Euro öldü dolar da yolcu

Avrupa Para Birliği'ne (EMU) ve euroya yönelik endişelerin, eleştirilerin boyutu her geçen genişliyor. Euroya geçen AB ülkeleri, bunu halka sormadılar. Halka soran, yani referandum yapan ülkelerde, euro reddedildi. En son referandum  İsveç'te yapıldı, sonuç "hayır" çıktı. Hayır kampanyasını yürüten Östgöta  Correspondenten gazetesinin başyazarı, "Ayrı ekonomilerde, aynı para politikası, tarihte hiç görülmemiş bir olaydır" diyordu. Tarihte görülmüş veya görülmemiş, o ayrı bir konu. Bugün önümüzde duran gerçek, euro denemesinin başarısızlığıdır. Euro artık ölmüştür. Şimdi sıra defnedilmesindedir.Hal böyle iken, bazı yazarlar, ortada bir başarı varmış gibi, euro uygulamasından, Prof. Dr. Erbakan'a övünç payı çıkarmaya çalışıyorlar. İslâm Arslan,  18 Haziran 2005 tarihli Milli Gazete'de "Zulmün Panzehiri" başlıklı yazısında, Malezya İslâm Partisi lideri Hacı bin Awang'ın şu sözüne yer veriyor: "Daha 'euro' gündemde yokken, adından bile söz edilmezken Prof. Dr. Erbakan, 'İslâm Dinarı'na geçiş önermişti". Başbakanlık eski başmüşaviri Doç. Dr. Mete Gündoğan da, "Batı euroya geçme fikrini bizden aldı" diyor. Güler misin, ağlar mısın? Avrupa Para Birliği'ne üye ülkelerde 'milli paralara dönüş' fikri ağırlık kazanırken, sayın Gündoğan ve arkadaşları, hâlâ nereden gidiyorlar. Eğer isabetli bir öngörüden söz edilecekse, bu konuda şeref ve pâye BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'a aittir. Zira o, "tek para biriminin ekonomik gerçeklerle çeliştiğini, euronun birliğe üye ülkelere zarar vereceğini" ta baştan söylemişti. Bu öngörüsünden dolayı, onu, tebrik ve takdir etmesi gerekenler, yine sustular, yine hakkını ketmettiler. Biz, bu hakkı teslim ederek, dolara geçelim. Aslında  dolar, eurodan daha temelsizdir. Doların temelini yıkan da ABD'nin kendisidir. Eskiden doların üstünde "Amerikan Merkez Bankası, her kâğıt dolar için isteyene şu kadar altın vermeyi taahhüt eder" diye yazardı. ABD, 1944 yılında Türkiye dahil 44 ülkenin katıldığı ve uluslararası para sisteminin temellerinin atıldığı Bretton Woods anlaşmasına  aykırı olarak, elindeki altından kat kat fazla dolar bastı. Sonunda da anlaşmayı tanımadığını dünyaya ilân etti. Bu ilân, aynı zamanda kalpazanlığın ve borcun inkârının da ilânı idi. İşte böyle bir devlete, "tek süper güç" unvanı veriliyor.Görülen o ki,  ABD'nin en büyük gücü dolarıdır, dolar da ABD'ye bağlı hükümetler sayesinde ayakta durmaktadır. Birkaç devlet, doları rezerv para olarak elinde tutmasa, dolar tepe takla gidecektir. Asya krizi sırasında aldığı başarılı ekonomik önlemlerle tanınan Malezya eski başbakanı Mahattir Muhammed,  şöyle diyor: " Doların çöküşü konusunda kimsenin bir şüphesi yok. Ancak sorun, bunun ne zaman yaşanacağındadır. ABD'nin muazzam borcu ve açıkları var. Gerçek ekonomik felâket, ABD'nin 7.4 trilyon dolara çıkan borcunu, bir gün ödeyememesiyle yaşanacaktır". Dünyanın en önemli ekonomi ve finans yorumcularından sayılan Stephan Roach'a da, "ABD'nin topyekün bir ekonomik çöküşten kurtulma şansı yüzde 10'dur" diyor. Dünya ekonomisi, borç ve finans ekonomisine dönüştü. Finans alış verişi, mal alış verişinin 20 mislini aşmış durumda. Bu alış verişte, alınan ve satılan para, genelde dolar olduğu için, ABD'de şimdilik  sorun çıkmıyor. Ama yarının ne olacağını kestirmek hiç de zor değil. Amerikan Merkez Bankası'nın  yönetim kurulu üyesi ekonomist Ben Bernanke, ABD'nin borç ve cari açığının, başka ülkeler  tarafından finanse edildiğini, rakamlarla ortaya koymuştur. Tarihte ilk defa, böyle bir ülke, " süper güç" olarak nitelendiriliyor. Sizce, burada bir terslik yok mu? Var ama, bunu görecek göz gerek. İşte ABD'nin başarısı burada. Bu zayıflığı, bu sakatlığı, psikolojik ve propaganda savaşıyla gizliyor, gizlemekten  de öte, güç olarak yutturabiliyor. Ancak ne yaparsa yapsın, er veya geç birisi çıkıp bu  oyunu bozacak, ABD'yi de hak ile yeksan edecektir.