'Fâsıklara ve mü'minlere hüccet benim'
Hz. Ali (a.s.) buyurdu ki: "Acaba Allah'ın yolunun ne ve kim olduğunu bilmiyor musunuz? Allah'ın yolu benim; kim o yolda gitmezse helak olur. Peygamberinden sonra nasb ettiği yolu benim. Cennet ve Cehennemi bölen benim. Fâsıklara ve mü'minlere hüccet benim"
24.05.2016 00:00:00
İmam Ali (a.s.) Gadir-i Hum gününün fazileti hakkında irad ettiği hutbesinde şöyle devam etmişti:
"Allah'ı gözetin ve O'ndan sakının, hile yapmaktan çekinin, O'nu aldatmaya kalkışmayın, Allah'a, O'nun tevhidine inanarak ve itaat etmesini emrettiği kişilere itaat ederek yaklaşın. Kendileri sapıp diğerlerini de saptıranlara uyarak doğru yoldan ayrılmayın. Allah Teâlâ, Kitabında bir grubu kınayarak şöyle buyurmuştur: 'Biz kendi efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik böylece onlar bizi yoldan saptırdılar. Ey Rabbimiz, Sen onlara azaptan iki katını ver ve onlara büyük lanetinle lanet et.' (Ahzab/67-68).
Yine Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: 'Ateş içerisinde karşılıklı delillerle tartışırken zayıf olanlar, büyüklere (müstekbirlerine) derler ki: Gerçekten biz, size uymuş olan kimselerdik. Şimdi siz ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz? Onlar da, eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi, biz sizlere doğru yolu gösterirdik, derler.'
Acaba istikbarın ne olduğunu biliyor musunuz? İstikbar itaat edilmesini emredildikleri kimselerin itaatini terk etmek ve uyulmalarına teşvik olundukları kimselere karşı ululanmaktır. Kur'an Kerim tefekkür edip, öğüt alanlar için bu gibi olaylardan çok bahsetmiştir. 'Ey mü'minler bilin ki, Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: Şüphesiz Allah, O'nun yolunda sımsıkı saflar halinde savaşanları sever.' (Saf/4).
Acaba Allah'ın yolunun ne ve kim olduğunu bilmiyor musunuz?
Allah'ın yolu benim; kim o yolda gitmezse helak olur.
Peygamberinden sonra nasb ettiği yolu benim. Cennet ve Cehennemi bölen benim. Fâsıklara ve mü'minlere hüccet benim.
Gaflet uykusundan uyanın, ecel gelip çatmadan amele koşun. Batını rahmet, zahiri ise azap olan hisar çekilmeden Rabbinizden olan mağfirete ulaşmak için yarışın. O zaman sesleneceksiniz fakat sesiniz duyulmayacaktır, feryat edeceksiniz feryadınız ciddiye alınmayacaktır; yardım dileyip de yardım bulamadığınız ve vakit elden çıkmadan süratle Allah'ın itaatine koşun.
Görüyorum ki; lezzetleri yok eden size gelip çatmıştır da artık ne kurtaracak bir sığınak ve ne de kurtuluş verecek bir kurtuluş vardır.
Allah'ın rahmeti üzerinize olsun, bu toplantımız sona erdiğinde ailenizin arasına bollukla dönün, kardeşlerinize ihsan edin, Allah'ın size bağışladığı nimetten dolayı O'na şükredin. Toplanın ki; Allah sizin dağınıklığınızı toplasın, birbirinize iyilikte bulunun ki; Allah sizin ülfetinizi daha da çoğaltsın.
Allah'ın nimetleriyle birbirinize hediye verin. Zira Allah Teâlâ size bu günü, ondan önce ve sonraki bayramlarda verdiği sevabın kat katını vererek tebrik etmiştir. Bu günde ihsanda bulunmak malı çoğaltır, ömrü fazlalaştırır ve bu günde birbirine karşı şefkatli olmak Allah'ın rahmet ve şefkatine sebep olur. Kardeşlerinize ve aile fertlerinize zahmet çekerek kazandığınız malınızdan ve gücünüz yettiği şeylerden ihsanda bulunun, birbirinizle karşılaştığınızda güler yüzlü ve sevinçle karşılaşın.
Size verdiği nimetten dolayı Allah'a hamd olsun, sizlerden beklentisi olanlara fazlasıyla ihsanda bulunun, zayıflarınızı yemeğinizde ortak kılın ve gücünüz yettiği miktarda, imkânınız olan şeylerden onlara bağışta bulunun. Bugünde harcanan bir dirhemin karşılığı yüz bin dirhemdir, fazlası da Allah'tandır.
Bugünde oruç tutmak Allah'ın teşvik ettiği şeylerdendir ve ona mükâfat olarak büyük sevap verecektir. Kim kardeşinin ihtiyacını istemeye mecbur olmadan giderirse ve severek ona ihsanda bulunursa, onun sevabı bu günde oruç tutup gece sabaha kadar ibadet eden kimsenin sevabı kadardır. Kim de bu günün akşamında bir mü'mine iftar verirse, büyük bir topluluğa iftar vermiş kimsenin sevabını alır.
Birbirinizle karşılaştığınızda selam vererek birbirinize el verin ve bu gündeki nimetten dolayı birinizi tebrik edin. Bu sözleri hazır olanlar olmayanlara ve yakında olanlar uzakta olanlara ulaştırsın. Bu günde zenginler fakirlerin ve güçlüler güçsüzlerin halini sorup onlara iyilikte bulunsunlar. Bunlar Hz. Resûlullah'ın bana emrettiği şeylerdir." (Şeyh Tusi, Misbahu'l-Müteheccid, s. 524; Kaşifu'l-Gıta, Müsterek-i Nehcü'l-Belağa, s.67-72).
"Allah'ı gözetin ve O'ndan sakının, hile yapmaktan çekinin, O'nu aldatmaya kalkışmayın, Allah'a, O'nun tevhidine inanarak ve itaat etmesini emrettiği kişilere itaat ederek yaklaşın. Kendileri sapıp diğerlerini de saptıranlara uyarak doğru yoldan ayrılmayın. Allah Teâlâ, Kitabında bir grubu kınayarak şöyle buyurmuştur: 'Biz kendi efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik böylece onlar bizi yoldan saptırdılar. Ey Rabbimiz, Sen onlara azaptan iki katını ver ve onlara büyük lanetinle lanet et.' (Ahzab/67-68).
Yine Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: 'Ateş içerisinde karşılıklı delillerle tartışırken zayıf olanlar, büyüklere (müstekbirlerine) derler ki: Gerçekten biz, size uymuş olan kimselerdik. Şimdi siz ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz? Onlar da, eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi, biz sizlere doğru yolu gösterirdik, derler.'
Acaba istikbarın ne olduğunu biliyor musunuz? İstikbar itaat edilmesini emredildikleri kimselerin itaatini terk etmek ve uyulmalarına teşvik olundukları kimselere karşı ululanmaktır. Kur'an Kerim tefekkür edip, öğüt alanlar için bu gibi olaylardan çok bahsetmiştir. 'Ey mü'minler bilin ki, Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: Şüphesiz Allah, O'nun yolunda sımsıkı saflar halinde savaşanları sever.' (Saf/4).
Acaba Allah'ın yolunun ne ve kim olduğunu bilmiyor musunuz?
Allah'ın yolu benim; kim o yolda gitmezse helak olur.
Peygamberinden sonra nasb ettiği yolu benim. Cennet ve Cehennemi bölen benim. Fâsıklara ve mü'minlere hüccet benim.
Gaflet uykusundan uyanın, ecel gelip çatmadan amele koşun. Batını rahmet, zahiri ise azap olan hisar çekilmeden Rabbinizden olan mağfirete ulaşmak için yarışın. O zaman sesleneceksiniz fakat sesiniz duyulmayacaktır, feryat edeceksiniz feryadınız ciddiye alınmayacaktır; yardım dileyip de yardım bulamadığınız ve vakit elden çıkmadan süratle Allah'ın itaatine koşun.
Görüyorum ki; lezzetleri yok eden size gelip çatmıştır da artık ne kurtaracak bir sığınak ve ne de kurtuluş verecek bir kurtuluş vardır.
Allah'ın rahmeti üzerinize olsun, bu toplantımız sona erdiğinde ailenizin arasına bollukla dönün, kardeşlerinize ihsan edin, Allah'ın size bağışladığı nimetten dolayı O'na şükredin. Toplanın ki; Allah sizin dağınıklığınızı toplasın, birbirinize iyilikte bulunun ki; Allah sizin ülfetinizi daha da çoğaltsın.
Allah'ın nimetleriyle birbirinize hediye verin. Zira Allah Teâlâ size bu günü, ondan önce ve sonraki bayramlarda verdiği sevabın kat katını vererek tebrik etmiştir. Bu günde ihsanda bulunmak malı çoğaltır, ömrü fazlalaştırır ve bu günde birbirine karşı şefkatli olmak Allah'ın rahmet ve şefkatine sebep olur. Kardeşlerinize ve aile fertlerinize zahmet çekerek kazandığınız malınızdan ve gücünüz yettiği şeylerden ihsanda bulunun, birbirinizle karşılaştığınızda güler yüzlü ve sevinçle karşılaşın.
Size verdiği nimetten dolayı Allah'a hamd olsun, sizlerden beklentisi olanlara fazlasıyla ihsanda bulunun, zayıflarınızı yemeğinizde ortak kılın ve gücünüz yettiği miktarda, imkânınız olan şeylerden onlara bağışta bulunun. Bugünde harcanan bir dirhemin karşılığı yüz bin dirhemdir, fazlası da Allah'tandır.
Bugünde oruç tutmak Allah'ın teşvik ettiği şeylerdendir ve ona mükâfat olarak büyük sevap verecektir. Kim kardeşinin ihtiyacını istemeye mecbur olmadan giderirse ve severek ona ihsanda bulunursa, onun sevabı bu günde oruç tutup gece sabaha kadar ibadet eden kimsenin sevabı kadardır. Kim de bu günün akşamında bir mü'mine iftar verirse, büyük bir topluluğa iftar vermiş kimsenin sevabını alır.
Birbirinizle karşılaştığınızda selam vererek birbirinize el verin ve bu gündeki nimetten dolayı birinizi tebrik edin. Bu sözleri hazır olanlar olmayanlara ve yakında olanlar uzakta olanlara ulaştırsın. Bu günde zenginler fakirlerin ve güçlüler güçsüzlerin halini sorup onlara iyilikte bulunsunlar. Bunlar Hz. Resûlullah'ın bana emrettiği şeylerdir." (Şeyh Tusi, Misbahu'l-Müteheccid, s. 524; Kaşifu'l-Gıta, Müsterek-i Nehcü'l-Belağa, s.67-72).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.