Olumlu görünen tablonun 1800'lü yıllarda değiştiğini anlatan Ömer Engin Lütem, Ermenilerin Anadolu'nun hiçbir bölgesinde çoğunluk sağlamaması ve diğer halkların yakaladığı bağımsızlık sürecini yakalayamamasının Ermenilerin ve Türklerin büyük acılar yaşamasına neden olduğunu bildirdi. Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin ciddi bir Ermeni sorunu ile karşılaştığını ve Doğu Anadolu Bölgesi'nde sorununu daha daarttığına dikkati çeken Lütem, "Savaştan önce Van'da 45 bin insan yaşamaktaydı. Rus kuvvetleri Van'a girdiklerinde sadece 15 bin insan yaşamaktaydı. Çünkü Rus kuvvetlerinin girişinden önce büyük bir vahşetyaşanmıştı. Van'da gerçekleştirilen bu vahşet Osmanlı Devleti'nin tehcir kararını almasına neden olmuştur" dedi. Lütem, tehcir sırasında Ermenilerin, soğuk hava koşulları, soyguncuların saldırısı gibi nedenlerle öldüğünü vurgulayarak şöyle devam etti: "Lozan Antlaşması ile hukuki olarak kapanan Ermeni sorunu, 1965 ve 1973 yıllarında tekrar canlanmış ve günümüze kadar devam etmektedir. Ermeniler soykırım iddialarını kabul ettirmek için ciddi faaliyetler yürütmektedir. Bu çalışmalar kilise, dernek ve siyasi partiler tarafından sürdürülmektedir. Soykırımın uluslararası alanlanda tanıtılma süreci başlatıldı. Bunun için bilimsel kitaplar çıkarıldı, filmler yapıldı. En son Cannes Film Festivali'nde gösterime giren Ararat filminin ise Van'daki isyanın tamamen tersine çevrilerek yapıldığını görmekteyiz."
Soykırım endüstrisi oluşturdular
Lütem, Ermenilerin bütün bu faaliyetlerinin büyük paralara malolduğunu bildirerek, şöyle konuştu: "Ararat filminin maliyetinin 50 milyon dolar olduğu ifade edilmektedir. Bu faaliyetler giderek iktisadi bir duruma dönüşüyor. Bu yüzden (Ermeni Soykırım Endüstrisi) oluştu. Bu durumlar boyutları açısından ancak endüstri olarak adlandırılır. Artık endüstriyel bir olayla karşı karşıyayız."