Film izlemeyi sever misiniz?

Ben çok severim. "Açlık oyunları" film serisini herhalde çoğunuz izlemişsinizdir. Ya da dilimize "uyumsuz" diye çevrilmiş seriyi.  Bu filmler hep bir konu üzerine yoğunlaşmıştır. Sınıflandırılmış mıntıkalara ayrılmış toplumlarda, farklı düşünen ya da hisseden gençlerin, dayatmalara karşı hayatlarını ortaya koyarak verdikleri mücadele.  Film işte diyebilirsiniz ama aslında mübalağalı yaklaşımlarla işlenip önümüze sunulan konular, temelinde hayatın içindeki gerçeklerden yola çıkılarak oluşturulmuştur. Fantastik yaklaşımlarla süslenmiş görsel bir şölen içinde hep şu sonuca gidersiniz, dayatmalarla zorlamalarla, niyetiniz iyi veya kötü fark etmez insanınızı, gencinizi, iktidarınızı koruyamazsınız. 

İdarecilerin görevi insanları sınıflandırmak değil, toplumsal bir uzlaşı sağlamaktır. Bunu gençleri dinleyip anlamaya çalışarak, fikirlerine değer vererek sağlayabilirsiniz. Onları itip terörist ilan ederek, ülke üzerinde hesapları olanların kucağına atarak değil.

Atatürk mandanın dayatıldığı bir ülkede Bağımsızlığa inanmış bir gençtir. İnancı bağımsızlığımızı bize kazandırmıştır. Prof. Dr. Haydar Baş gönüllerin alevi-sünni, şii-sünni dayatması ile bölündüğü bir coğrafyada Ehl-i beyt sevgisi etrafında bir olmaya inanmış bir gençtir. İnancı coğrafyadaki bin yıllık oyunları bozmuş, gerçek İslam kardeşliğini oluşturmuştur.

Bırakın gençler konuşsun, bırakın gençler yazışsın. Onlara kendi fikirlerinizi dayatmaktan vazgeçin. Gençler kendi ülkelerinde kendilerini çaresiz ve değersiz hissetmesinler. Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı av. Hüseyin Baş'ın dediği gibi "Niye korkuyorsunuz bu gençlerden ?" 

Üniversitelerinin yönetimi hakkında fikir sahibi olan gençleri dinleyin ki; yarın ülke ve hatta dünya geleceği hakkında söz sahibi olabilsinler.