Ali Koç mu? Saadettin Saran mı? Hafta sonunun hararetli tartışması, tıkanan ülke siyasetine küçük bir mola oldu.
Size bir şey sormak istiyorum gerçekten takımlarımızdan beklentiniz ne? Tuttuğunuz kulübün futbol takımı şampiyon olsun da, ne olursa olsun, mu?
Ben hiç böyle bakamadım takımıma. Mesela takip ederken oyunlarını severdik oyuncularımızın ve rakip takımın da iyi oyuncularını takip ederdik. Milli Takım maçında tüm ülke tek yürek onların mücadelesini izler, dua ederdik. 2002'de Şenol Güneş yönetimindeki Milli Takımımız, Dünya kupasında, 7 maç oynamış 10 gol atıp, sadece 6 gol yemişti. Bu yıl sadece İspanya ile oynadığımız maçta 6 gol yedik. Tuhaflık yok mu bu işte? Takımların oyunculara harcadığı bütçeler ülke ekonomileri ile yarışıyor, ama son beş yılın maç sonuçlarına bakın, 3 ayrı maçta altışar gol yemişiz. Futbolda hiçbir şeyin iyiye gitmediği ortada.
Kulüp başkanı olmak için yarışanlar, kaç yetenekli Türk gencini Milli Takıma oyuncu olacak seviyeye getireceklerini söylesinler, bunun için ne yapacaklar mesela. Bir takıma iyi birkaç yabancı transfer oyun kalitesini yükseltir, diyorlar, belki ama ana omurgayı bonservis ücretleri belediye bütçelerinden fazla yabancılarla oluşturduğunuz zaman Milli Takımınız son yılların en büyük hezimeti ile geri dönüyor. Ve biz hala 2002'deki dünya üçüncülümüzden hatırladığımız karelerle avunuyoruz.
Bir de siyasetin Türk sporuna yatırım yapmak için değil de söz sahibi olmak için el attığını görünce iyice tiksiniyor insan.
Allah aşkına ne bekliyorsunuz yöneticilerden? Mesela Ali Koç'tan ne beklediniz? Bahçeli'nin onu işaret etmesi sizi de rahatsız etmedi mi? Ya da Saral'dan ne bekliyorsunuz?
Ben anlatayım size tuttuğum takımdan ne bekliyorum ve onu neden seviyorum?
29 Haziran 1923... Taksim Stadyumu...
İngilizler, Fenerbahçe'yi yenmek için en iyilerinden bir takım oluşturdular. Adını da "Gardlar Karması" koydular. Ve Fenerbahçe'yi maça davet ettiler. Lozan henüz imzalanmamıştı ve İstanbul hala işgal altındaydı. Her türlü imkana sahip İngiliz oyuncular kesin bir galibiyetle Türkleri hezimete uğratmak için sahadaydı. O gün Fenerbahçe Türk milletinin adıydı.
Önce göğsünde "G" harfli formalarıyla "Gardlar Karması" çıktı sahaya.
Sonra; Şekip Kulaksızoğlu, Hasan Kamil Sporel, Cafer Çağatay, Kadri Göktulga, İsmet Uluğ, Fahir Yeniçay, Sabih Arca, Bedri Gürsoy, Ömer Tanyeri, Zeki Rıza Sporel ve Alaaddin Baydar, çıktı meydana.
Emperyalizm, elindeki tüm imkanlarla yok etmek için saldırdığı halde sırtını yere getiremediği Türk milletini, yeşil sahaya gömmek istiyordu.
Fenerbahçe maçın ilk yarısını 1-0 geride kapattı. İngilizler galibiyete kesin gözüyle bakıyorlardı. Ama hala bu milleti tanımıyorlardı.
Fenerbahçe toparlandı ve seyircileri arkasına alarak ilk golünü attı. Maç yeni başlamış gibiydi. Oyuncularımız rakibe göz açtırmıyordu. Ve Alaaddin'in verdiği pası Zeki sol ayağıyla tamamlayınca skor 2-1 oldu. Böylece Fenerbahçe İngiltere'yi yendi.
Hepsi bu milletin evladıydı, hiçbiri bunu fiyatını artırmak için yapmadı. Fenerbahçeli olmak, bu milletin evladı olmaktı.
Bu galibiyet Lozan'da masa başında mücadele veren ekibimize moral oldu. General Harrington Kupası'nı alan Fenerbahçe, esir şehrin gurur kaynağıydı.
Fenerbahçe 2 sakat oyuncusuna ve imkanlar arasındaki uçuruma rağmen verdi mücadelesini. Kendi menfaatlerini önceleseydi, bu maç teklifini reddederdi.
İşte bu benim takımım olan Fenerbahçe. Yüzde yüz milli, yüzde yüz yerli.
Ali bey tekrar aday oldu ama, Fenerbahçeliler onun, kendi hırsları ile Basketbol Milli Takımımıza oyuncu göndermediğini unutmadı. Milli menfaatleri öncelemeyenler MHP'yi arkasına alarak mı geçecekti, partisinin (takımının) başına. Ya diğer aday ne vadediyor, Türk gençleri için. Gençleri kumara değil spora özendirelim.
Fenerbahçe kulübümüzden, Türk gencinin önünü açan bir anlayış; Alaaddinler, Zekiler, İlhanlar, Hasanlar, Volkanlar, Rüştüler… yetiştiren, başkanlar istiyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Seçil Mumcuoğlu / diğer yazıları
- Fenerbahçe / 23.09.2025
- Kimliğimiz en büyük gücümüzdür / 09.04.2025
- Kurban Bayramı notları / 18.06.2024
- Hüseyin Baş ile adım adım Anadolu ve Çanakkale Destanı… / 29.08.2023
- Hüseyin Baş ile adım adım Anadolu / 21.07.2023
- Özlemle / 14.04.2023
- Asgari ücret müjde mi, hayal kırıklığı mı? / 26.12.2022
- Kader / 18.10.2022
- Şaka değil, kapıdaki açlık / 25.07.2022
- Allah’ım afetsiz ver / 11.07.2022
- Kimliğimiz en büyük gücümüzdür / 09.04.2025
- Kurban Bayramı notları / 18.06.2024
- Hüseyin Baş ile adım adım Anadolu ve Çanakkale Destanı… / 29.08.2023
- Hüseyin Baş ile adım adım Anadolu / 21.07.2023
- Özlemle / 14.04.2023
- Asgari ücret müjde mi, hayal kırıklığı mı? / 26.12.2022
- Kader / 18.10.2022
- Şaka değil, kapıdaki açlık / 25.07.2022
- Allah’ım afetsiz ver / 11.07.2022