Filistin'de akan kan ve gözyaşı "durmak" bilmiyor. İsrail Filistin'e soykırım uygulamaya devam ediyor.
İspanya'da BM, AB, ABD ve Rusya temsilcileri bir araya gelerek, İsrail'den Batı Şeria'daki askerlerini acilen çekmesini istedi.
İsrail'in cevabı ise çok açık, "işgale devam edeceğim" diyor. İşin esasına dikkat ettiğimizde görülen, dünyanın hakimiyetini elinde tutan bu güçlerin İsrail'e karşı herhangi bir yaptırım uygulamadığıdır. Bir taraftan ölen masum insanlar ve uygulanan bir soykırım söz konusuyken, İspanya'da toplanan hakim güçlerin temsilcileri dünyaya naklen verilen bir basın toplantısı esnasında şu veya bu sebeple toplu halde, katıla katıla gülebiliyorlar. Yani kötü bir tiyatro oyunu söz konusu. Bu tablo seyircilere verilen kıymetin derecesini göstermektedir.
Söz konusu Irak olduğu zaman, Afganistan olduğu zaman, üretilen senaryolarla bir ülkenin altı üstüne getiriliyor, dünyanın gözleri önünde bir nesil kıyılıyor, insanlık dramı yaşanıyor, vahşetin boyutu ayyuka çıkıyor ve buna karşılık batı dünyasının kılı bile kıpırdamıyor. İşte global güçlerin insan haklarından anladığı, adaletten anladığı bu.
İsrail sürekli sınırlarını genişletmektir. Bundan dolayı İsrail menfaatlerine göre savaşın devam etmesi gerekmektedir. Bugün bu süreç devam etmektedir. Şaronla birlikte bu süreç sürat kazanmıştır.
Bunun sonu nereye kadar devam edecektir? Türkiye'nin bu süreçteki yeri nedir?
Cevap bekleyen kritik sorulardan birisi de budur. İsrail Devleti kurulmadan evvel Yahudiler Filistin topraklarını Sultan Abdülhamit'ten para karşılığı istemişlerdi. Müspet cevap alamayınca işi nifak ve terör zemininde halletme yoluna gitmişlerdi. Aytunç Altındal'ın gazeteniz Yeni Mesaj'da yayınlanan röportajında, İsrail'in coğrafi statüsü itibarıyla Tevrat'a göre Birleşmiş Milletler tarafından tanındığını belirtiyor. Şaron'un işgal ve katliamını Tevrat'a göre ayarladığının altını çiziyor. Bu referans bilgiler ışığında İsrail'in gelecekteki hedeflerini ve stratejisini de kestirmek mümkün olmaktadır.
İsrail'in bundan sonraki durağı Türkiye olacaktır. Vaadedilmiş toprakların sınırları içerisine bizim Güneydoğu topraklarımız da girmektedir. İsrail bu topraklara da sahip olmak için her türlü manevrayı yapmaktan çekinmeyecektir.
Filistin'de yaşanan soykırım ve vahşetin ülkemizi de yakından ilgilendirdiği bilinmelidir. Bu bilginin ışığında dış politikamız, İsrail ile ilişkilerimiz, savunma politikalarımız gözden geçirilmelidir. Bölgemizde gelişen hadiseler mutlaka ulusal güvenliğimiz açısından değerlendirilmelidir.
Unutulmaması gereken nokta, devlet idaresinin gaflete müsaade etmeyeceğidir.
İspanya'da BM, AB, ABD ve Rusya temsilcileri bir araya gelerek, İsrail'den Batı Şeria'daki askerlerini acilen çekmesini istedi.
İsrail'in cevabı ise çok açık, "işgale devam edeceğim" diyor. İşin esasına dikkat ettiğimizde görülen, dünyanın hakimiyetini elinde tutan bu güçlerin İsrail'e karşı herhangi bir yaptırım uygulamadığıdır. Bir taraftan ölen masum insanlar ve uygulanan bir soykırım söz konusuyken, İspanya'da toplanan hakim güçlerin temsilcileri dünyaya naklen verilen bir basın toplantısı esnasında şu veya bu sebeple toplu halde, katıla katıla gülebiliyorlar. Yani kötü bir tiyatro oyunu söz konusu. Bu tablo seyircilere verilen kıymetin derecesini göstermektedir.
Söz konusu Irak olduğu zaman, Afganistan olduğu zaman, üretilen senaryolarla bir ülkenin altı üstüne getiriliyor, dünyanın gözleri önünde bir nesil kıyılıyor, insanlık dramı yaşanıyor, vahşetin boyutu ayyuka çıkıyor ve buna karşılık batı dünyasının kılı bile kıpırdamıyor. İşte global güçlerin insan haklarından anladığı, adaletten anladığı bu.
İsrail sürekli sınırlarını genişletmektir. Bundan dolayı İsrail menfaatlerine göre savaşın devam etmesi gerekmektedir. Bugün bu süreç devam etmektedir. Şaronla birlikte bu süreç sürat kazanmıştır.
Bunun sonu nereye kadar devam edecektir? Türkiye'nin bu süreçteki yeri nedir?
Cevap bekleyen kritik sorulardan birisi de budur. İsrail Devleti kurulmadan evvel Yahudiler Filistin topraklarını Sultan Abdülhamit'ten para karşılığı istemişlerdi. Müspet cevap alamayınca işi nifak ve terör zemininde halletme yoluna gitmişlerdi. Aytunç Altındal'ın gazeteniz Yeni Mesaj'da yayınlanan röportajında, İsrail'in coğrafi statüsü itibarıyla Tevrat'a göre Birleşmiş Milletler tarafından tanındığını belirtiyor. Şaron'un işgal ve katliamını Tevrat'a göre ayarladığının altını çiziyor. Bu referans bilgiler ışığında İsrail'in gelecekteki hedeflerini ve stratejisini de kestirmek mümkün olmaktadır.
İsrail'in bundan sonraki durağı Türkiye olacaktır. Vaadedilmiş toprakların sınırları içerisine bizim Güneydoğu topraklarımız da girmektedir. İsrail bu topraklara da sahip olmak için her türlü manevrayı yapmaktan çekinmeyecektir.
Filistin'de yaşanan soykırım ve vahşetin ülkemizi de yakından ilgilendirdiği bilinmelidir. Bu bilginin ışığında dış politikamız, İsrail ile ilişkilerimiz, savunma politikalarımız gözden geçirilmelidir. Bölgemizde gelişen hadiseler mutlaka ulusal güvenliğimiz açısından değerlendirilmelidir.
Unutulmaması gereken nokta, devlet idaresinin gaflete müsaade etmeyeceğidir.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Belediyecilik: Yol mu, su mu yoksa daha fazlası mı? / 16.02.2024
- Deprem öldürmez, ihmal öldürür! / 09.02.2024
- Gelir adaletsizliği derinleşiyor / 01.02.2024
- Gazze’de vahşet neden devam ediyor? / 26.01.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Belediyecilik: Yol mu, su mu yoksa daha fazlası mı? / 16.02.2024
- Deprem öldürmez, ihmal öldürür! / 09.02.2024
- Gelir adaletsizliği derinleşiyor / 01.02.2024
- Gazze’de vahşet neden devam ediyor? / 26.01.2024