"Hak denince akan sular durur" diye bilinen bir atasözümüz vardır. Nesilden nesile, dillerde ve gönüllerde yaşayan bu söz, kıyamete kadar da eksilmeyecektir.
Çünkü hak ve adalet içinde yaşamak, insanların olmazsa olmaz şartıdır. Hakkın hâkim olmadığı hiçbir yerde huzur, barış, sağlık, zenginlik ve adaletin olması mümkün değildir. Adaleti olmayan bir devletin de ayakta kalması asla mümkün değildir.
Bu sebeple Hz. Ali (a.s.) devlet ve adalet ilişkisini ne kadar muhteşem bir ifadeyle açıklamıştır: "Devletin dini adalettir."
Ama maalesef haksızlığın diz boyu yaşandığı bir ülke olduk. Adalet konusunda vatandaş olarak büyük endişe yaşıyoruz.
Zamanımızın en büyük hastalığı olan kavram kargaşası nedeniyle, hak kavramının içinin neredeyse haksızlıkla doldurulmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Kavram kargaşası, Deccal fitnesinin en büyük yöntemlerinden olsa gerektir.
Son asrın en büyük fitnesi olan Deccal fitnesinin en belirgin özelliği, suret-i haktan görünerek insanları aldatmasıdır. "Deccal" kelime olarak cilalayıcı demektir; yani bir şeyi allayıp pullayarak gerçek görüntüsünden uzaklaştırmak… Buna göre en büyük haksızlıklar ve yanlışlıklar, doğruluk ve haklılık görüntüsü altında sahnelenecektir.
Hak denince Çağın Bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş'ın Makalat adlı eserindeki Gençlere Hitabe'de kullandığı şu ifadeler, meseleyi en güzel şekilde açıklamaktadır:
"Hakkınız olmayan hiçbir şeyi istemeyin. Hakkınız olan her şeye de sahip çıkın. Hakkınızı aramaz, ona sahip çıkmazsanız, hakkınıza karşı en büyük haksızlığı yapmış olursunuz."
Hak, kavram olarak haklılık gerekçesini ortaya koyar. Hakkın sahibine verilmesi için neyin hak, neyin haksızlık olduğunun gerçek ölçülere dayanması gerekir. Eğer kanunları haksızlık üzerine bina eder ve hakkı o çerçevede anlamaya çalışırsanız, hakka karşı en büyük haksızlığı yapmış olursunuz.
Hak ölçüsü şahıslara göre değil, Hakk'a göre olmalıdır.
Haksızlık karşısında çoğu insan kendince bir tavır sergilediğini zanneder fakat bu konuda nefislerine yenilirler. Ciddi bir muhasebe yapabilse, gerektiği zaman ve zeminde hakkı savunmadığı için dilsiz şeytan konumuna düştüğünü görecektir. Biz de bu durumu bir şiirle anlatmaya çalıştık:
HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR
Adalet hiç kalmamış, haklı haksız karışmış
İyiler şeytan ile birlik olmuş, barışmış
Kötülükte insanlar birbiriyle yarışmış
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır
Kanunsuzluk edenler adaleti kaldırmış
Güçlüler güçsüzlerin haklarına saldırmış
Haksız zengin, fakirin ekmeğini çaldırmış
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır
Zalimler kötülükten neden geri durmuyor?
Biri çıkıp zalime hesabını sormuyor
Adaletle hükmeden bir düzeni kurmuyor
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır
Zalimler mazlumları ezerken hep sustunuz
Yoksullar kan ağlarken seyrettiniz, pustunuz
Zalimi alkışlarken kininizi kustunuz
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır
Nazarî der, haklılar bir gün hakkını bulsun
Dünyanın her yerinde insanlar mutlu olsun
İyilik edenlerin kalbi huzurla dolsun
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.
Çünkü hak ve adalet içinde yaşamak, insanların olmazsa olmaz şartıdır. Hakkın hâkim olmadığı hiçbir yerde huzur, barış, sağlık, zenginlik ve adaletin olması mümkün değildir. Adaleti olmayan bir devletin de ayakta kalması asla mümkün değildir.
Bu sebeple Hz. Ali (a.s.) devlet ve adalet ilişkisini ne kadar muhteşem bir ifadeyle açıklamıştır: "Devletin dini adalettir."
Ama maalesef haksızlığın diz boyu yaşandığı bir ülke olduk. Adalet konusunda vatandaş olarak büyük endişe yaşıyoruz.
Zamanımızın en büyük hastalığı olan kavram kargaşası nedeniyle, hak kavramının içinin neredeyse haksızlıkla doldurulmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Kavram kargaşası, Deccal fitnesinin en büyük yöntemlerinden olsa gerektir.
Son asrın en büyük fitnesi olan Deccal fitnesinin en belirgin özelliği, suret-i haktan görünerek insanları aldatmasıdır. "Deccal" kelime olarak cilalayıcı demektir; yani bir şeyi allayıp pullayarak gerçek görüntüsünden uzaklaştırmak… Buna göre en büyük haksızlıklar ve yanlışlıklar, doğruluk ve haklılık görüntüsü altında sahnelenecektir.
Hak denince Çağın Bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş'ın Makalat adlı eserindeki Gençlere Hitabe'de kullandığı şu ifadeler, meseleyi en güzel şekilde açıklamaktadır:
"Hakkınız olmayan hiçbir şeyi istemeyin. Hakkınız olan her şeye de sahip çıkın. Hakkınızı aramaz, ona sahip çıkmazsanız, hakkınıza karşı en büyük haksızlığı yapmış olursunuz."
Hak, kavram olarak haklılık gerekçesini ortaya koyar. Hakkın sahibine verilmesi için neyin hak, neyin haksızlık olduğunun gerçek ölçülere dayanması gerekir. Eğer kanunları haksızlık üzerine bina eder ve hakkı o çerçevede anlamaya çalışırsanız, hakka karşı en büyük haksızlığı yapmış olursunuz.
Hak ölçüsü şahıslara göre değil, Hakk'a göre olmalıdır.
Haksızlık karşısında çoğu insan kendince bir tavır sergilediğini zanneder fakat bu konuda nefislerine yenilirler. Ciddi bir muhasebe yapabilse, gerektiği zaman ve zeminde hakkı savunmadığı için dilsiz şeytan konumuna düştüğünü görecektir. Biz de bu durumu bir şiirle anlatmaya çalıştık:
HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR
Adalet hiç kalmamış, haklı haksız karışmış
İyiler şeytan ile birlik olmuş, barışmış
Kötülükte insanlar birbiriyle yarışmış
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır
Kanunsuzluk edenler adaleti kaldırmış
Güçlüler güçsüzlerin haklarına saldırmış
Haksız zengin, fakirin ekmeğini çaldırmış
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır
Zalimler kötülükten neden geri durmuyor?
Biri çıkıp zalime hesabını sormuyor
Adaletle hükmeden bir düzeni kurmuyor
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır
Zalimler mazlumları ezerken hep sustunuz
Yoksullar kan ağlarken seyrettiniz, pustunuz
Zalimi alkışlarken kininizi kustunuz
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır
Nazarî der, haklılar bir gün hakkını bulsun
Dünyanın her yerinde insanlar mutlu olsun
İyilik edenlerin kalbi huzurla dolsun
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Haksızlık karşısında tavrımız nedir? / 16.11.2025
- Attığınız adıma dikkat edin, hesabı çetindir / 15.11.2025
- “Şimdi daha da kudurabilirsiniz” / 14.11.2025
- Atatürk ile Türk Milleti arasındaki suni perdeler kalkıyor / 13.11.2025
- Geleceği Savunmak için Kahramanmaraş’taydık -2- / 12.11.2025
- Geleceği Savunmak için Kahramanmaraş’taydık -1- / 11.11.2025
- Atatürk ve 10 Kasım / 10.11.2025
- Bu kafayla daha çok ağlarsınız / 09.11.2025
- Bir yolculuk hikayesi / 05.11.2025
- Sorumlu muhalefetin adresi BTP’dir / 03.11.2025
- Attığınız adıma dikkat edin, hesabı çetindir / 15.11.2025
- “Şimdi daha da kudurabilirsiniz” / 14.11.2025
- Atatürk ile Türk Milleti arasındaki suni perdeler kalkıyor / 13.11.2025
- Geleceği Savunmak için Kahramanmaraş’taydık -2- / 12.11.2025
- Geleceği Savunmak için Kahramanmaraş’taydık -1- / 11.11.2025
- Atatürk ve 10 Kasım / 10.11.2025
- Bu kafayla daha çok ağlarsınız / 09.11.2025
- Bir yolculuk hikayesi / 05.11.2025
- Sorumlu muhalefetin adresi BTP’dir / 03.11.2025















































































