Bence Kıbrıs'tan önce Türkiye'de referandumu yapmak işi kökünden çözmek arzu ediliyorsa daha doğru bir karardır.
Çözüm sakızını çiğneyip çiğneyip, zevke göre de balon yapıp patlatanlar çözüme buradan, Türkiye'den başlamalı.
Annan'ın (bazıları ananın diye okuyor, yanlış) dokuz bin sayfalık o gizem dolu planından önce biz bu ülkedeki gizemi anlaşılır-bilinir yapalım.
Mesela; önce bu ülkedeki mandacıları netleştirelim.
"Manda isteyen bilmem ne bayırında var, gidip alsın" diyene inat, biz içimizdeki manda hayranlarını bilelim.
Ülkede yeterince demokrasi var, kim neyi isterse ondan olabilir, doğru. Ama "gizli sevda, açık tasnif" da olsun bu arada.
Başka?
Mütareke basını ile vatanın bölünmez bütünlüğü savunanlar da netleşsin.
İçinde yaşadığı, havasını soluduğu, suyunu yudumladığı bu güzel ülkeden çok "gözü-gönlü dışarı" bohçası hazır olanları da netleştirelim.
Türk insanından çok, hatta yerine Yunan'ı-Rum'u seven, Türkiye'den çok Yunanistan'a gönülden hayranlık duyanları, KKTC yerine GKRH'ni (Güney Kıbrıs Rum Hükümetin) sevenleri de belirleyelim bu referandum sayesinde.
Damarlarında "asil Türk kanı" yerine başka sıvı dolaşanları da netleştirelim.
Türk değil de sadece şimdilik kaydıyla Türkiyeli olduğunu söyleyenleri de belirleyelim bu yolla.
Türkiye'de, şayet varsa Rumcu, Ermenici, "arz-i mevudcu" köşe yazarlarını, diplomatları, bürokratları, kısaca ülkenin yönetim kadrolarında etkin kişileri bilelim. Bu ülkede yaşayan bir insanın Rum, Ermeni Yahudi olması en tabii durumdur, lakın eğer başka ideallere hizmet ediyorsa, bunu bilmemiz, kimin fikirlerini savunduğumuzu bilmemiz açısından gerekli değil mi?
Mesela bir Rumcu köşe yazarının Kıbrıs'a yaklaşımı, bir Ermenici yazarın Doğu yönünden kastı, bir "arz-i mev'ud" müminin G.Doğu'ya bakışını biz okursak kime göre olayları kavramış oluyoruz?
Biz bu ülkede korkunç bir enformasyon kirliliği yaşıyoruz.
Fikirlerimizi oluşturan, kanaatlerimizi yönlendiren, düşüncelerimizi
şekillendiren kişi yada kuruluşlar bizimle hangi ortak değerleri paylaşıyor?
Aynı inancı mı paylaşıyoruz?
Aynı zevklere mi sahibiz?
Aynı ortak değerleri mi taşıyoruz?
Maalesef biz, bizimle hiçbir ortak paydası olmayanların gözü ile bakıyor, kulağıyla işitiyor, ağzıyla konuşuyoruz.
Böyle onluca da ya amuda kalkık olayları seyrediyoruz, yada şaşı.
Son bir misal;
Türkiye'nin en önemli belediyelerinden birine, o belediyenin hudutları içinde yaşayan geçmişte adına "azınlık" denen, bugün ise etki önünden, "azınlık mı çoğunluk mu?" net olmayan bir gurubun ısrarlı talebi sonucu bir kişi Başkan adayı oluyor, başka isimler daha avantajlıyken.
Ve bu son derece "hatırlı" kişi büyük bir sükse ile Başkan oluverdi.
Kim tayin etti, kim seçti?
"Azınlık" istedi, "çoğunluk" seçti.
Yada Kilise müntesipleri karar verdi, cami müntesibi zevat da seçti.
Bu "azınlık" dediğimiz grubun başkan seçilen kişiye verdiği oy, çoğunluğun verdiği oyun on binde biri nispetinde bile değil.
Yani onda bir istiyor, onda dokuz seçiyor. Mahrem demokrasi bu olsa gerek.
Gelin önce bu ülkede referandumu yapalım, sonra Kıbrıs'ta yaparız.
Böylece neler oluyor hayatta öğrenmiş oluruz.
Kim ABD'ci?
Kim Yunan?
Kim Rumcu?
Kim Ermenici?
Kim manda?
Kim düve ve kim deve?
Hepsi belli olsun.
Basından :
Fatih Ürek: Sert erkeğim, höt dedim mi korkarlar. (medya)
Çok doğru da, höt'ü nasıl söylersiniz? Höyyyeeet gibi mi?
*
Cezaevinde esrar tohumu ekecekti. (medya)
Niye ki, içeri sokmak zorlaştı mı?
*
CHP lideri Baykal'a grupta istifa et çağrısı. (medya)
Gruptan önce siz asıl Baykal'ın yüzde anlayışı öğrenin.
*
Aydın Doğan vergi rekortmeni. (medya)
İşi bilmek buna derler herhalde. Devlete olan borcunu zamanında ödesen seni
kim rekortmen ilan eder ki?
*
Özürlüye saygısızlık. (medya)
Özürsüze saygı var mı ki?
Salkım ve talkın yada iki haber kırmızı biber
Yeni Şafak'tan bir haber;
"6 Nokta Körler Derneği Sakarya Şubesi Başkanı Hatice Akçil başörtülü olduğu
için dernek binasına alınmıyor."
Hemen hisleriniz cûşa geldi, hasisleriniz boşa gitti.
Mutlaka o malum yerden emir geldi diye düşündünüz.
Aynı günkü Milliyet'te şöyle bir haber vardı;
"Yerel seçimlerde ANAP'tan istifa edip AKP'den aday olan Adana Büyük Şehir
Belediye Başkanı Aytaç Durak Atatürk anıtına çelen koydu. Durak, törene katılmak isteyen iki türbanlı kadına engel oldu?"
Aslında "araştırmacı gazetecilik", bu iki haberi peşpeşe verebilmek değil mi?
Aklıma, "yapacak ama o birileri bırakmıyor" sözünü sakız yapan bazı andavallar geldi bir an.
Sonra da gitti aklımdan.
Çözüm sakızını çiğneyip çiğneyip, zevke göre de balon yapıp patlatanlar çözüme buradan, Türkiye'den başlamalı.
Annan'ın (bazıları ananın diye okuyor, yanlış) dokuz bin sayfalık o gizem dolu planından önce biz bu ülkedeki gizemi anlaşılır-bilinir yapalım.
Mesela; önce bu ülkedeki mandacıları netleştirelim.
"Manda isteyen bilmem ne bayırında var, gidip alsın" diyene inat, biz içimizdeki manda hayranlarını bilelim.
Ülkede yeterince demokrasi var, kim neyi isterse ondan olabilir, doğru. Ama "gizli sevda, açık tasnif" da olsun bu arada.
Başka?
Mütareke basını ile vatanın bölünmez bütünlüğü savunanlar da netleşsin.
İçinde yaşadığı, havasını soluduğu, suyunu yudumladığı bu güzel ülkeden çok "gözü-gönlü dışarı" bohçası hazır olanları da netleştirelim.
Türk insanından çok, hatta yerine Yunan'ı-Rum'u seven, Türkiye'den çok Yunanistan'a gönülden hayranlık duyanları, KKTC yerine GKRH'ni (Güney Kıbrıs Rum Hükümetin) sevenleri de belirleyelim bu referandum sayesinde.
Damarlarında "asil Türk kanı" yerine başka sıvı dolaşanları da netleştirelim.
Türk değil de sadece şimdilik kaydıyla Türkiyeli olduğunu söyleyenleri de belirleyelim bu yolla.
Türkiye'de, şayet varsa Rumcu, Ermenici, "arz-i mevudcu" köşe yazarlarını, diplomatları, bürokratları, kısaca ülkenin yönetim kadrolarında etkin kişileri bilelim. Bu ülkede yaşayan bir insanın Rum, Ermeni Yahudi olması en tabii durumdur, lakın eğer başka ideallere hizmet ediyorsa, bunu bilmemiz, kimin fikirlerini savunduğumuzu bilmemiz açısından gerekli değil mi?
Mesela bir Rumcu köşe yazarının Kıbrıs'a yaklaşımı, bir Ermenici yazarın Doğu yönünden kastı, bir "arz-i mev'ud" müminin G.Doğu'ya bakışını biz okursak kime göre olayları kavramış oluyoruz?
Biz bu ülkede korkunç bir enformasyon kirliliği yaşıyoruz.
Fikirlerimizi oluşturan, kanaatlerimizi yönlendiren, düşüncelerimizi
şekillendiren kişi yada kuruluşlar bizimle hangi ortak değerleri paylaşıyor?
Aynı inancı mı paylaşıyoruz?
Aynı zevklere mi sahibiz?
Aynı ortak değerleri mi taşıyoruz?
Maalesef biz, bizimle hiçbir ortak paydası olmayanların gözü ile bakıyor, kulağıyla işitiyor, ağzıyla konuşuyoruz.
Böyle onluca da ya amuda kalkık olayları seyrediyoruz, yada şaşı.
Son bir misal;
Türkiye'nin en önemli belediyelerinden birine, o belediyenin hudutları içinde yaşayan geçmişte adına "azınlık" denen, bugün ise etki önünden, "azınlık mı çoğunluk mu?" net olmayan bir gurubun ısrarlı talebi sonucu bir kişi Başkan adayı oluyor, başka isimler daha avantajlıyken.
Ve bu son derece "hatırlı" kişi büyük bir sükse ile Başkan oluverdi.
Kim tayin etti, kim seçti?
"Azınlık" istedi, "çoğunluk" seçti.
Yada Kilise müntesipleri karar verdi, cami müntesibi zevat da seçti.
Bu "azınlık" dediğimiz grubun başkan seçilen kişiye verdiği oy, çoğunluğun verdiği oyun on binde biri nispetinde bile değil.
Yani onda bir istiyor, onda dokuz seçiyor. Mahrem demokrasi bu olsa gerek.
Gelin önce bu ülkede referandumu yapalım, sonra Kıbrıs'ta yaparız.
Böylece neler oluyor hayatta öğrenmiş oluruz.
Kim ABD'ci?
Kim Yunan?
Kim Rumcu?
Kim Ermenici?
Kim manda?
Kim düve ve kim deve?
Hepsi belli olsun.
Basından :
Fatih Ürek: Sert erkeğim, höt dedim mi korkarlar. (medya)
Çok doğru da, höt'ü nasıl söylersiniz? Höyyyeeet gibi mi?
*
Cezaevinde esrar tohumu ekecekti. (medya)
Niye ki, içeri sokmak zorlaştı mı?
*
CHP lideri Baykal'a grupta istifa et çağrısı. (medya)
Gruptan önce siz asıl Baykal'ın yüzde anlayışı öğrenin.
*
Aydın Doğan vergi rekortmeni. (medya)
İşi bilmek buna derler herhalde. Devlete olan borcunu zamanında ödesen seni
kim rekortmen ilan eder ki?
*
Özürlüye saygısızlık. (medya)
Özürsüze saygı var mı ki?
Salkım ve talkın yada iki haber kırmızı biber
Yeni Şafak'tan bir haber;
"6 Nokta Körler Derneği Sakarya Şubesi Başkanı Hatice Akçil başörtülü olduğu
için dernek binasına alınmıyor."
Hemen hisleriniz cûşa geldi, hasisleriniz boşa gitti.
Mutlaka o malum yerden emir geldi diye düşündünüz.
Aynı günkü Milliyet'te şöyle bir haber vardı;
"Yerel seçimlerde ANAP'tan istifa edip AKP'den aday olan Adana Büyük Şehir
Belediye Başkanı Aytaç Durak Atatürk anıtına çelen koydu. Durak, törene katılmak isteyen iki türbanlı kadına engel oldu?"
Aslında "araştırmacı gazetecilik", bu iki haberi peşpeşe verebilmek değil mi?
Aklıma, "yapacak ama o birileri bırakmıyor" sözünü sakız yapan bazı andavallar geldi bir an.
Sonra da gitti aklımdan.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024