logo
29 MART 2024

Gazi'ye kâfir diyen İngiliz işbirlikçileri

Atatürk Vatandır Sempozyumu'nda bir sunum yapan ilahiyatçı yazar Mehmet Emin Koç, "İşgalci İngiliz ve Yunan'a karşı ölüm fetvası vermediler; vatanı müdafaa eden Gazi'ye katl-i vacip eşkıya ve kâfir dediler İskilipli Atıflar ve Said Nursîler" diye konuştu
10.09.2017 00:00:00
 Gazetemizin yazarı ilahiyatçı Mehmet Emin Koç Trabzon'da gerçekleştirilen Atatürk Vatandır Sempozyumu'nda belgelere dayanan önemli bir tebliğ sundu. Tarihi gerçekleri gözler önüne seren tebliği aynen yayınlıyoruz:
Üniversite talebeleri, 1918'lerde İstanbul'un İngilizler ve Fransızlar başta olmak üzere Haçlı orduları tarafından işgal edildiğini ve İstanbul'u bu vahim işgalden Atatürk'ün kurtardığını bilmiyor? Nitekim bir ay kadar önceydi. Üniversite son sınıfta okuyan bir genç, telefonda şunu soruyordu: "Hocam, gerçekten İstanbul da mı işgal edilmişti? Padişah ne yapıyordu? Ordusu yok muydu? Şeyhulislam ne yapıyordu?" 
Hayret ve şaşkınlık içindeydi. Gerçekten bilmiyordu. Zira AKP iktidarı kurtuluş kutlamalarını kaldırmıştı.
İlçe ve illerdeki kurtuluş günleri kutlamalarına dair Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın makale ve ikazlarının gençlerimizin milli kimliği ve toplum hafızası için ne kadar ne kadar ehemmiyetli olduğunu bir kez daha anladım.
Dedim ki delikanlıya, İngilizler başta olmak üzere işgalciler, 13 Kasım 1918'de Haydarpaşa önlerine demirleyip İstanbul'a girdiler. Fiilen gerçekleşmiş olan işgal, 16 Mart 1920 tarihinde resmi işgale dönüştü. 
Padişah, Sadrazam ve Osmanlı bürokrasisi mandaya teslim olmuştu. Osmanlı'nın idam fermanı olan Sevr'e imza atmışlardı.
Gazi M. Kemal Paşa ve Kuva-yı Milliye kadrosu, Milli Mücadele ile vatanı kurtarma seferberliği başlatmıştı. İstanbul'u işgalden kurtaran işte bu Gazi ordusudur, Gazi M. Kemal'dir. Türk milletinin bu gerçeği öğrenmesine mani oldular, öğretmediler, öğretmiyorlar.
Gazi kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinin 3. Kolordu komutanı Şükrü Naili Paşa, devletin tapusu olan Lozan Antlaşmasının tescilinden sonra, 6 Ekim 1923'te İstanbul'un işgalini sonlandırmış. İstanbul'un işgali 4 yıl 10 ay 23 gün sürmüştü.

Türk milletinin idam fermanı Sevr ve işgal günleri
1915 sonrasında Mondros mütarekesi (30 Ekim 1918) ve Sevr'e muhatap olan Osmanlı imparatorluğuna, Anadolu'muza şöyle bir göz atalım: İşgal güçleri çullanmışlar. İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Ermeniler, Yunanlılar? 
Boğazları kontrol altına alan İngilizler, Çanakkale'den Kars'a birçok vilayeti işgal ettiler. 
Yunanlılar, Ege Bölgesi'ne konmak üzere 15 Mayıs 1919'da İzmir'i işgale başladılar.
Mondros Ateşkes hükümleri galip devletlere gerekli gördükleri her yeri işgal etme hakkı tanıyordu.
Türk milleti olarak bize de Ankara yakınlarında kabristan mesabesinde bir parça toprak bırakmışlar. 
Devrin yeniyetme Amerikası ise, Deniz Filo'suna ait 5 adet savaş gemisini Dolmabahçe Sarayı önünde demirlerken, "USS Bainbridge (DD-246)" adlı savaş gemisi, işgal edilmiş İstanbul'da Kabataş açıklarındaydı.
İşgalcilerle "işbirliği" içindeki Ermeni ve Rumlar, Ortahisar'daki Trabzon Hükümet Konağına işgal birlikleri gelecek diye onları karşılamak için bekliyordu. Ellerinde ABD bayrakları vardı. (1916).
Tüm Haçlı işgalcileri, kurtlar sofrasına konmuş Osmanlı'dan pay kapmak için çullanmışlar Anadolu'ya.
İşgalin Fransız generalleri, İstanbul'un kalbi Beyoğlu caddelerinde ve Galata'da zafer turları atıyor; camilere kilit vuruyorlardı.
Bu işgal tablosunun şahı olsan, padişahı olsan, halifesi olsan ne olur?!
O dönem İstanbul payitahttır, Osmanlı'nın başkenttir. Lakin İstanbul işgal altındadır. 
Hakikat şu ki, hiçbir işgalci güç, kendine yerli işbirlikçiler ve içeriden taşeronlar edinmeden bir vatanı işgal edemez, işgalde başarılı olamaz. Anadolu'nun işgalinde de bunu yaptılar; sarıklı-cüppeli hocaları ve şeyhülislamları kendilerine taşeron yaptılar, Milli mücadeleye karşı çıkarttılar.

İşgalciye değil; vatanı savunana ölüm fetvası
Bu işgal tablosu ortasında Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit, Gazi M. Kemal Atatürk ve arkadaşları için idam fermanı çıkartırken; Şeyhulislam Dürrizade, eski Şeyhulislam ve İngiliz Muhipler Cemiyeti kurucu üyesi Mustafa Sabri, Teâli-i İslam şemsiyeli İskilipli Atıf ve Said Nursîler de Haçlı işgalcilerine karşı Milli Mücadeleyi başlattığı için Gazi M. Kemal hakkında cani, eşkıya ve katl-i vacip fetvaları çıkartıp İkdam gazetelerinde yayınlıyor. Bu fetvalar ise İngiliz ve Yunan uçaklarıyla Anadolu'ya dağıtılıyor. (Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Milli Mücadelede Din Adamları, c.2, s.27-55, Ankara, 1999; Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Ulusal Bağımsızlık Savaşında Milli Varlığa Düşman Cemiyetlerden Teali-i İslam'ın Bir Bildirisi, Tarih ve Toplum Dergisi., sy. 102, s. 19-22).
Padişah-halife Vahdettin efendi, Şeyhulislam Dürrizade ve Mustafa Sabriler, İskilipli Atıf ve Said Nursiler, vatanı işgal eden Haçlılar hakkında idam ve katl-i vacip fetvası çıkartmak yerine; İngiliz, Fransız, Yunan Haçlı işgalcilerine karşı çıkıp vatanı kurtarmak için Nutuk'taki ifadesiyle "Milli Mücahede" başlatan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları hakkında ölüm fermanı ve katl-i vacip eşkıya ve kafir fetvası çıkartıyorlar?
Dün vatanı müdafaa edenlere karşı bu fetvaları verip ölüm fermanları çıkartanların çağdaş uzantıları, bugün Amerikan, Vatikan, AB, Rum, Yunan ve BOP yanlısı söylem ve siyasetleriyle aynı kuyuya taş atıyor; bugün de Ehl-i beyt nefesiyle Atatürk gibi elbette Bağımsız Türkiye, elbette önce vatan, elbette önce birlik ve kardeşlik diyen Prof. Dr. Haydar Baş'ı güya dillerine dolamaya kalkışıyorlar. 

Dünden bugüne azınlık sevdalıları hep var?
İşgal günlerinde Amerikan bayrağı sallayan azınlıklar vardı; bugün de Amerikan-Vatikan sözcüsü pozunda Yunan ve Rumluk sevdalıları var.
Adamın, pardon koyunun olmadığı yerde, keçiye Abdurrahman Çelebi derler?
Akit'in kalemşörüne de Abdurrahman Dilipak derler? Rumluk ve Rumculuk bağlamında bakın neler diyor:
- Kendimize biraz Latin, biraz Fransız, biraz İngiliziz galiba. (08 Nisan 2013, Akit).
- Anadolu halklarının ortak kimliğidir Rumluk. Rumluk bir etnik kimlik değil. Yunan kimliği de bizim ulus kimlik gibi bir şey, Rum kimliği de öyle? (09 Nisan 2013, Akit).
- Anadolu coğrafyasında yaşayan herkes Rumdur. Müslümanı da, gayrimüslimi de, Türk'ü, Arab'ı, Kürd'ü, Rum dedikleriniz, Ermeni dedikleriniz hepsi Rumdur? Mübadele aslında her iki halka karşı bir tuzaktı. Bana sorarsanız Rumlar evlerine geri dönsünler? Yunanistan'la sınırlarımızı kaldıralım. (13 Temmuz 2015, Akit).
- İşin aslı şu, Anadolu'da yaşayan herkes Rum'dur. Müslümanı da Hristiyanı da, Türk'ü de, Arabı da Kürdü de. Burası Romadır! (11 Mayıs 2017, Akit).
Bu Abdurrahman efendi diyor ki: "Öğretmenler aslında toplumun temel baş belasıdır? Ben çocuklarımın ikisini okula göndermedim. Okula gönderdiklerime de sakın öğretmenlere inanma dedim." (09 Ocak 2016, Akit).
Bunu diyen Abdurrahman çelebi, kızını okula göndermemiş de nereye göndermiş; Vatikan'a? Kimin tavsiye ve koordinasyonuyla? 
Fetullah Gülen'in hamisi Papaz Maroviç'in koordinasyonunda? Kendisi açıklıyor.
İktidarın sakallı-şalvarsız vekili Süleyman Gündüz, ise "Biz, Bizans'ın değil, Roma'nın mirasçısısyız" diyordu, FETÖ'nun Aksiyon dergisine 29 Kasım 2004'te?
Düne kadar Yunan Mezalimi müsveddeleriyle kasaba tarihçiliği yapan kırmızı fesli katırlar ise, bugün keşke Yunan galip gelseydi diyorlar!
Bu zihniyet, Ehl-i Beyt ve Hacı Bektaş Veli nefesiyle Anadolu'da mayalanan ve Gazi M. Kemal Atatürk'ün Lozan'a nakşettirdiği "Müslüman olan herkes Türk milletidir; azınlık ancak gayr-i müslim olanlardır" kimliğini ve temelini yok etmeye dönük anlayıştır. 
FETÖ'nün yürüttüğü diyalog projesinin hedefi de bu kimliği ve birliği yok etmekti. FETÖ'yü semirten ve FETÖ'nün aklı ve sermayesiyle semiren İslamcı kisveli bu Yunancı ve Rumcu anlayışın hedefinde de, bu Türk milleti kimliği ve birliği vardır? Çeyrek asırdan beri devlet-millet topyekun bunların değirmenine su taşırken; bütün bu oyunları bozan tek ilim, gönül ve siyaset adamı olmuştur, o da Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Dün olduğu gibi bugün de Türkiye, bu Bizansçı-Romacı-Rumcu-AB ve ABD'ci zihniyet ile Bağımsız Türkiye anlayışı arasında gidip gelmektedir. 
Kurtuluş ise dün olduğu gibi bugün de Bağımsız Türkiye azmi ve kararıyla mücadelededir. 
Dün bu milli kurtuluş ve kuruluşun adı Gazi M. Kemal idi; bugün ise onun yolunda Prof. Dr. Haydar Baş'tır.

İşgalci Yunan ile aynı fetvada buluşanlar!
16 Mart 1920'de İstanbul'un resmi işgali tescillenirken, 11 Nisan 1920'de Padişah ve Şeyhulislam Dürrizade, Milli Mücadeleyi sürdüren M. Kemal hakkında katl-i vacip eşkıya fermanı ve isyankâr kâfir fetvası çıkartmış, devletin resmi organı Takvim-i Vekayî ve Peyam-i Sabah'ta yayınlamıştı (Bkz. Takvim-i Vekayi, 11 Nisan 1336/1920, No: 3824; Peyam-i Sabah, aynı gün, No:493).
Dürrizade fetvası şunu diyordu: "Padişahın sadık tebasını hile ve yalanlarla aldatan bu kötü kimselerin işledikleri kötülüklerden memleketi temizlemek ve kulları fenalıktan kurtarmak dinimizce gerekli olup, bunların Allah'ın "Öldürünüz" emri gereği öldürülmeleri şeriata uygun ve farzdır? Padişahın bu asilerle savaşmak için verdiği emre itaat etmeyen Müslümanlar da, günahkar ve suçlu sayılıp şeriata göre cezaları tatbik edilmesi haktır." (Bkz. Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Milli Mücadelede Din Adamları, c. 2, s. 30-31).
Fevzi Çakmak Paşa, bu fetvaların İngilizlerin aklı ve baskısıyla çıkartıldığını açıklamaktadır TBMM'de. (TBMM Zabıt Ceridesi, c.1, s.92).

Teal-i İslam şürekasının uydurduğu fetvalar
Bu arada Said Nursî, Teali-i İslam Cemiyeti başkanı İskilipli Atıf, Şeyhulislam Mustafa Sabri ve Cemiyet-i Müderrisin şürekası da, Gazi M. Kemal ve Kuvva kadrosunu kafir, bağiy ve katl-i vacip cani ilan eden benzer fetvaları 16-26 Eylül 1919'da İkdam gazetelerinde yayınlamışlar; uyduruk fetva Yunan uçaklarıyla Anadolu'ya dağıtılmıştı.
Şöyle deniyordu fetvalarda: "Devletler şimdi bize, 'Eğer Anadolu'da Kuvâ-yı milliye isyanını devam ettirir ve bastıramazsanız İstanbul'u da elinizden alacağız' diyorlar. Kuvâ-yı milliye eşkiyası ise İstanbul'u da elimizden çıkartmak ve memlekete son hizmet şeklinde son ihanetlerini de yapmak için çalışıyorlar? Birkaç kişi arasında Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler var idi. Siz bu zalimlerin cinayetlerine ne kadar göz yumacaksınız? Elinize aldığınız fetva Allah'ın emridir, okuduğunuz hatt-ı münif ki halifemizin, padişahımızın bir fermanıdır, siz Allah'ın emrine halifenin fermanına ittibâen bu cânileri, bu katil canavarları daha fazla yaşatmamakla mükellefsiniz. Bunların varlıklarını külliyen dünyadan kaldırmak beşeriyet için, Müslümanlık için bir farz olmuştur." (İkdam Gazetesi, 16-26 Eylül 1919, İstanbul; Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Ulusal Bağımsızlık Savaşında Milli Varlığa Düşman Cemiyetlerden Teali-i İslam'ın Bir Bildirisi, Tarih ve Toplum Dergisi., sy. 102, s. 19-22; Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATAŞE) Arşivi Kİ: 86. D: 144 (318) Fh: 240).
Benzer fetvayı işgalci İngiliz ve Yunan işbirlikçisi İskilipli Atıf ve Mustafa Sabrilerin Teâli-i İslâm Cemiyeti dağıtıyordu. (ATAŞE Arşivi, Kls. 525, Ds. 129, F.1-14; Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, "Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin Milli Mücadele ve Atatürk İnkılapları Karşıtı Tutum ve Davranışları", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, s. 39, ss. 804-884).
Yunan ve İngiliz uçakları da, Milli Mücadeleyi sürdüren Gazi ve kadrosunu kafir ve katl-i vacip ilan eden bu uyduruk fetvaları fotokopi edip Anadolu'ya atıyorlar; "?Zabitleriniz ve kumandanları bulunan Mustafa Kemal kendi kanınızla bol bol maaş, rütbe ve nişân ve servet ihrâz için sulhun akdini arzu etmeyip harbin devamını tercih etmektedirler. Yunan ordusu sizleri köle etmek için değil, bilâkis kan ve terinizi emmekte bulunan muhtelif beylerin zulmünden sizleri halas etmek için gelmiştir" diyorlardı. (TİTE Arşivi Kutu No:71, Gömlek No:32, Belge No:1).
Ne tesadüf ki, Halife-padişah, Şeyhulislam Dürrizade ve Mustafa Sabriler, İskilipli Atıflar ve Said Nursiler, Yunan işgalcileriyle aynı fetvada buluşuyorlardı.

Diyanet, tabelasını değiştirse yeridir
Bu aziz vatanı Haçlılardan temizleyip Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran Atatürk'ün oluşturduğu Diyanet İşleri Başkanlığı hangi hakla, hangi iz'an ve hangi akılla, Atatürk'e canî ve katl-i vacip bağiy fetvası veren Said Nursî'nin binbir türlü batılları içeren risalelerini basıp pazarlayabiliyor? 
Aynı Diyanet'in İSAM kuruluşu, kime hizmet ederek Milli Mücadele yıllarında Atatürk'e dinsiz ve kafir fetvası vererek işgalcilerden yana saf tutan İngiliz Muhipler Cemiyeti kurucu üyesi Şeyhulislam Mustafa Sabri için özel çalıştay düzenleyip güzellemeler yapabiliyor?! 
Aynı Diyanet, Vatikan'ın diyalog projesinde de FETÖ ile yarışırcasına hizmet verdi, yirmi yıl boyunca çuvalladı, diyalog imtihanını hep kaybetti. 
Vaziyeti bu iken; bu yanlışları sürdürecekse, Diyanet'in yapması gereken iş, başkanlık tabelasını indirip; yerine, Çağdaş İngiliz Muhipler Cemiyeti ya da Modern Amerikan Mandası Savunucuları Başkanlığı yahut Vatikan Muhipleri Cemiyeti veya Vatanı Savunanları Dinsiz İlan Edenleri Sevenler Derneği tabelaları asmaktır. 
Diyanet'in, asla, vatan ve din eksenli yanlış yapma lüksü yoktur. Bu bağlamda birçok kere Diyanet'in en üst düzey yetkililerini yine Prof. Dr. Baş ve kadrosu uyarmıştır. 
Bütün bunlardan çıkan netice şudur; vatan, devlet, millet ve mukaddesatın gerçek sahipleri, Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosudur. Toplum, bu hakikati idrak ettiği gün, Türk milleti ve devletinin yeniden kurtuluş ve şahlanış günü olacaktır. OKAN EGESEL
Oy sayımı iftar saatine denk geliyor
YSK 'iftar' konusunda karar verdi
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!
İSO'dan tarihi uyarı
'Eğitimli gençlerimizi avlamak için...'
'AJet ile anlaşmamız yok'
THY'den çok garip Ajet kararı!
Almanya'nın öteki yüzü
Avrupa'nın ilk siyonist ülkesi Almanya!
CHP adayı istifa edip AKP'ye katıldı
'Erdoğan'ın emrinde olacağız'
Rezalet ötesi
Yahudi askerler aşağılıkta da zirvede!
'Sandık, hepimizin namusuna emanettir'
Erdoğan son mitingini yaptı
'Gençler BTP’ye akın ediyor'
Zeytinburnu'nda BTP coşkusu
'Para sayma' soruşturmasında Muammer Keskin'in ifadesi
'Bağış karşılığı makbuz almadım'
Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı
10. turda da sonuç çıkmadı
1 Nisan'da okullar tatil mi?
Milli Eğitim Bakanlığı açıkladı
Emekli maaşı için seçim sonrasını işaret etti
'Temmuz' ayında masaya yatıracağız'
Oy sayımı iftar saatine denk geliyor
YSK 'iftar' konusunda karar verdi
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!
İSO'dan tarihi uyarı
'Eğitimli gençlerimizi avlamak için...'
'AJet ile anlaşmamız yok'
THY'den çok garip Ajet kararı!
Almanya'nın öteki yüzü
Avrupa'nın ilk siyonist ülkesi Almanya!
CHP adayı istifa edip AKP'ye katıldı
'Erdoğan'ın emrinde olacağız'
Rezalet ötesi
Yahudi askerler aşağılıkta da zirvede!
'Sandık, hepimizin namusuna emanettir'
Erdoğan son mitingini yaptı
'Gençler BTP’ye akın ediyor'
Zeytinburnu'nda BTP coşkusu
'Para sayma' soruşturmasında Muammer Keskin'in ifadesi
'Bağış karşılığı makbuz almadım'
Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı
10. turda da sonuç çıkmadı
1 Nisan'da okullar tatil mi?
Milli Eğitim Bakanlığı açıkladı
Emekli maaşı için seçim sonrasını işaret etti
'Temmuz' ayında masaya yatıracağız'

Utanmadan bir de paylaşım yapıyorlar

 
İnsanlıktan zerre kadar nasibini almamış çeteciler olarak da bilinen Yahudi askerler, Gazze'de yaptıklarıyla ahlaksızlıkta da zirveyi kimseye bırakmıyor.
28.03.2024 17:50:00 / Güncelleme: 28.03.2024 17:54:49
HASAN PARLAK
 Utanmadan bir de paylaşım yapıyorlar
 Utanmadan bir de paylaşım yapıyorlar

İnsanlıktan zerre kadar nasibini almamış çeteciler güruhu olarak da bilinen Yahudi askerler, Gazze'de yaptıklarıyla ahlaksızlıkta da zirveyi kimseye bırakmıyor. Nitekim Gazze'de soykırım yapan Yahudi askerleri, işgal ettikleri bölgede her türlü rezalete imza atıyor. Hatta rezaletlerini sosyal medyada paylaşmaktan da geri durmuyor. Reuters ajansında yer alan görüntüler de Yahudi askerlerinin ne kadar 'insanlık sınıfı'nın dışında olduğunu ortaya koyuyor. Nitekim İsrail askerleri, Filistinlilerin evlerinde bulunan iç çamaşırlarıyla oynadıklarını gösteren fotoğraf ve videoları yayınlamaktan geri durmadı. Videolardan birinde Gazze'deki bir odada bir koltukta oturan İsrailli bir asker sırıtıyor, bir elinde silah, diğer elinde beyaz saten iç çamaşırını kanepede yatan bir yoldaşın açık ağzının üzerine sallıyor. Böylece Yahudi askerlerin insan olmadığını, başka tür bir mahluk olduğunu tüm dünyaya haykırıyorlar. 

Özgür Özel hakkında 'zibidi' benzetmesi nedeniyle suç duyurusu

Kahramankazan 15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği, CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında "Kot üstüne perdelik kumaştan kefen çeken zibidiler' sözleri nedeniyle suç duyurusunda bulundu.
28.03.2024 16:32:00
İhlas Haber Ajansı
Özgür Özel hakkında 'zibidi' benzetmesi nedeniyle suç duyurusu
Özgür Özel hakkında 'zibidi' benzetmesi nedeniyle suç duyurusu
Kahramankazan 15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel'in bir mitingde 'Tayyip Bey çağırınca oraya dizilen kot üstüne perdelik kumaştan kefen çeken zibidiler değil, dedesi Çanakkale'de kefensiz yatanlar kurtarır bu memleketi" ifadelerini kullanması üzerine hakkında suç duyurusunda bulundu.

Konuya ilişkin açıklamada bulunan Kahramankazan 15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği Başkanı Cafer Akın, 'CHP Genel Başkanı Özgür Özel haddini aşan açıklamalarda bulunmuştur. Bunun üzerine Kahramankazan 15 Temmuz Şehit Aileleri ve Gaziler Derneği olarak suç duyurusunda bulunacağız. CHP Genel Başkanı hadsiz Özgür Özel, 15 Temmuz darbe girişimine karşı koyan vatandaşlarımıza utanmadan, sıkılmadan 'zibidi' dedi. 'Tayyip Bey'in çağrısına oraya dizilen kot üstüne perdelik kumaştan kefen çeken zibidiler değil, dedesi Çanakkale'de kefensiz yatanlar kurtarır bu memleketi' ifadesini kullandı. CHP, Mustafa Kemal Atatürk'ün kemiklerini sızlatmaya devam ediyor. Özgür Özel'i kınıyoruz. 15 Temmuz şehit ve gazilerine zibidi diyemezsin, haddini bil' diye konuştu.

'Fetullahçı teröristlere inanç grubu güzellemesi yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i kınıyoruz'

Özel'den özür beklediklerini söyleyen Akın, 'Aziz Türk milleti evlatları, söz konusu vatan olduğunda canlarından geçerek darbecileri ve darbeciliğe alkış tutanları durdurmuşlardır. 15 Temmuz'da devletinin çağrısıyla milletle kol kola şehadete yürüyerek tanklara siper olan aziz şehitlerimizin aileleriyle birlikte şehitlere 'zibidi' deme hadsizliğini gösteren Fetullahçı teröristlere inanç grubu güzellemesi yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i kınıyoruz. Her halükarda ülkeyi sizin kurtarmayacağınız kesin. Tankların arasından sıvışıp giderken, televizyon karşısında kahvenizi yudumlayarak izlediğiniz 15 Temmuz'da meydanlarda can veren, kan veren o 'zibidi' dediğiniz korkusuz kahramanlardan öğrenecek çok şeyiniz var. Asıl zibidi kim biliyor musunuz' O gece darbe oluyor diye alkış tutanlar, o gece kadeh kaldıranlar, o gece tankların arasından sıvışanlar, o geceden sonra darbecileri savunanlar, kahpe teröristlerle iş birliği içerisinde olanlar; millet siz siyasi malzeme yapın diye kurtarmadı bu vatanı. Ne Çanakkale'de kefensiz yatan atalarımız ne de 15 Temmuz'da karşı koyarken şehit olan yiğitlerimiz. Kahraman gazilerimiz, bu ülke için zerre faydası olmayanlar, ülke yönetimine talip olmaktan utanmıyorlar. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'den şehit ailelerimiz ve gazilerimizden acilen özür dilemesini bekliyor ve şiddetle kınıyoruz' dedi.

'Atatürk'ün kurduğu bir partide gazilere ve şehitlere bu söylem kabul edilemez niteliktedir'

Özel'in sözlerinin kabul edilemez olduğunu söyleyen Avukat Burakhan Çınar ise, 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve aziz milleti için bir an olsun gözünü kırpmadan şehit olan ve yine bu uğurda gazi olanlara CHP Genel Başkanı'nın TV kanallarında da görüleceği üzere açık bir şekilde 'zibidi' şeklindeki hakaretini derin bir üzüntü ile hep beraber izledik, takip ettik. DEM Parti ile kent uzantısı neticesinde PKK'lı kişileri ilçe yönetimlerine sokan bir partinin genel başkanının her mitingde, hatta kendi partisinin genel başkanlık seçimlerinde dahi Selahattin Demirtaş'a, Osman Kavala'ya selam gönderirken, gazi veya şehit gibi kelimelerin nasıl bir maneviyat oluşturduğunu anlaması bizler tarafından beklenemez. Türk Ceza Kanunu'nun belirli maddelerini ihlal etmesi ve gazilerimiz ile şehit ailelerimiz üzerinde nasıl bir etki uyandırdığı kamuoyunun takdirindedir. Bu nedenle Kahramankazan Cumhuriyet Başsavcılığımıza şikayetçi olmak için burada bulunuyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bir partide gazilere ve şehitlere bu söylem kabul edilemez niteliktedir. Bu nedenle de Özgür Özel'i kınıyoruz ve kendisinden şikayetçiyiz. Yüce Türk adaleti gereğini yapacaktır' ifadelerini kullandı.

Marmara'da 'müsilaj' tehlikesi yeniden gündemde

Geçen yıl yaşanan müsilaj tehlikesiyle büyük bir mücadele gerçekleştirmek zorunda kalan Marmara Denizi, atıkların denize boşaltılması devam ettiği için bu yıl da ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkacak. Marmara şimdiden alarm vermeye başladı
28.03.2024 14:55:00 / Güncelleme: 28.03.2024 15:00:59
Ahmet Haydar Tarhanlı
Marmara'da 'müsilaj' tehlikesi yeniden gündemde
Marmara'da 'müsilaj' tehlikesi yeniden gündemde
Müsilaj, kapalı denizlerde zaman zaman ortaya çıkan bir salgıdır. Fitoplankton adı verilen mikro alglerin aşırı çoğalması sonucu ortaya çıkar. Bu mukoza benzeri yapı, suyun içindeki mikroorganizmalar için uygun bir beslenme habitatı oluşturur ve zararlı canlılar da bu salgının üzerinde toplanır.

Denizin üstünde gördüğümüz beyaz, köpük benzeri yapı aslında "buzdağının görünen kısmıdır". Denizin altında ise bu salgı bir tül gibi uzanır.

Marmara Denizi, geçen yıl su yüzeyini ve derinlerini saran müsilajla boğuştu. Müsilajın yoğunluğu arttı ve çevresel kaygılara neden oldu. Bu sene de müsilaj tehlikesiin Marmara'yı tehdit edeceği ifade ediliyor.

Müsilajın temel sebebi, atıkların denize boşaltılması. Bu sebep temelden çözülmedikçe müsilaj sorunu artarak devam edecek.

Deniz biyoloğu Mert Gökalp, "Marmara Denizi feryat ediyor. Bu, Marmara Denizi'nin foseptik çukuru olabileceğinin bir sinyali" uyarısını yapıyor.

Profesör Mustafa Sarı, Marmara Denizi'ne arıtmadan atık boşaltımının acilen durması gerektiğini vurguluyor.

Hidrobiyolog Levent Artüz ise bu durumun bir zincir ve sonuç olduğunu ifade ediyor.

Gelecekte ne bekliyor?

Müsilajın yakın ve uzak gelecekte Marmara Denizi'ni, deniz canlılarını ve çevresinde yaşayan insanları nasıl etkileyeceği henüz net değil.

Ancak çözüm için atık yönetimi, arıtma tesislerinin etkin kullanımı ve bilinçli tüketim önemlidir.

Yargıtay Başkanlığı seçiminde dokuzuncu turda da sonuç çıkmadı

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresinin dolması nedeniyle yapılan başkanlık seçimlerinin dokuzuncu turunda da iki aday salt çoğunluğu sağlayamadı.
28.03.2024 11:15:00 / Güncelleme: 28.03.2024 16:31:51
İhlas Haber Ajansı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde dokuzuncu turda da sonuç çıkmadı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde dokuzuncu turda da sonuç çıkmadı
24 Mart 2020'de Yargıtay Başkanlığı görevine seçilen Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresi pazar günü itibarıyla dolmuştu.

Yüksek Mahkeme'nin 4 yıl boyunca görev yapacak yeni başkanını belirlemek için Yargıtay'da sandık kuruldu ve pazartesi saat 08.00 itibarıyla Yargıtay üyeleri sandık başına gitti.

Seçimin ilk 8 turunda hiçbir aday, 348 Yargıtay üyesinin salt çoğunluğu olan en az 175 oyu alamadı.

Bugün gerçekleştirilen dokuzuncu tur da sonuçlandı.

Dokuzuncu turda adaylardan Mehmet Akarca 119, Ömer Kerkez ise 138 oy aldı.

Oylamada 11 oy boş, 68 oy ise geçersiz sayıldı. İki aday da salt çoğunluğu bu turda da sağlayamadı.

Oylama onuncu tur ile devam edecek.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.