İran, nükleer silâh üretecek diye dünyayı ayağa kaldıran, yeri göğü inleten ABD, bu silâhtan gerçekten o kadar çok korkuyor mu?
Uzmanlar, “İran, nükleer silâh üretse, onu ABD’ye karşı kullanma imkânı yok, İsrail’e karşı kullansa, o da Yahudilerden çok Müslümanlara zarar verir” görüşündeler. Kaldı ki, dini lider Ayetullah Ali Hamaney, “Nükleer silâh haramdır, kitle imha silâhları haramdır” fetvasını vermiştir. İran Meclis Başkanı Ali Laricani de, bu fetvaya dayanarak şöyle demiştir: “Nükleer silâh peşinde değiliz. Dini açıdan da onu doğru bulmuyoruz.”
Dünyada toplam 15 ülkenin diledikleri takdirde nükleer silâh üretebilecek teknolojiye sahip olduğu bilinmesine rağmen, neden İran’ın üzerine gidiliyor, ona baskı ve yaptırım uygulanıyor.
Aslında ABD, İran’ın nükleer silâh üretmesinden değil, dolar silâhını kullanmasından korkuyor, ödü patlıyor. İran, ABD’ye karşı nükleer silâh kullansa dahi onu yıkamaz, ama dolar silâhı ile onu çok kolay yıkar. Nitekim İran da bu silâhı kullandığı içindir ki, şimşekleri üzerine çekiyor.
Peki, İran ne yapıyor? İran, petrol ve doğalgazını dolarla satmıyor. Meselâ Hindistan’a petrol ve doğalgazı altın değeri üzerinden, Çin ve Rusya’ya da milli paralarla satıyor. İşte bu, ABD’nin çanına ot tıkamaktır.
ABD, dolar silâhını kullananlara bütün gücüyle yükleniyor, suikast, terör, savaş, işgal… gibi her yola başvuruyor. Saddam ve Kaddafi’nin başına gelenlerin gerçek sebebi de dolara dokunmalarıdır. Saddam’ın yaptıklarını hatırlayalım: Saddam, 6 Kasım 2000 tarihinden itibaren petrolü euro ile satmaya başladı. O tarihte euro-dolar paritesi 0,8 idi. Bu sebepten Irak, ilk başlarda zarar etti. Ancak kısa bir zaman sonra dünya piyasalarında haddinden fazla dolar fazlalığı ve euro talebi oluştu. Bu da, doların euronun gerisine düşmesine yol açtı. Böylece Irak, zararını karşılamanın yanında büyük oranda kâr da sağladı. Saddam, bu uygulamayla dolara büyük bir darbe vurdu. Vurmasına vurdu ama ABD’nin de hışmına uğradı.
ABD’li John Perkins, Saddam’ın söz konusu uygulamasını şöyle anlatıyor: “Irak, Washington ile Suudilerinkine benzer bir anlaşmaya varırsa, Saddam ülkesinin yönetimi ile ilgili olarak istediğini alabilir, hatta dünyanın o bölgedeki etki alanını bile genişletebilirdi. Saddam’ın patolojik bir despot olması, ellerine kitle katliamlarının kanının bulaşmış olması veya davranışları ve acımasız eylemlerinin Hitler’inkileri çağrıştırıyor olması önemli değildi. Birleşik Devletler, bu tip insanlara bundan önce de birçok defa hoşgörü göstermiş, hatta onları desteklemişti” (Bkz. Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları, s.256).
Perkins devam ediyor: “1980’lerin sonlarına doğru, Saddam’ın ekonomik tetikçilerin senaryosunu yutmadığı ortaya çıkmıştı. Bu da, birinci Bush yönetimi için büyük bir sıkıntı ve utanç kaynağıydı… Bush bir çıkış yolu ararken Saddam, onun ekmeğine yağ sürerek, 1990 yılının Ağustos ayında petrol zengin Kuveyt Şeyhliğini istilâ etti.” (age, s.257-258) Saddam, ekonomik tetikçilerin tuzağına düşmedi ama, diğer yandan ABD’nin teşvikiyle Kuveyt’i istilâ ederek, başka bir tuzağa düştü.
Kaddafi’nin son zamanlarında yaptığı da Saddam’ınkine benziyordu. Kaddafi, dolara alternatif olarak ‘Altın Dinar’ para birimini gündeme getirdi. Bunun, bütün Afrika ülkelerinde geçerli olması için çalışmalar başlattı ve petrolünü bu para birimiyle satacağını ilân etti. ABD, Kaddafi’ye bu yaptıklarının karşılığını, onu halkına, daha doğrusu, kendi uşaklarına ve kuklalarına linç ettirerek ödetti. ABD, İran’ı da aynı akıbete mahkûm etmek için uğraşıyor. Fakat bu sefer sert kayaya çarpmış durumda. Ortadoğu’da uydu ülke, ajan yönetici bulmadıktan sonra kaybetmesi muhakkaktır.
Artık, bu kapı aralandı, gözler açıldı. ABD’nin kâğıtları yeşile boyayarak, daha açık ifadeyle kalpazanlık yaparak, dünyayı sömürmesine sesler yükselmeye başladı. Sesini yükselten ülkelerden biri de Rusya’dır. Rusya’da ‘Doların Çöküşü’nü konu alan kitapların sayısında, son yıllarda büyük artış gözlemlenmektedir. Bunların, Milli Ekonomi Kongrelerinden sonra olması çok manidardır, çok dikkat çekicidir. Tabii ki, görenler için.
Uzmanlar, “İran, nükleer silâh üretse, onu ABD’ye karşı kullanma imkânı yok, İsrail’e karşı kullansa, o da Yahudilerden çok Müslümanlara zarar verir” görüşündeler. Kaldı ki, dini lider Ayetullah Ali Hamaney, “Nükleer silâh haramdır, kitle imha silâhları haramdır” fetvasını vermiştir. İran Meclis Başkanı Ali Laricani de, bu fetvaya dayanarak şöyle demiştir: “Nükleer silâh peşinde değiliz. Dini açıdan da onu doğru bulmuyoruz.”
Dünyada toplam 15 ülkenin diledikleri takdirde nükleer silâh üretebilecek teknolojiye sahip olduğu bilinmesine rağmen, neden İran’ın üzerine gidiliyor, ona baskı ve yaptırım uygulanıyor.
Aslında ABD, İran’ın nükleer silâh üretmesinden değil, dolar silâhını kullanmasından korkuyor, ödü patlıyor. İran, ABD’ye karşı nükleer silâh kullansa dahi onu yıkamaz, ama dolar silâhı ile onu çok kolay yıkar. Nitekim İran da bu silâhı kullandığı içindir ki, şimşekleri üzerine çekiyor.
Peki, İran ne yapıyor? İran, petrol ve doğalgazını dolarla satmıyor. Meselâ Hindistan’a petrol ve doğalgazı altın değeri üzerinden, Çin ve Rusya’ya da milli paralarla satıyor. İşte bu, ABD’nin çanına ot tıkamaktır.
ABD, dolar silâhını kullananlara bütün gücüyle yükleniyor, suikast, terör, savaş, işgal… gibi her yola başvuruyor. Saddam ve Kaddafi’nin başına gelenlerin gerçek sebebi de dolara dokunmalarıdır. Saddam’ın yaptıklarını hatırlayalım: Saddam, 6 Kasım 2000 tarihinden itibaren petrolü euro ile satmaya başladı. O tarihte euro-dolar paritesi 0,8 idi. Bu sebepten Irak, ilk başlarda zarar etti. Ancak kısa bir zaman sonra dünya piyasalarında haddinden fazla dolar fazlalığı ve euro talebi oluştu. Bu da, doların euronun gerisine düşmesine yol açtı. Böylece Irak, zararını karşılamanın yanında büyük oranda kâr da sağladı. Saddam, bu uygulamayla dolara büyük bir darbe vurdu. Vurmasına vurdu ama ABD’nin de hışmına uğradı.
ABD’li John Perkins, Saddam’ın söz konusu uygulamasını şöyle anlatıyor: “Irak, Washington ile Suudilerinkine benzer bir anlaşmaya varırsa, Saddam ülkesinin yönetimi ile ilgili olarak istediğini alabilir, hatta dünyanın o bölgedeki etki alanını bile genişletebilirdi. Saddam’ın patolojik bir despot olması, ellerine kitle katliamlarının kanının bulaşmış olması veya davranışları ve acımasız eylemlerinin Hitler’inkileri çağrıştırıyor olması önemli değildi. Birleşik Devletler, bu tip insanlara bundan önce de birçok defa hoşgörü göstermiş, hatta onları desteklemişti” (Bkz. Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları, s.256).
Perkins devam ediyor: “1980’lerin sonlarına doğru, Saddam’ın ekonomik tetikçilerin senaryosunu yutmadığı ortaya çıkmıştı. Bu da, birinci Bush yönetimi için büyük bir sıkıntı ve utanç kaynağıydı… Bush bir çıkış yolu ararken Saddam, onun ekmeğine yağ sürerek, 1990 yılının Ağustos ayında petrol zengin Kuveyt Şeyhliğini istilâ etti.” (age, s.257-258) Saddam, ekonomik tetikçilerin tuzağına düşmedi ama, diğer yandan ABD’nin teşvikiyle Kuveyt’i istilâ ederek, başka bir tuzağa düştü.
Kaddafi’nin son zamanlarında yaptığı da Saddam’ınkine benziyordu. Kaddafi, dolara alternatif olarak ‘Altın Dinar’ para birimini gündeme getirdi. Bunun, bütün Afrika ülkelerinde geçerli olması için çalışmalar başlattı ve petrolünü bu para birimiyle satacağını ilân etti. ABD, Kaddafi’ye bu yaptıklarının karşılığını, onu halkına, daha doğrusu, kendi uşaklarına ve kuklalarına linç ettirerek ödetti. ABD, İran’ı da aynı akıbete mahkûm etmek için uğraşıyor. Fakat bu sefer sert kayaya çarpmış durumda. Ortadoğu’da uydu ülke, ajan yönetici bulmadıktan sonra kaybetmesi muhakkaktır.
Artık, bu kapı aralandı, gözler açıldı. ABD’nin kâğıtları yeşile boyayarak, daha açık ifadeyle kalpazanlık yaparak, dünyayı sömürmesine sesler yükselmeye başladı. Sesini yükselten ülkelerden biri de Rusya’dır. Rusya’da ‘Doların Çöküşü’nü konu alan kitapların sayısında, son yıllarda büyük artış gözlemlenmektedir. Bunların, Milli Ekonomi Kongrelerinden sonra olması çok manidardır, çok dikkat çekicidir. Tabii ki, görenler için.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018