Anadolu efsanesi olarak bilinen Eskişehirspor ile, üç yıl öncesine kadar aldığı başarılı sonuçlarla dikkatleri üzerine çeken memleketimin takımı Gümüşhanespor bugünlerde aynı kaderi yaşıyorlar… Küme düşme/başarısızlık ve ilgisizlik. İki kadim şehrin adını taşıyan futbol takımlarının geldikleri son durum, taraftar olarak herkesi derinden üzüyor.
Başakşehir şampiyon olmuş, Kayserispor, Malatyaspor küme düşmüş ya da Hatayspor süper lige çıkmış, çok ilgimi çekmiyor.
Geçtiğimiz gün Hamamyolunda dostlarla sohbet ederken yan masada oturan belli ki futboldan anlayan heyecanı sözlerine yansımış bir hemşerimizin yüksek sesle "Bizim ülkemizde hangi takımın şampiyon, kimlerin küme düşeceği önceden belli arkadaşlar…" cümlelerini kulağımla duyunca biraz düşündüm. Haksız değil dedim.
Artık futbol severler maç değil "tiyatro" izlediğinin farkında! Yoksa siz Galatasaray'ın, Trabzonspor'un ve diğer güçlü takımların "pandemi" sürecinden sonra yarıştan kopmaları akıllara soru işaretleri getirmiyor değil.
Emeğe saygım var ama futbolda bazı sonuçlar; konuşulanlara ve yapılan yorumlara bakılırsa sahada değil masada alınıyor.
Neyse…
Eskişehirspor namı değer Es-Es. Futbola aşık bir kentin takımı(ydı). Bir zamanlar İstanbul takımlarının korkulu rüyası. Birkaç yıl öncesinde rakiplerin çekinerek geldiği bir deplasmandı Atatürk Stadyumu… Yeşil çimlere basan takımların özellikle tribünlerde gördüğü o müthiş manzara karşısında dizlerinin titrediğine çoğu kez şahit olmuşluğum var. Konuk takım 1 puan alınca galibiyet almış gibi sevinerek giderdi.
Nereden nereye!
Aklıma gelen şu şarkı sözü bugünlerde Es Es'i tarif ediyor: "O eski halimden eser yok şimdi/Istırap içinde yorgunum şimdi/Tutun kollarımdan düşerim şimdi/Yalnızım dostlarım yalnızım şimdi…" diye devam ediyor.
Eskişehirspor için söylenecek çok söz, yazılacak çok cümle var. Yıllar önce takımı birinci lige çıkaran genç ve dürüst başkan diye kamuoyunda bilinen Nebi Hatipoğlu'ndan sonra gelen başkanlar ve yönetimleri bugün ki kötü tablonun sorumlularıdır. Tiyatro sahnesini andıran genel kurullarda birbirlerini aklama/paklama seçimlerinde göreve getirilen yönetimler, meğer kulübü değil kendi menfaatlerini düşünüyorlarmış.
Mazisi başarılarla dolu Es Es, Süper ligde işler kötü gidince önce TFF 1.Lige, şimdi de 2.Lige düştü maalesef. Pandemi nedeniyle "bu sezon küme düşme olmasın" diye imza toplayan rakip takımların yaptığı müracaat bekleniyor federasyondan. Nasıl bir karar çıkar bilemiyoruz. Anlayacağınız kendi göbeğini kesemeyen bir takım oldu Eskişehirspor. Borçlar "Bozdağ" kadar yüksek ve ağır. Vahim bir durum.
Daha vahimi ise, bu borç yükünün altından kalkması için "amatör kümeye" kadar düşüp borçların silinmesi gerektiğini söylüyor işin uzmanları.
Baktığımızda 1.Lig sonuncusu olarak küme düştü. Düşmemek için kendi altyapısından yetişen gençlerle vermiş olduğu mücadele bu acı sondan kurtaramadı. Verilen puan cezaları ise bu sürecin tuzu biberi oldu.
Daha önceleri bir köşe yazımda belirtmiştim. Futbol takımlarının, Eskişehirspor özelinde, içinde bulundukları içler acısı halleri ülkemizdeki toplumsal bozulmanın turnusol kâğıdı. Futbolda derinleşen ahlak sorunu ve son yıllarda siyasetin futbolun kılcal damarlarına kadar işlemesi her şeyi alt üst etti.
Anadolu'nun birçok kulübünde transfer edilen ancak bir dakika forma giymeden transfer edilen milyon dolarlık oyuncuların varlığını medyadan öğreniyoruz.
Başka… Küme düşen ve itibar kaybeden takımların eski yöneticilerinin giderken kulüpten aldıkları yüksek rakamlı senetler var!
Ya menajerlere ne demeli! Akıl almaz rakamlar dolaşıyor ortalıkta. Kısaca sözün bittiği yerdeyiz! Kulüplerin içlerinin boşaltılıp borç batağına saplandığı yerler…
Hatırlayınız birkaç yıl önce spor yasasından bahsediliyordu. Rafa kaldırıldı galiba. Özellikle devasa bütçeli futbol kulüpleri, halen basit usul olan dernek statüsünde yönetiliyor ülkemizde. Şaka gibi.
Dolayısıyla denetimden uzak kötü niyetli yöneticilerin insafına terk edilen bütçelerin nereye gittiğini, nasıl harcandığını kimse bil(e)miyor!
Yapılan keyfi harcamalar kılıfına uydurularak yapılıyor. Tüm bu olumsuzlukların önüne şirketleşme ile geçilebileceğini herkes biliyor ama tek yöneticiler bilmiyor! Daha doğrusu işlerine gelmiyor.
Yıllar önce… Eskişehirspor'un en parlak dönemleriydi belki de. Büyükşehir Belediye Başkanını ziyarete giden yöneticiler, takım için destek istediklerinde Sayın Büyükerşen'in tek şartı vardı: "Yardım yaparım. Ancak gidin şirket kurun öyle gelin." Aradan yıllar geçti ama hala durum aynı, şirketleşme adına atılan tek bir adım bile yok.
Şimdi görüyoruz ki gelinen nokta, Yılmaz hocamızı haklı çıkardı.
Şirketleşmek, borç batağında olup kötü yönetilen tüm kulüplerin tek çaresi aslında.
Çalmayan, kul hakkı yemeyen, kulüp gelirlerini şahsi menfaatleri uğrunda harcamayan cetvel gibi düzgün idareciler başta olduğu sürece takımlar ayakta kalabiliyor.
Tersi ise felaket…
- Bir anketin düşündürdükleri / 26.03.2024
- Ramazanın getirdiği bir demet güzellikler / 12.03.2024
- 106. yıl sonra Eskişehir’de… / 27.02.2024
- Emekliler kervanının yeni üyesi / 20.02.2024
- Perşembe akşamı izlenimlerim! / 13.02.2024
- Yerel seçimler üzerine / 07.02.2024
- Bu bizim insanlık namına görevimiz! / 30.01.2024
- Bir nefes sıhhat / 23.01.2024
- Üç cilt çıkan kitaplarımın öyküsü / 16.01.2024