyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019