Et yemekten bıkacaksınız

Evet, yanlış duymadınız. Et yemekten gerçekten bıkacaksınız. Ama ne zaman? Elbette Milli Ekonomi Modeli hakkıyla uygulandığında et yemekten bıkacaksınız. Kulağa da ne kadar hoş geliyor, değil mi?

Bu sözün sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, tarım ve hayvancılık sektörünü iktisadi düşüncesinin merkezine öylesine koymuştu ki, Milli Ekonomi Modeli'nin kalbi mesabesindeki 'Milli Para' sistemini açıklarken bile mısır üretimini örnek veriyordu: Piyasada 100 kg ağırlığında 1 çuval mısır ve 100 TL'nin olduğunu varsayarsak mısırın kg fiyatı 1 TL olacaktır. Eğer bu 100 kg mısırı ekersek sonuçta 1000 kg veya 10 çuval mısırımız olacak ama ortada önemli bir sorunu da beraber getirecek ki, emisyonda dolaşan 100 TL ile 1000 kg mısır satın alınamıyor. Bu durum piyasanın tıkanmasına sebep oluyor. İşte tam bu aşamada Merkez Bankası devreye girmeli ve eksik kalan 1000 TL'yi basmalıdır. İşte o zaman piyasa dengeye gelecek ve 1000 kg mısırı satın alabilecek 1000 TL dolaşıma girerek tedavül problemini kolaylıkla çözecektir. Böylece senyoraj kavramı da bu örnekle çok güzel bir şekilde tanımlanmış oluyordu.

Hun Türklerinin Çinlilere karşı devamlı bir üstünlük kurmasını araştıran tarihçiler, Türklerin etle Çinlilerin ise pirinçle beslenmelerinin kas gücünün belirlediği savaşlarda Türklere belirgin bir üstünlük sağladığını tespit ettiler. Türkler askerlerini etle beslemeyi o kadar önemsediler ki taze etin bulunamadığı yolculuk ve savaş durumlarında dahi uzun süre dayanacak sucuk ve pastırma üretmeyi başardıkları gibi bir asker eyerinin altına koyduğu bir et parçasını atının teriyle terbiye ederek tüketebiliyordu. Türkün Çinliye karşı zaferini etin pirince karşı zaferi olarak anlayabiliriz.

Orta Asya steplerinde at koşturan Hunlardan yaklaşık 5.000 yıl sonra Haymana steplerinde ölüm kalım savaşı veren başbuğ Atatürk, Sakarya Meydan Savaşında Yunanlılara karşı sıkıntılı anlar yaşıyordu. Yunan ordusunun top atışları Ankara'dan duyuluyordu. Türk ordusunun durumu çok nazikti. Cephenin yarılması an meselesiydi. Atatürk cepheyi teftiş ederken bulgur kaynatılan kazanı devirerek "Bana çevredeki bütün ağaları, beyleri çağırın" dedi.

Beyler ve ağalar huzuruna gelince Atatürk "Bakınız düşman eğer cepheyi yararsa hayvanlarınızla beraber sizi de keser. Taş üstünde taş, omuz üzerinde baş bırakmaz. Öyleyse gelin bütün hayvanlarınızı Mehmetçik için kesin ve savaş bitene kadar askere et yedirin. Bu asker bulgur ve kuru ekmek yiyerek Yunanı yenemez. Müsterih olunuz devlet zaferden sonra hayvanlarınızın bedelini fazlasıyla ödeyecektir." Ağalar, hayvanlarının kesilmesine ikna olurlar. Türk askeri protein almanın verdiği gücü iman gücüyle birleştirince muazzam bir zafere daha imza atar.

Prof. Dr. Haydar Baş, sağlıklı ve zengin beslenmenin önemini çok iyi bildiğinden "ekmek yemekten bıkacaksınız" demedi. "Et yemekten bıkacaksınız" dedi. Çocuklara ve gençlere et yedirememek onların vücut sağlığını ve gelişimini çok olumsuz bir şekilde etkilediği gibi düşünce fonksiyonlarının da gerilemesine neden oluyor. 

Stratejik bir öneme haizken 21 yıllık AKP iktidarının üvey evlat muamelesi yaptığı tarım ve hayvancılık sektörü bitme noktasına gelmedi. Bitirildi. Kıymanın kilosu 300 TL. Geçen gün 3 kg dana kuşbaşına 1000 TL verince birkaç yıl önce bu paraya Kurban Bayramında danaya ortak olduğumuzu hatırlamak acı bir tebessüme neden oldu. Gerçi "Ben kasaptan kilo ile et almıyorum kuzu kesiyorum" diyen Mustafa Destici'yi de dinlememenin cezasını mı çekiyoruz acaba, diye düşünmedim de değil!

Buğdayın kepeğini müstakil bir ürün zannederek çiftçiye "Bol bol kepek ekin" tavsiyesi(!) veren eski Tarım ve Hayvancılık bakanının üyesi olduğu bir kabinenin halkımıza et yedirmesini ve süt içirmesini elbette beklemiyoruz.