İstanbul Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nuran Yıldırım, bulaşıcı hastalıklara karşı mücadele amacıyla kurulan 'tebhirhane'lerin (dezenfeksiyon evleri), geçmişte İstanbul'un önemli sağlık kuruluşları arasında yer aldığını belirterek, "Kolera, çiçek, veba, kızamık, tifo, dizanteri, difteri, verem, lohusa humması ve boğmaca gibi bulaşıcı hastalıklara yakalananların giysileri, tebhirhanelerde dezenfekte edilirdi" dedi. Prof. Yıldırım, İstanbul'da açılan üç tebhirhaneden sadece Üsküdar Tebhirhanesi'nin, orjinal haliyle günümüze ulaşabildiğini bildirdi.
Prof. Dr. Nuran Yıldırım, tebhirhanelerin, bugün işlevini kaybetmiş olsa da geçmişin önemli sağlık kurumlarından olduğunu söyledi. Kolera, çiçek, su çiçeği, veba, kızıl, kızamık, tifo, tifüs, dizanteri, difteri, verem, lohusa humması ve boğmaca gibi bir zamanların korkulu bulaşıcı hastalıklarına yakalananların giysi ve eşyalarının tebhirhaneye getirildiğini ve burada etüvden geçirilerek basınçlı su buharı ile dezenfekte edildiğini anlatan Prof. Yıldırım, "Bu hastalıkların görüldüğü ev, okul, han, dükkan, vapur, kayık gibi mekanlar da tebhirhaneye bağlı ekiplerce dezenfekte edilirdi" diye konuştu.
Kolera salgınları tebhirhane açtırdı
1893 yılında İstanbul'da yaşanan kolera salgınından sonra İstanbul'da üç tebhirhane açılmasının kararlaştırıldığını kaydeden Prof. Dr. Nuran Yıldırım, derhal yapımına girişilen tebhirhanelerden önce, Gedikpaşa'dakinin bitirildiğini, 17 Aralık 1893'de Gedikpaşa Tebhirhanesi adıyla çalışmaya başladığını, onu Tophane ve Üsküdar tebhirhanelerinin izlediğini vurguladı. Tebhirhanelerde, 'bulaşık' ve 'temiz' olmak üzere iki bölüm bulunduğunu ifade eden Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nuran Yıldırım, bu bölümleri ayıran duvarın ortasına büyük bir etüv makinesi monte edildiğini bildirerek, "Etüvün bir ucundaki kapak bulaşık bölüme, diğer ucundaki kapak da temiz bölüme açılıyordu. Belediye, bulaşıcı hastalık görülen yerlerin adreslerini en yakın tebhirhaneye bildiriyor, bulaşık tarafın görevlileri, kendilerine ait özel arabalarla bu adreslere gidiyor, dezenfekte ettikten sonra topladıkları eşyayı büyük çuvallara doldurup tebhirhanenin bulaşık bölümüne getiriyorlardı. Eşya, demir raflara yerleştirildikten sonra etüv çalıştırılıyor, içindekiler 110 derece basınçlı su buharı ile dezenfekte ediliyordu. İşlem bitince, temiz bölümün görevlileri, kendi taraflarına bakan kapağı açarak, mikroptan arındırılmış eşya ve giysileri alıp kuruttuktan sonra, arabalar ile adreslerine iade ediyorlardı" dedi. Prof. Yıldırım'ın verdiği bilgiye göre, 1894'de tebhirhane görevlileri, İstanbul'un çeşitli semtlerinde 296 ev, 1895 yılında ise sadece Yeniköy ve İstinye'de 156 ev dezenfekte etmişlerdi. İstanbul'da sık görülen kolera salgınları sırasında tebhirhanelerden çok yararlanıldı, salgın olmadığı zamanlarda da koruyucu olarak umumi yerler ve bekar odaları dezenfekte edildi. 1910 kolera salgını, tebhirhanelerin Fındıklı ve Balat gibi enfeksiyon odaklarındaki başarılı dezenfeksiyon uygulamalarıyla kısa zamanda söndürüldü. Aynı yıl İstanbul'da ev, okul, dükkan, tramvay, tünel, kayık ve vapurlar gibi 89 bin 970 mekan temizlenmiş ve 182 bin 631 parça eşya etüvden geçirilmişti.
Salgınlar bitince gözden düştüler
1930'da yürürlüğe giren Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 85. maddesi ile kullanılmış elbise ve eşyaların dezenfekte edilmeden satılması yasaklanınca, tebhirhanelerin, ikinci el eşya ve giysileri de dezenfekte etmeye başladığını kaydeden Prof. Yıldırım, "Zamanla salgınların hemen hemen tamamen ortadan kalkması tebhirhanelerin önemini azaltınca, araç ve gereçleri yenilenmeyen tebhirhaneler gözden düştü. Buna rağmen, 1975-1976 yıllarında, evlerinde muayene edilen bin 988 hastanın giysileri ile kullandıkları eşya ve araç gereç, ayrıca satışa çıkarılan eski eşyalardan ibaret toplam, 122 bin 867 parça dezenfekte edilmiştir" diye konuştu.
Prof. Dr. Nuran Yıldırım, tebhirhanelerin, bugün işlevini kaybetmiş olsa da geçmişin önemli sağlık kurumlarından olduğunu söyledi. Kolera, çiçek, su çiçeği, veba, kızıl, kızamık, tifo, tifüs, dizanteri, difteri, verem, lohusa humması ve boğmaca gibi bir zamanların korkulu bulaşıcı hastalıklarına yakalananların giysi ve eşyalarının tebhirhaneye getirildiğini ve burada etüvden geçirilerek basınçlı su buharı ile dezenfekte edildiğini anlatan Prof. Yıldırım, "Bu hastalıkların görüldüğü ev, okul, han, dükkan, vapur, kayık gibi mekanlar da tebhirhaneye bağlı ekiplerce dezenfekte edilirdi" diye konuştu.
Kolera salgınları tebhirhane açtırdı
1893 yılında İstanbul'da yaşanan kolera salgınından sonra İstanbul'da üç tebhirhane açılmasının kararlaştırıldığını kaydeden Prof. Dr. Nuran Yıldırım, derhal yapımına girişilen tebhirhanelerden önce, Gedikpaşa'dakinin bitirildiğini, 17 Aralık 1893'de Gedikpaşa Tebhirhanesi adıyla çalışmaya başladığını, onu Tophane ve Üsküdar tebhirhanelerinin izlediğini vurguladı. Tebhirhanelerde, 'bulaşık' ve 'temiz' olmak üzere iki bölüm bulunduğunu ifade eden Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nuran Yıldırım, bu bölümleri ayıran duvarın ortasına büyük bir etüv makinesi monte edildiğini bildirerek, "Etüvün bir ucundaki kapak bulaşık bölüme, diğer ucundaki kapak da temiz bölüme açılıyordu. Belediye, bulaşıcı hastalık görülen yerlerin adreslerini en yakın tebhirhaneye bildiriyor, bulaşık tarafın görevlileri, kendilerine ait özel arabalarla bu adreslere gidiyor, dezenfekte ettikten sonra topladıkları eşyayı büyük çuvallara doldurup tebhirhanenin bulaşık bölümüne getiriyorlardı. Eşya, demir raflara yerleştirildikten sonra etüv çalıştırılıyor, içindekiler 110 derece basınçlı su buharı ile dezenfekte ediliyordu. İşlem bitince, temiz bölümün görevlileri, kendi taraflarına bakan kapağı açarak, mikroptan arındırılmış eşya ve giysileri alıp kuruttuktan sonra, arabalar ile adreslerine iade ediyorlardı" dedi. Prof. Yıldırım'ın verdiği bilgiye göre, 1894'de tebhirhane görevlileri, İstanbul'un çeşitli semtlerinde 296 ev, 1895 yılında ise sadece Yeniköy ve İstinye'de 156 ev dezenfekte etmişlerdi. İstanbul'da sık görülen kolera salgınları sırasında tebhirhanelerden çok yararlanıldı, salgın olmadığı zamanlarda da koruyucu olarak umumi yerler ve bekar odaları dezenfekte edildi. 1910 kolera salgını, tebhirhanelerin Fındıklı ve Balat gibi enfeksiyon odaklarındaki başarılı dezenfeksiyon uygulamalarıyla kısa zamanda söndürüldü. Aynı yıl İstanbul'da ev, okul, dükkan, tramvay, tünel, kayık ve vapurlar gibi 89 bin 970 mekan temizlenmiş ve 182 bin 631 parça eşya etüvden geçirilmişti.
Salgınlar bitince gözden düştüler
1930'da yürürlüğe giren Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 85. maddesi ile kullanılmış elbise ve eşyaların dezenfekte edilmeden satılması yasaklanınca, tebhirhanelerin, ikinci el eşya ve giysileri de dezenfekte etmeye başladığını kaydeden Prof. Yıldırım, "Zamanla salgınların hemen hemen tamamen ortadan kalkması tebhirhanelerin önemini azaltınca, araç ve gereçleri yenilenmeyen tebhirhaneler gözden düştü. Buna rağmen, 1975-1976 yıllarında, evlerinde muayene edilen bin 988 hastanın giysileri ile kullandıkları eşya ve araç gereç, ayrıca satışa çıkarılan eski eşyalardan ibaret toplam, 122 bin 867 parça dezenfekte edilmiştir" diye konuştu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.