Geldiğimiz noktada her daim himmet beklediğimiz, dostum dediğimiz dünyanın kan emici dudaklarından şimdilerde tehdit cümleleri çıkıyor ve hükümet tehditlere rest çekiyor. Adeta ben artık sizinle oynamıyorum, gibi bir tavır içerisine giriyor veya öyle görünüyor, gösteriyor.
Tam, dünya sömürücülerine karşı nihayet bir duruş gösteriliyor, bu topraklar üzerinde emeli olmayan gerçek stratejik müttefik olabilecek devletler ile yakınlaşmaya gidiliyor diyoruz ama hemen ardından hayal kırıklığı yaşıyoruz.
ABD Başkanı, bir daha bu terör örgütüne silah verilmeyeceğini, zaten bu örgüte silah vermenin saçmalık olduğunu ifade etti.
İnandık mı? Biz inanmadık. Ya yöneticilerimiz?
'ABD'nin böyle bir yanlıştan dönmesi sevindirici, iki ülke arasındaki sorunların çözümü için önemli bir adım' vari açıklamalar yapıyorlar.
Hatta Sayın Başbakan, Trump'ın YPG'ye silah verilmeyeceği sözü üzerine "Bir an önce YPG ile ortaklığı sona erdirmeleri ve gerçek ortaklarına, müttefiklerine geri dönmelerini bekliyoruz" dedi.
Sayın Başbakanım! ABD gerçek müttefikimiz mi? ABD, bize ne zaman dost ve müttefiklik yaptı? Ne zaman bizim menfaatlerimiz için tek bir adım attı?
3 gün sonra bu sorularıma cevap Başbakanlıktan değil Beyaz Saray'dan geldi; (Pentagon) "İçinde YPG'nin de bulunduğu Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ile işbirliğini sürdüreceğiz" dedi ve 100 tır silah daha gönderdiler.
Özetle ABD diyor ki; Benden dost olmaz. Biz, menfaatimiz neyse ona göre davranırız, yeri gelir şah yaparız, zamanı gelir çöpe atarız.
ABD bu gerçeğini daha yakın zamanda Saddam, Mübarek, Mursi, Kaddafi örneklerinde gösterdi. Peki, bu gerçeği bizim siyasilerimiz bilmiyor mu? Emin olun çok iyi biliyorlar.
Ama ortada öyle bir vefa mı desek, yok. Minnet borcu var ki, itiraz edemiyoruz, hayır, sen kimsin diyemiyoruz. Biraz küser gibi yapıyor ama dudaklarından çıkacak bir kelimeden, bir harften medet umuyoruz.
Gerçek şu ki, 1938'den bugüne ve özellikle son 15 yılda iktidar olan hükümetler özellikle dış politika ve ekonomik alanlarda devlet ve millet adına hiçbir adım atmadılar. Her daim birilerinin dudaklarına daha doğrusu ABD ve AB'nin isteklerine baktık. Onlara göre paralel politika ve söylemlerle ayakta durmaya çalıştık.
Tarihi, milli ve manevi değerlerimize rağmen ABD ne istediyse yaptık;
Irak'ı, tezkereye rağmen hükümetimizin izniyle hava sahamızı kullanarak işgal ettiler.
Irak'ı işgal harekatında çok çekindiklerini ve bizden cesaret aldıklarını bizzat itiraf ettiler.
Sayın Cumhurbaşkanımız ölen ABD askerleri için dua bile etti.
Pirinç, şekerpancarı başta olmak üzere ülkemizde yetişen birçok tarım ürününü sırf ABD istedi diye üretmekten vazgeçip, onlardan almaya başladık.
Daha çok demokrasi, dedi. Peş peşe paketler hazırladık, referandumlar yaptık.
Devletiniz hantal, satın, dedi. Sattık, sattık, satıyoruz.
Afganistan'a, Lübnan'a asker istedi. Gönderdik. İsrail ile Ermenistan ile Yunanistan ile iyi geçinin, dost olun, dedi. Olduk. Barzani ile gurur bile duyduk.
ABD istedi biz de, Kıbrıs'ı kendi elimizle masaya koyduk. Rumlara istediğiniz haritayı çizin, dedik.
ABD, Fas dedi ipleri attık. Tunus dedi karşımıza aldık. Mısır dedi şekilden şekle girdik. Libya'ya, Yemen'e düşman olduk. Esad'a düşman olun dedi, olduk. Suriye'nin demokrasiye ihtiyacı var dedi. Gittik.
EY ABD! DAHA NE İSTİYORSUN BİZDEN?
Bak! Terör örgütü lideri F. Gülen'i vermedin. Tamam, onu anladık, bir şekilde anlattık da! Ama nedir bu Zerrab davası ve ısrarınız? Ne istediniz de yapmadık? Yeter artık, yeter!
Tam, dünya sömürücülerine karşı nihayet bir duruş gösteriliyor, bu topraklar üzerinde emeli olmayan gerçek stratejik müttefik olabilecek devletler ile yakınlaşmaya gidiliyor diyoruz ama hemen ardından hayal kırıklığı yaşıyoruz.
ABD Başkanı, bir daha bu terör örgütüne silah verilmeyeceğini, zaten bu örgüte silah vermenin saçmalık olduğunu ifade etti.
İnandık mı? Biz inanmadık. Ya yöneticilerimiz?
'ABD'nin böyle bir yanlıştan dönmesi sevindirici, iki ülke arasındaki sorunların çözümü için önemli bir adım' vari açıklamalar yapıyorlar.
Hatta Sayın Başbakan, Trump'ın YPG'ye silah verilmeyeceği sözü üzerine "Bir an önce YPG ile ortaklığı sona erdirmeleri ve gerçek ortaklarına, müttefiklerine geri dönmelerini bekliyoruz" dedi.
Sayın Başbakanım! ABD gerçek müttefikimiz mi? ABD, bize ne zaman dost ve müttefiklik yaptı? Ne zaman bizim menfaatlerimiz için tek bir adım attı?
3 gün sonra bu sorularıma cevap Başbakanlıktan değil Beyaz Saray'dan geldi; (Pentagon) "İçinde YPG'nin de bulunduğu Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ile işbirliğini sürdüreceğiz" dedi ve 100 tır silah daha gönderdiler.
Özetle ABD diyor ki; Benden dost olmaz. Biz, menfaatimiz neyse ona göre davranırız, yeri gelir şah yaparız, zamanı gelir çöpe atarız.
ABD bu gerçeğini daha yakın zamanda Saddam, Mübarek, Mursi, Kaddafi örneklerinde gösterdi. Peki, bu gerçeği bizim siyasilerimiz bilmiyor mu? Emin olun çok iyi biliyorlar.
Ama ortada öyle bir vefa mı desek, yok. Minnet borcu var ki, itiraz edemiyoruz, hayır, sen kimsin diyemiyoruz. Biraz küser gibi yapıyor ama dudaklarından çıkacak bir kelimeden, bir harften medet umuyoruz.
Gerçek şu ki, 1938'den bugüne ve özellikle son 15 yılda iktidar olan hükümetler özellikle dış politika ve ekonomik alanlarda devlet ve millet adına hiçbir adım atmadılar. Her daim birilerinin dudaklarına daha doğrusu ABD ve AB'nin isteklerine baktık. Onlara göre paralel politika ve söylemlerle ayakta durmaya çalıştık.
Tarihi, milli ve manevi değerlerimize rağmen ABD ne istediyse yaptık;
Irak'ı, tezkereye rağmen hükümetimizin izniyle hava sahamızı kullanarak işgal ettiler.
Irak'ı işgal harekatında çok çekindiklerini ve bizden cesaret aldıklarını bizzat itiraf ettiler.
Sayın Cumhurbaşkanımız ölen ABD askerleri için dua bile etti.
Pirinç, şekerpancarı başta olmak üzere ülkemizde yetişen birçok tarım ürününü sırf ABD istedi diye üretmekten vazgeçip, onlardan almaya başladık.
Daha çok demokrasi, dedi. Peş peşe paketler hazırladık, referandumlar yaptık.
Devletiniz hantal, satın, dedi. Sattık, sattık, satıyoruz.
Afganistan'a, Lübnan'a asker istedi. Gönderdik. İsrail ile Ermenistan ile Yunanistan ile iyi geçinin, dost olun, dedi. Olduk. Barzani ile gurur bile duyduk.
ABD istedi biz de, Kıbrıs'ı kendi elimizle masaya koyduk. Rumlara istediğiniz haritayı çizin, dedik.
ABD, Fas dedi ipleri attık. Tunus dedi karşımıza aldık. Mısır dedi şekilden şekle girdik. Libya'ya, Yemen'e düşman olduk. Esad'a düşman olun dedi, olduk. Suriye'nin demokrasiye ihtiyacı var dedi. Gittik.
EY ABD! DAHA NE İSTİYORSUN BİZDEN?
Bak! Terör örgütü lideri F. Gülen'i vermedin. Tamam, onu anladık, bir şekilde anlattık da! Ama nedir bu Zerrab davası ve ısrarınız? Ne istediniz de yapmadık? Yeter artık, yeter!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025