Tarımda son yılların en fazla konuşulan ve gündemde olan sektörü hiç şüphesiz hayvancılık oldu sevgili okurlar.
Ağustos 2010'da başlanılan sıfır faizli kredi uygulamasında bugüne kadar 7 milyar liranın üzerinde kredi kullanıldı. Bu kredilerin çok büyük bölümü 2 yıl ödemesiz 5 yıl vadeli verildi. Et ve süt piyasasında yaşanan olumsuz gelişmeler, karkas et ve çiğ süt fiyatının maliyetin altında oluşması, kredi taksitlerinin ödenmesini güçleştirdi. Kredisini ödeyemeyenler ya batmakla karşıkarşıya yada borçlarının yapılandırılmasını istiyor.Gelişmelere bakılırsa bu yılda en önemli gündem konularından birisi her zaman olduğu gibi "ithalat" olacak.
İzmir Aliağa'da küçükbaş hayvan çiftliği işletmecisi bağımsız denetçi/S.M.Mali Müşavir Hasan Yıldırım bey;hayvancılığımızın ayağa kalkması adına mail kutuma gönderdiği postasını özetle sizlerle paylaşmak isterim.
Hayvan üretimi gün geçtikçe azalmaktadır. Bu da et ve süt açığının artması demektir. Öncelikle dişi hayvan üretimini yani damızlık hayvan üretimini çoğaltmamız lazım. Anaç hayvan çoğalacak ki üretim artsın. Doğan yavrular üç aylıkken kesilmeye başlanıyor. Öncelikle dişi anaç ve yavru kesiminin önüne geçilmesi lazım. Kısa dönemde üretimin attırılması için anaç hayvan yetiştiriciliği teşvik edilmeli. Bu uygulama kısmen de olsa uygulanıyor . Fakat teşviğin hem yetersiz hem de uygulanabilir biçimde olmayışı sorunu çözememiştir. Bunun yanında diğer havyacılık kredilerinin de adı var kendisi yok. Kredi vererek sorunun çözüleceğini sananların uygulamakta olduğu projelerin başarısızlığı ortadadır.
Diğer sektörlerde olduğu gibi bu sektörde de hiç bir zaman özün inceliği kavramı dikkate alınmamıştır. İşin içinde olanlar bile bu kavramı bilmemektedir. Halbuki ülkemizde sorunları çözecek çok sayıda işi bilen, akademisyen, uzman mevcuttur. Ancak sorunun çözümü için düzenlenen yasal mevzuatları hazırlayanların çoğu sektörde bilgi birikimi ve tecrübesi olmayanlardır.
Nüfusumuzun tamamı karın doyurmak ve beslenmek için et veya süt ürünü tüketmek mecburiyetindedir. Hayvan üretimiyle iştigal eden, bunu meslek edinen, buradan geçinenler ile üretim sonrası imalat ve ticaret vasıtasıyla da geçinenlerin sayısına baktığımızda neredeyse nüfusumuzun yarısına yakınının ekmek kapısı olduğunun tahmin etmeliyiz. Bu hacmiyle bunun çok büyük bir sektör olduğunu farkına varmamız gerekiyor. Bu sektörün adı bugünkü gibi tarım sektörü değil, tarım hayvancılık, ticaret ve sanayisi sektörü olarak tanımlanmalıdır.
Bu olumsuz gidişatı bir an önce durdurmak için öncelikle kriz masası oluşturmamız lazım. Sektör hacminin büyüklüğü nedeniyle milli melese olarak ele alınması gerekir. Milli meselelerin tanımlanması uzmanlardan oluşacak bir ekip işidir. Bu çalışmayı yürütecekte aynı ekpi olmalıdır. Ekipler sürekli dayanışma içinde çalışmalıdır. Tarım hayvancılık sektöründeki ekip ise, öncelikle işin ehli baş tacı etmemiz gereken cefakar üreticilerimizin yanında, üretici birlikleri, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, bakanlıklardan oluşması gerekir. Bu gruplarların hep birlikte öncelikle uygulamanın yapıldığı alana inmeleri yani ahırlara, meraya, dağa, bayıra, araziye inmeleri sağlanmalıdır. Kısacası sorunu yerinde görürse çözüm yollarını öğrenir. Böylece özün inceliğini kavramaya başlamış oluruz. Bundan sonraki çalışmalar bizi doğru istikamete yönlendirecektir.
Hayvan üretim sayısının arttırılması için sadece faizli kredi verilmesi yeterli değildir. Ayrıca kredi verilme şartlarının zorluğu nedeniyle sadece belirli kişilere kredi verilmesi sorunu çözmediği ortadadır.
Verimli ekonominin temel kuralı üretimdir. Üretimi arttırmak için sektör, milli mesele boyutunda ele alınarak, sektör tanımının iyi yapılması gerekir. Sonra onurlu ve kazançlı ve cazibeli bir meslek haline getirmemiz lazım. Bu sektörde çalışanların bulundukları ilkel ortamları modernize ederek, yaşanılabilir hale getirilmesi gerekir. Bununla birlikte ahırların da modernize edilerek üretimi sağlıklı ve daha çok verimli hale getirerek maliyetleri düşürüp kaliteyi arttırmak gerekmektedir. Çalışanlar sosyal güvenlik kapsamına alınmalıdır. Daha erken yaşta emekli olmaları, kamu hizmetlerinden indirimli oranla yararlandırılmaları fırsatları sayesinde gençlerin de bu sektöre yönlendirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde şu andaki üreticilerin yaşlı kişilerden olduğu ve el ayaktan düşmeye başlayınca da sürülerini satarak hem faaliyetini hem de havyan üretimini sonlandırdığı ve diğer aile fertlerinin devam etmediğini görüyoruz.
Girdi maliyetlerinin sübvanse edilmesi, mesleki eğitim verilmesi, mesleki unvan verilmesi, kariyerlerinin arttrılması, panayır, festival, fuarlara hayvan getirilmesinin teşvik edilmesi yarışmalar düzenlenmesi, ödüller verilmesi, özelikle yurtdışındaki üretim yerlerinin gezdirilmesi yle cazip hale getirilerek üreticinin teşvik edilmesi, olası salgın hastalık veya ani fiat düşüşlerinden dolayı oluşacak zararı karşılayacak fonların oluşturulması gibi tedbirlerin alınması önem arz etmektedir. Birde aylık zorunlu giderlerini karşılayarak mahsülden mahsule geri ödeme imkanı getirilmesi gerekir. Devlet garantisi altında bu tür cazibeler verilirse üretici sayısı ile birlikte hayvan üretimi artacak, üretim maliyetleri düşecek, halkımıza sağlıklı, kaliteli, ucuz et ve süt arz edilecektir. Arz talep dengesi sağlandığında, ithalat yerine ihracat yapar hale geleceğiz. Döviz çıkışı yerine döviz girdisi sağlayarak devletin yaptığı katkı fazlasıyla geri dönerek, kendi kendini amorti ederek milli ekonomimzi güçlenecektir.
Ağustos 2010'da başlanılan sıfır faizli kredi uygulamasında bugüne kadar 7 milyar liranın üzerinde kredi kullanıldı. Bu kredilerin çok büyük bölümü 2 yıl ödemesiz 5 yıl vadeli verildi. Et ve süt piyasasında yaşanan olumsuz gelişmeler, karkas et ve çiğ süt fiyatının maliyetin altında oluşması, kredi taksitlerinin ödenmesini güçleştirdi. Kredisini ödeyemeyenler ya batmakla karşıkarşıya yada borçlarının yapılandırılmasını istiyor.Gelişmelere bakılırsa bu yılda en önemli gündem konularından birisi her zaman olduğu gibi "ithalat" olacak.
İzmir Aliağa'da küçükbaş hayvan çiftliği işletmecisi bağımsız denetçi/S.M.Mali Müşavir Hasan Yıldırım bey;hayvancılığımızın ayağa kalkması adına mail kutuma gönderdiği postasını özetle sizlerle paylaşmak isterim.
Hayvan üretimi gün geçtikçe azalmaktadır. Bu da et ve süt açığının artması demektir. Öncelikle dişi hayvan üretimini yani damızlık hayvan üretimini çoğaltmamız lazım. Anaç hayvan çoğalacak ki üretim artsın. Doğan yavrular üç aylıkken kesilmeye başlanıyor. Öncelikle dişi anaç ve yavru kesiminin önüne geçilmesi lazım. Kısa dönemde üretimin attırılması için anaç hayvan yetiştiriciliği teşvik edilmeli. Bu uygulama kısmen de olsa uygulanıyor . Fakat teşviğin hem yetersiz hem de uygulanabilir biçimde olmayışı sorunu çözememiştir. Bunun yanında diğer havyacılık kredilerinin de adı var kendisi yok. Kredi vererek sorunun çözüleceğini sananların uygulamakta olduğu projelerin başarısızlığı ortadadır.
Diğer sektörlerde olduğu gibi bu sektörde de hiç bir zaman özün inceliği kavramı dikkate alınmamıştır. İşin içinde olanlar bile bu kavramı bilmemektedir. Halbuki ülkemizde sorunları çözecek çok sayıda işi bilen, akademisyen, uzman mevcuttur. Ancak sorunun çözümü için düzenlenen yasal mevzuatları hazırlayanların çoğu sektörde bilgi birikimi ve tecrübesi olmayanlardır.
Nüfusumuzun tamamı karın doyurmak ve beslenmek için et veya süt ürünü tüketmek mecburiyetindedir. Hayvan üretimiyle iştigal eden, bunu meslek edinen, buradan geçinenler ile üretim sonrası imalat ve ticaret vasıtasıyla da geçinenlerin sayısına baktığımızda neredeyse nüfusumuzun yarısına yakınının ekmek kapısı olduğunun tahmin etmeliyiz. Bu hacmiyle bunun çok büyük bir sektör olduğunu farkına varmamız gerekiyor. Bu sektörün adı bugünkü gibi tarım sektörü değil, tarım hayvancılık, ticaret ve sanayisi sektörü olarak tanımlanmalıdır.
Bu olumsuz gidişatı bir an önce durdurmak için öncelikle kriz masası oluşturmamız lazım. Sektör hacminin büyüklüğü nedeniyle milli melese olarak ele alınması gerekir. Milli meselelerin tanımlanması uzmanlardan oluşacak bir ekip işidir. Bu çalışmayı yürütecekte aynı ekpi olmalıdır. Ekipler sürekli dayanışma içinde çalışmalıdır. Tarım hayvancılık sektöründeki ekip ise, öncelikle işin ehli baş tacı etmemiz gereken cefakar üreticilerimizin yanında, üretici birlikleri, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, bakanlıklardan oluşması gerekir. Bu gruplarların hep birlikte öncelikle uygulamanın yapıldığı alana inmeleri yani ahırlara, meraya, dağa, bayıra, araziye inmeleri sağlanmalıdır. Kısacası sorunu yerinde görürse çözüm yollarını öğrenir. Böylece özün inceliğini kavramaya başlamış oluruz. Bundan sonraki çalışmalar bizi doğru istikamete yönlendirecektir.
Hayvan üretim sayısının arttırılması için sadece faizli kredi verilmesi yeterli değildir. Ayrıca kredi verilme şartlarının zorluğu nedeniyle sadece belirli kişilere kredi verilmesi sorunu çözmediği ortadadır.
Verimli ekonominin temel kuralı üretimdir. Üretimi arttırmak için sektör, milli mesele boyutunda ele alınarak, sektör tanımının iyi yapılması gerekir. Sonra onurlu ve kazançlı ve cazibeli bir meslek haline getirmemiz lazım. Bu sektörde çalışanların bulundukları ilkel ortamları modernize ederek, yaşanılabilir hale getirilmesi gerekir. Bununla birlikte ahırların da modernize edilerek üretimi sağlıklı ve daha çok verimli hale getirerek maliyetleri düşürüp kaliteyi arttırmak gerekmektedir. Çalışanlar sosyal güvenlik kapsamına alınmalıdır. Daha erken yaşta emekli olmaları, kamu hizmetlerinden indirimli oranla yararlandırılmaları fırsatları sayesinde gençlerin de bu sektöre yönlendirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde şu andaki üreticilerin yaşlı kişilerden olduğu ve el ayaktan düşmeye başlayınca da sürülerini satarak hem faaliyetini hem de havyan üretimini sonlandırdığı ve diğer aile fertlerinin devam etmediğini görüyoruz.
Girdi maliyetlerinin sübvanse edilmesi, mesleki eğitim verilmesi, mesleki unvan verilmesi, kariyerlerinin arttrılması, panayır, festival, fuarlara hayvan getirilmesinin teşvik edilmesi yarışmalar düzenlenmesi, ödüller verilmesi, özelikle yurtdışındaki üretim yerlerinin gezdirilmesi yle cazip hale getirilerek üreticinin teşvik edilmesi, olası salgın hastalık veya ani fiat düşüşlerinden dolayı oluşacak zararı karşılayacak fonların oluşturulması gibi tedbirlerin alınması önem arz etmektedir. Birde aylık zorunlu giderlerini karşılayarak mahsülden mahsule geri ödeme imkanı getirilmesi gerekir. Devlet garantisi altında bu tür cazibeler verilirse üretici sayısı ile birlikte hayvan üretimi artacak, üretim maliyetleri düşecek, halkımıza sağlıklı, kaliteli, ucuz et ve süt arz edilecektir. Arz talep dengesi sağlandığında, ithalat yerine ihracat yapar hale geleceğiz. Döviz çıkışı yerine döviz girdisi sağlayarak devletin yaptığı katkı fazlasıyla geri dönerek, kendi kendini amorti ederek milli ekonomimzi güçlenecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adem Birinci / diğer yazıları
- Zilhicce ayındayız / 29.05.2025
- Yüceler yücesidir Fatıma anamız / 19.05.2025
- Na't-ı İmam Hüseyin / 17.05.2025
- Ceylanların sığınağı İmam Rıza / 10.05.2025
- Öz anneden daha aziz annemiz / 09.05.2025
- Azılı müşrik Übeyy b. Halef / 03.05.2025
- İmam Cafer Sadık / 26.04.2025
- Hz Peygamber’in cömertliği / 17.04.2025
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Yüceler yücesidir Fatıma anamız / 19.05.2025
- Na't-ı İmam Hüseyin / 17.05.2025
- Ceylanların sığınağı İmam Rıza / 10.05.2025
- Öz anneden daha aziz annemiz / 09.05.2025
- Azılı müşrik Übeyy b. Halef / 03.05.2025
- İmam Cafer Sadık / 26.04.2025
- Hz Peygamber’in cömertliği / 17.04.2025
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025