Gecikmiş yazı

Milli Kahramanlarımızı Anma Programlarından birisi de İzmir’de gerçekleşti. Gazeteci Hasan Tahsin’i, adı unutulmuş ve ya halen hatırlanan bütün şehitlerimizi ve gazilerimizi sevgi, saygı ve minnetle andık ruhları şad olsun. Milli mücadelemizde İzmir büyük öneme sahip bir şehrimizdir. Bu nedenle İzmirliler Mustafa Kemal Atatürk’ü ve milli kahramanlarımızı çok severler, bağırlarına basarlar…
Programda konuşmacılar Türklük tanımına vurgu yaptılar. “Ne mutlu Türk’üm diyene!” özlü sözünde bahsedilen Türklük bir kavmiyetçilik ya da kafatasçılık değil, bir şemsiye gibi kapsayıcı bağdaştırıcı bir terimdir. Lozan’da Mustafa Kemal’in belirttiği gibi Müslümanlıkla adeta aynileşmiş bir kavramdır. Belirtmeye bile gerek olmadığı gibi Laz, Çerkez, Arap, Kürt Türk’türler çünkü müslümandırlar. Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzdür ve milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür. Bizler kendi öz değerlerimizden uzaklaştıkça milli ve dini bütünlüğümüzü de kaybetme, yitirme durumundayız. Kaldı ki, bu zamanda böyle bir tehlike hasıl olmuştur, Allah bizleri böylesi programlarla ayıktırır inşallah.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey kapanış konuşmasında yüce önder Atatürk’ün çok güçlü bir maneviyata sahip olduğuna yine vurgu yaptı, öyle olmasaydı bir Kurtuluş Savaşı nasıl verilirdi. İman olmasa, inanç olmasa, vatan, millet bayrak sevgisi olmasa… O bir dehaydı ve savaştan sonra ekonomik zaferlerin de gerekli olduğunu vurgulamıştı İzmir İktisat Kongresinde. Şimdi ne mutlu bizlere ki, bir başka deha bizlere Milli Ekonomi Modelini sunuyor. Bugün bizlerin de bu ekonomi modelinin kıymetini bilip artık uygulamaya geçmemiz gerekiyor.
Ve bayrağımız… Şairin kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü dediği. Hilal’in Allah’ı, yıldızın Hz. Peygamberi ve Ehl–i Beyt’ini simgelediği namusumuz, arımız olan bayrağımız… Bu günlerde O’nu yok saymak isteyenler var. Allah akıl, fikir, izan nasip eylesin. Programı Naldöken köyünden gelen seksenli yaşlarda bir Alevi nineyle izledik, sohbeti de güzeldi.