Mahmut ERDEM
Hazine önceki gün yapılan borçlanma ihalesinde % 78 faiz ödeyerek borçlanabildi. Yani önümüzdeki bir yıl vadeye % 78 faiz ödeyecek. Önümüzdeki yıl enflasyon hedefi ise % 35 olarak planlanmış. Aradaki % 43 fark parasını faize verenlerin enflasyondan arındırılmış net kârı olacak. Buna reel faiz deniyor.
Dünya ölçeğinde olaya baktığımızda faizler % 2-4-6 seviyelerindedir. Enflasyon oranları % 1 seviyesinde olduğundan aradaki fark % 5'in üzerinde olmuyor. Böylece dünya ölçeğinde enflasyondan arındırılmış net % 5 civarında reel faiz geliri elde edilebiliyor.
Bu rakamları bugün için söylüyoruz. Dünya ölçeğinde rakamlar önemli bir değişikliğe uğramazken Türkiye ölçeğinde bu rakamın % 200'lere hatta gecelik olarak % 7500'lere bile vurduğunu görmekteyiz.
Özetle Türkiye müthiş yüksek faiz ödüyor. Hazine topladığı paralara ödediği bu reel % 43 faiz ne anlama geliyor ona bakalım.
Hazine topladığı paraya % 43 reel faiz öderken şunu demek mi istiyor? Parayı bana verin ben çok kazanıyorum. Yani % 43'den fazla reel kâr yapıyorum. Fazlası bana kalıyor. % 43'te size veriyorum, diyorsa bu mümkün mü?
Elbette böyle bir şey yok. Türkiye (-8) küçülürken faizciler (+43) kazanıyor.
Hal böyle iken itiraz etmeyenler var. Süreç devam etmelidir. İşler iyi gidiyor diyenler, bu gidişten ceplerini dolduranlardır.
Dün bir işadamı arkadaşımla bu konuyu konuşurken Hazine'nin bu şekilde soyulmasına müsaade edenlerin hain olduğunu, siyasilerin bürokratların bunu nasıl görmediğini, neden durdurmadığını sordu.
Gayri ihtiyari aklıma şöyle bir senaryo geldi. Dedim ki:Adamın birinin her nasılsa eline 10 milyon $ geçtiğini varsayalım. Bu paranın daha da artmasını ister. Paranın artırılma yolu ticaretse tecrübe birikim kabiliyet ister. Piyasaya inecek ticarethane kuracak alacak satakcaksın riskleri var. Sanayi kursan daha başka sorunları var. Ticarette, sanayide zor iş. İkinci yol işi bilen bir işadamıyla ortaklık. Onda da riskler var. Üçüncü yol var faiz.
Dünya ölçeğindeki % 2-6 faizler de tatmin etmiyorsa ne yapmak gerek?
Siyasilerle bürokratlar anlaşıverir. Ellerindeki Hazine'nin faiz oranlarının yükseltirler. Daha da yükselere çıkarırlar. Parayı oraya verirler. Hem risksiz hem bol kâr bir iş.
Böyle ballı bir kazanca neden itiraz etsinler. Faizden beslenenlerin bu gidişe dur diyeceğini beklersek çoook bekleriz.
Çözüm; Prof. Dr. Haydar Baş beyin ekonomik programını, Bağımsız Türkiye Partisi ekibini yönetime getirmektir.
Hazine önceki gün yapılan borçlanma ihalesinde % 78 faiz ödeyerek borçlanabildi. Yani önümüzdeki bir yıl vadeye % 78 faiz ödeyecek. Önümüzdeki yıl enflasyon hedefi ise % 35 olarak planlanmış. Aradaki % 43 fark parasını faize verenlerin enflasyondan arındırılmış net kârı olacak. Buna reel faiz deniyor.
Dünya ölçeğinde olaya baktığımızda faizler % 2-4-6 seviyelerindedir. Enflasyon oranları % 1 seviyesinde olduğundan aradaki fark % 5'in üzerinde olmuyor. Böylece dünya ölçeğinde enflasyondan arındırılmış net % 5 civarında reel faiz geliri elde edilebiliyor.
Bu rakamları bugün için söylüyoruz. Dünya ölçeğinde rakamlar önemli bir değişikliğe uğramazken Türkiye ölçeğinde bu rakamın % 200'lere hatta gecelik olarak % 7500'lere bile vurduğunu görmekteyiz.
Özetle Türkiye müthiş yüksek faiz ödüyor. Hazine topladığı paralara ödediği bu reel % 43 faiz ne anlama geliyor ona bakalım.
Hazine topladığı paraya % 43 reel faiz öderken şunu demek mi istiyor? Parayı bana verin ben çok kazanıyorum. Yani % 43'den fazla reel kâr yapıyorum. Fazlası bana kalıyor. % 43'te size veriyorum, diyorsa bu mümkün mü?
Elbette böyle bir şey yok. Türkiye (-8) küçülürken faizciler (+43) kazanıyor.
Hal böyle iken itiraz etmeyenler var. Süreç devam etmelidir. İşler iyi gidiyor diyenler, bu gidişten ceplerini dolduranlardır.
Dün bir işadamı arkadaşımla bu konuyu konuşurken Hazine'nin bu şekilde soyulmasına müsaade edenlerin hain olduğunu, siyasilerin bürokratların bunu nasıl görmediğini, neden durdurmadığını sordu.
Gayri ihtiyari aklıma şöyle bir senaryo geldi. Dedim ki:Adamın birinin her nasılsa eline 10 milyon $ geçtiğini varsayalım. Bu paranın daha da artmasını ister. Paranın artırılma yolu ticaretse tecrübe birikim kabiliyet ister. Piyasaya inecek ticarethane kuracak alacak satakcaksın riskleri var. Sanayi kursan daha başka sorunları var. Ticarette, sanayide zor iş. İkinci yol işi bilen bir işadamıyla ortaklık. Onda da riskler var. Üçüncü yol var faiz.
Dünya ölçeğindeki % 2-6 faizler de tatmin etmiyorsa ne yapmak gerek?
Siyasilerle bürokratlar anlaşıverir. Ellerindeki Hazine'nin faiz oranlarının yükseltirler. Daha da yükselere çıkarırlar. Parayı oraya verirler. Hem risksiz hem bol kâr bir iş.
Böyle ballı bir kazanca neden itiraz etsinler. Faizden beslenenlerin bu gidişe dur diyeceğini beklersek çoook bekleriz.
Çözüm; Prof. Dr. Haydar Baş beyin ekonomik programını, Bağımsız Türkiye Partisi ekibini yönetime getirmektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.