Türkiye'de Ermeni terörü ve Büyük Ermenistan Hayali
Oğuz KÖRO?LU
Mondros Mütarekesi öncesi ve sonrasındaki mevcut şartları fırsat bilerek Türklere yönelik saldırılarına hız veren Ermeniler, Sevr Antlaşması'nın kendileriyle ilgili hükümlerinden cesaret alarak da, Türk toprakları üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için topyekün bir askerî taarruza giriştiler. Bunun üzerine TBMM Hükükümeti; Ermenistan'a karşı, 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa'yı Doğu Cephesi Komutanlığı'na atayarak Ermeni saldırılarnı önlemeyi ve doğu sınırlarımızı Misak-ı Milli ilkelerine uygun hale getirmeyi kararlaştırdı. 20 Eylül 1920'de başlayan harekât, Türk Ordusu'nun kısa bir süre içinde Sarıkamış'ı alması 30 Ekim'de Kars'ı kurtarması ve 7 Kasım'da Gümrü'ye girmesiyle sonuçlandı. Ermenilerin barış istemesi üzerine önce bir ateşkes antlaşması, ardından, 2 Aralık 1920'de "Gümrü Barış Antlaşaması" imzalandı. 'Atatürk dönemi TBMM Hükümeti'nin ilk askerî ve siyasî zaferi' hüviyetindeki bu antlaşma gereğince Ermeniler, işgal ettikleri Türk topraklarından çekilerek, Doğu Anadolu'daki toprak taleplerinden de resmen vazgeçmiş oldular. Bu antlaşmayla Türk Milleti, "Mondros"un belirlediği sınırların geçersizliğini fiilen kanıtlamış; "Sevr" kefeninin bu millete biçilemeyeceğini tüm dünyaya göstermiştir. Gümrü Antlaşması, o dönemde Ermenistan'da Bolşevik bir yönetim kurulu olduğundan hemen yürürlüğe girmemiş; daha sonra Sovyet Rusya ile imzalanan "Moskova Antlaşması"yla kesinlik kazanmıştır. Gümrü ile ortaya konan hususlar, ilerde Kafkas Cumuhuriyetleri'yle yapılan "Kars Antlaşması"na da temel teşkil etmiş; bu anlaşmaya göre Misak-ı Milli sınırlarımız doğuda, bugünkü geçerliliğiyle en son şeklini almıştır (13 Ekim 1921).(1)
24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması'ndan sonra eyleme dönüştürülmeksizin kulislerde devam eden Ermeni meselesi (!), II. Dünya Savaşı'nın doğurduğu 'nüfuz çatışmaları ve güç dengeleri'ne paralel olarak yeniden gündeme taşınmıştır. Özellikle, 1947'den 1965 yılına kadar Sovyet Rusya'nın tahrik ve teşvikleriyle "Marksist-Leninist" çizgide sistemli olarak yer altında organize ettirildikten sonra, 1965 yılından itibaren dünya çapında yoğun bir "Ermeni propagandası" başlatılmıştır. "Ermeni Lobileri"nin ve onlarla işbirliği yapan Yunan, İsrail, vd. Lobilerin faaliyetleriyle, başta Avrupa ve ABD olmak üzere dünyanın çeşitli üklereinde 20'ye yakın sözde "soykırım anıtı" diktirilmiş, her türlü basın-yayın çalışmaları geniş çapta sürdürülmüş ve böylelikle örgütlenmenin 1972 yılı sonuna kadar her yönüyle tamamlanması sağlanmıştır. Bu propaganda kampanyasının merkezi: Ortadoğu için Beyrut ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi; Avrupa için, Marsilya. Lyon ve Paris; ABD için, Newyork ve California olup en önemli hedefi, Türkiye Cumhuriyeti topraklarının Kars, Ardahan ve çevresinin "Sovyet Ermenistanı"na ilhak edilerek "Büyük Ermenistan ideali"nin hayata geçirilmek istenmesi idi.(2) Bu hedefe yönelik olarak 1973 yılından itibaren Türklere karşı "şiddet ve terör" hareketleri bir tehdit ve baskı unsuru olarak yeniden başlatılmıştır.
ASALA- ERMENİ TERÖRÜ
27 Ocak 1973 tarihinde Mıgırdiç Yanikyan adlı bir teröristin ABD'de Santa Barbara Oteli'nde Los Angeles Başkonsolosumuz Mehmet Baydar ile yardımcısı Bahadır Demir'i namertçe öldürmesiyle 51 yıl sonra tekrar başlatılan Ermeni terörünün bu safhası, 1975'ten sonra yerini "örgütlü Ermeni terörüne" bırakmış ve yurt dışındaki Türk görevlilerine, temsilciliklerine ve kuruluşlarına yönelik silahlı, bombalı saldırılar hızlı bir tırmanış göstermiştir. 11 yılda (1973-1984) 42 Türk temsilcisi ve yakınını katleden "ölüm ve propaganda" örgütleri olarak ikiye ayrılan Ermeni terör gruplarının sayısı 9'dur. Ancak bütün cinayet faaliyetlerin , hedefleri aynı; ve fakat metodları farklı üç ana örgüt yürütmektedir: ASALA (Armenian Secret Army for Liberation of Armenia- Ermenistan'ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu), JCAG (Justice Commandos of the Armenian Genocide- Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları), ARA (Armenian Revolutionary Army-Ermeni ihtilal ordusu).(3)
Kendilerine farklı adlar yakıştırarak katliam yapan Ermeni terör örgütleri,"silahlı mücadele" ile savunmakta oldukları amaçlarını yayınladıkları bildirilerde şöyle açıklamaktadırlar:
1.İşgal altındaki (!) Ermeni topraklarını kurtarmak (Ermeni topraklarından Doğu Anadolu vilayetlerimiz kastedilmekte)
2.Türkiye'nin 1920 "Sevr Antlaşması"nda öngörülen sınırlara dayalı "Büyük Ermenistan" projesini hayata geçirmek,
3.Sözde Ermeni katliamını tarihi bir gerçek olarak Türkiye'ye kabul ettirmek,
4.1915 yılında Ermenilere yaptığı (!) sözde katliam sebebiyle Türkiye'yi tazminata mahkûm etmek,
5.Ermenilere karşı yapılmış ve hala cezasız kalan sözde katliamın intikamını almak
6.Ermenlerin uğradığı güya haksızlıkları gidermek ve Ermenileri dünyaya mazlum bir millet olarak lanse etmek.
İşte Ermeni terör örgütlerinin cinayet takviminden kanlı sayfalar:
CİNAYET TAKVİMİ
27 Ocak 1973
Santa Barbara'da Başkonsolos Mehmet Baydar ve Bahadır Demir öldürüldü.
22 Ekim 1975
Viyana'da Büyükelçi Daniş Tunalıgil şehit edildi.
24 Ekim 1975
Paris'te Büyükelçi İsmail Erez, Polis Talip Yener şehit edildi.
16 Şubat 1976
Beyrut'ta Büyükelçisi Beşir Balcıoğlu ve Necla Kuneralp öldürüldü.
9 Haziran 1977
Vatikan Büyükelçisi Taha Carım şehit edildi.
2 Haziran 1978
Madrit'te emekli büyükleçi Beşir Balcıoğlu ve Necla Kuneralap öldürüldü.
12 Ekim 1979
Lahey'de Büyükelçi Özdemir Benler'in oğlu Ahmet Benler öldü.
22 Aralık 1979
Paris'te Turizm müşaviri Yılmaz Çolpan öldürüldü.
6 Şubat 1980
Vatikan'da Vecdi Türel silahlı saldırıda yaralandı.
31 Temmuz 1980
Atina'da idari Ateşe Galip Özmen ve kızı Neslihan Özmen öldürüldü.
5 Ağustos 1980
Lyon'da Konsolosluk basıldı. Kavas Bozdağ, Kadir Atılgan, Ramazan Sefer Silahlı saldırıda yaralandı.
26 Eylül 1980
Paris'te basın ateşimiz Selçuk Bakkalbaşı silahlı saldırıda yaralandı.
17 Aralık 1980
Sidney'de Başkonsolos Şarık Arıyak ve koruma görevlisi Engin Seven öldürüldrü.
4 Mart 1981
Paris'te çalışma müşavirimiz Reşat Moralı, din görevlisi Tecelli Arı şehit edildi.
3 Nisan 1981
Kopenghan'da Çalışma müşarviri Cahit Demir silahlı saldırıda ağır yaralandı.
9 Haziran 1981
Cenevrede sözleşmeli sekretler Mehmet Yergüz öldürüldü.
24 Eylül 1981
Roma'da ikinci Katip Gökberk Ergenekon silahlı saldırıya uğradı.
28 Ocak 1982
Los Angales'te Türk Başkonsolosu Kemal Arıkan öldürüldü.
8 Nisan 1982
Ottova Büyükelçimiz Ticaret Müşaviri Kemaleddin Güngör silahlı saldırıya uğradı.
7 Haziran 1982
Lizbon'da Türkiye Büyükelçiliği idari ateşesi Erkut Akbay şehit eldu. Nadide Akbay ağır yaralandı...(4)
Ermeni terör örgütleri 1984 tarihi itibariyle, dış dünyanın tepkileri üzerine, taktik değiştirerek PKK terör örgütü (Kürdistan İşçi Partisi) ile işbirliğine gitmektedir. 1984 yılında cereyan eden Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla PKK sahneye itilmiş ve Asala-Jcak-Ara-Nar vs.-Ermeni terör örgütleri geri plana çekilmiştir.
ASIL HEDEF TÜRKİYE'Yİ BÖLMEK
SSCB'nin dağılmasından sonra, 23 Eylül 1991'de bağımsızlığını ilan eden Ermenistan Cumhuriyeti, Türkiye'ye yönelik sözde soykırım iddialarını devlet politikası olarak benimsemiştir. Ermeniler, zulme ve haksızlığa uğramış bir toplum imajı yaratarak dünya kamuoyuna, başta ABD ve Fransa olmak üzere belli başlı devlet ve uluslararası kuruluşları Ermeni davası lehine çekmeye çalışmaktadır.
Ermeni terör örgütlerinin amacı her fırsattan yararlanarak Türkiye'yi istikrarsızlığa sürüklemek ve sözde işgal altındaki Ermeni topraklarını kurtarak bağımsız bir "BüyükErmenistan Cumhuriyeti" kurmaktır. Bugün devlet olma özelliğini elde eden Ermenilerin söz konusu isteklerinin değişik başlıklar altında devam ettiği görülmektedir.
Sözde soykırımın tanınmasını hedefleyen girişimler özellikle Belçika, Fransa, Avustralya, Yunanistan, Kanada, Lübnan, ABD, Rusya ve Arjantin'de yoğunlaşmış ve bu ülkelerde ardı ardına soykırım anıtları dikilmeye başlanmış, hatta bazılarının okullarında sözde soykırım, ders olarak okutulmaya başlanmıştır.(5)
Sonuç olarak, Ermeni sorunu Osmanlı döneminde İmparatorluk topraklarını parçalayarak çıkarlarına ulaşmayı amaçlayan ülkeler tarafından ortaya çıkarılmış, bugün ise isimleri değişmekle birlikte aynı çıkar çevrelerinin, Türkiye Cumhuriyeti topraklarını parçalamak ve siyasi. iktisadi emellerine ulaşmak için çeşitli yönleriyle sıcak tuttukları suni bir sorundur.(6)
DİPNOTLAR VE KAYNAKÇA:
1.Dr.A.İhsan Gencer-Dr.S Özel,Türk İnkılap Tarihi, İst. 1998., s.170-175.
2.H.K.Türk Gözü,Dünkü ve Bugünkü Ermeni Terörizmi ve Düşündürdükleri, Türk Dünyası Araştırmaları, sayı:36, İst.,1995, s.10.
3.a.g.e.,s.11-12.
4.Mehmet Ethemoğlu, Ermeni Terörünün Kısa Tarihçesi, Diyarbakır, 1987.s.59-60.
5.Bkz. Genelkurmay'ın "Ermeni Sorunu" konulu web sit.'http://www.tsk.mil.tr/web_tr.asp'
6.adı geçen site.
7.J.Mayevski,Van ve Bitlis Vilayetleri Askerî İstatistiği, İst.1914. (çev.Mehmet Sadık İst. Matbaa-i Askeriye) s.6.
Oğuz KÖRO?LU
Mondros Mütarekesi öncesi ve sonrasındaki mevcut şartları fırsat bilerek Türklere yönelik saldırılarına hız veren Ermeniler, Sevr Antlaşması'nın kendileriyle ilgili hükümlerinden cesaret alarak da, Türk toprakları üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için topyekün bir askerî taarruza giriştiler. Bunun üzerine TBMM Hükükümeti; Ermenistan'a karşı, 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa'yı Doğu Cephesi Komutanlığı'na atayarak Ermeni saldırılarnı önlemeyi ve doğu sınırlarımızı Misak-ı Milli ilkelerine uygun hale getirmeyi kararlaştırdı. 20 Eylül 1920'de başlayan harekât, Türk Ordusu'nun kısa bir süre içinde Sarıkamış'ı alması 30 Ekim'de Kars'ı kurtarması ve 7 Kasım'da Gümrü'ye girmesiyle sonuçlandı. Ermenilerin barış istemesi üzerine önce bir ateşkes antlaşması, ardından, 2 Aralık 1920'de "Gümrü Barış Antlaşaması" imzalandı. 'Atatürk dönemi TBMM Hükümeti'nin ilk askerî ve siyasî zaferi' hüviyetindeki bu antlaşma gereğince Ermeniler, işgal ettikleri Türk topraklarından çekilerek, Doğu Anadolu'daki toprak taleplerinden de resmen vazgeçmiş oldular. Bu antlaşmayla Türk Milleti, "Mondros"un belirlediği sınırların geçersizliğini fiilen kanıtlamış; "Sevr" kefeninin bu millete biçilemeyeceğini tüm dünyaya göstermiştir. Gümrü Antlaşması, o dönemde Ermenistan'da Bolşevik bir yönetim kurulu olduğundan hemen yürürlüğe girmemiş; daha sonra Sovyet Rusya ile imzalanan "Moskova Antlaşması"yla kesinlik kazanmıştır. Gümrü ile ortaya konan hususlar, ilerde Kafkas Cumuhuriyetleri'yle yapılan "Kars Antlaşması"na da temel teşkil etmiş; bu anlaşmaya göre Misak-ı Milli sınırlarımız doğuda, bugünkü geçerliliğiyle en son şeklini almıştır (13 Ekim 1921).(1)
24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması'ndan sonra eyleme dönüştürülmeksizin kulislerde devam eden Ermeni meselesi (!), II. Dünya Savaşı'nın doğurduğu 'nüfuz çatışmaları ve güç dengeleri'ne paralel olarak yeniden gündeme taşınmıştır. Özellikle, 1947'den 1965 yılına kadar Sovyet Rusya'nın tahrik ve teşvikleriyle "Marksist-Leninist" çizgide sistemli olarak yer altında organize ettirildikten sonra, 1965 yılından itibaren dünya çapında yoğun bir "Ermeni propagandası" başlatılmıştır. "Ermeni Lobileri"nin ve onlarla işbirliği yapan Yunan, İsrail, vd. Lobilerin faaliyetleriyle, başta Avrupa ve ABD olmak üzere dünyanın çeşitli üklereinde 20'ye yakın sözde "soykırım anıtı" diktirilmiş, her türlü basın-yayın çalışmaları geniş çapta sürdürülmüş ve böylelikle örgütlenmenin 1972 yılı sonuna kadar her yönüyle tamamlanması sağlanmıştır. Bu propaganda kampanyasının merkezi: Ortadoğu için Beyrut ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi; Avrupa için, Marsilya. Lyon ve Paris; ABD için, Newyork ve California olup en önemli hedefi, Türkiye Cumhuriyeti topraklarının Kars, Ardahan ve çevresinin "Sovyet Ermenistanı"na ilhak edilerek "Büyük Ermenistan ideali"nin hayata geçirilmek istenmesi idi.(2) Bu hedefe yönelik olarak 1973 yılından itibaren Türklere karşı "şiddet ve terör" hareketleri bir tehdit ve baskı unsuru olarak yeniden başlatılmıştır.
ASALA- ERMENİ TERÖRÜ
27 Ocak 1973 tarihinde Mıgırdiç Yanikyan adlı bir teröristin ABD'de Santa Barbara Oteli'nde Los Angeles Başkonsolosumuz Mehmet Baydar ile yardımcısı Bahadır Demir'i namertçe öldürmesiyle 51 yıl sonra tekrar başlatılan Ermeni terörünün bu safhası, 1975'ten sonra yerini "örgütlü Ermeni terörüne" bırakmış ve yurt dışındaki Türk görevlilerine, temsilciliklerine ve kuruluşlarına yönelik silahlı, bombalı saldırılar hızlı bir tırmanış göstermiştir. 11 yılda (1973-1984) 42 Türk temsilcisi ve yakınını katleden "ölüm ve propaganda" örgütleri olarak ikiye ayrılan Ermeni terör gruplarının sayısı 9'dur. Ancak bütün cinayet faaliyetlerin , hedefleri aynı; ve fakat metodları farklı üç ana örgüt yürütmektedir: ASALA (Armenian Secret Army for Liberation of Armenia- Ermenistan'ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu), JCAG (Justice Commandos of the Armenian Genocide- Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları), ARA (Armenian Revolutionary Army-Ermeni ihtilal ordusu).(3)
Kendilerine farklı adlar yakıştırarak katliam yapan Ermeni terör örgütleri,"silahlı mücadele" ile savunmakta oldukları amaçlarını yayınladıkları bildirilerde şöyle açıklamaktadırlar:
1.İşgal altındaki (!) Ermeni topraklarını kurtarmak (Ermeni topraklarından Doğu Anadolu vilayetlerimiz kastedilmekte)
2.Türkiye'nin 1920 "Sevr Antlaşması"nda öngörülen sınırlara dayalı "Büyük Ermenistan" projesini hayata geçirmek,
3.Sözde Ermeni katliamını tarihi bir gerçek olarak Türkiye'ye kabul ettirmek,
4.1915 yılında Ermenilere yaptığı (!) sözde katliam sebebiyle Türkiye'yi tazminata mahkûm etmek,
5.Ermenilere karşı yapılmış ve hala cezasız kalan sözde katliamın intikamını almak
6.Ermenlerin uğradığı güya haksızlıkları gidermek ve Ermenileri dünyaya mazlum bir millet olarak lanse etmek.
İşte Ermeni terör örgütlerinin cinayet takviminden kanlı sayfalar:
CİNAYET TAKVİMİ
27 Ocak 1973
Santa Barbara'da Başkonsolos Mehmet Baydar ve Bahadır Demir öldürüldü.
22 Ekim 1975
Viyana'da Büyükelçi Daniş Tunalıgil şehit edildi.
24 Ekim 1975
Paris'te Büyükelçi İsmail Erez, Polis Talip Yener şehit edildi.
16 Şubat 1976
Beyrut'ta Büyükelçisi Beşir Balcıoğlu ve Necla Kuneralp öldürüldü.
9 Haziran 1977
Vatikan Büyükelçisi Taha Carım şehit edildi.
2 Haziran 1978
Madrit'te emekli büyükleçi Beşir Balcıoğlu ve Necla Kuneralap öldürüldü.
12 Ekim 1979
Lahey'de Büyükelçi Özdemir Benler'in oğlu Ahmet Benler öldü.
22 Aralık 1979
Paris'te Turizm müşaviri Yılmaz Çolpan öldürüldü.
6 Şubat 1980
Vatikan'da Vecdi Türel silahlı saldırıda yaralandı.
31 Temmuz 1980
Atina'da idari Ateşe Galip Özmen ve kızı Neslihan Özmen öldürüldü.
5 Ağustos 1980
Lyon'da Konsolosluk basıldı. Kavas Bozdağ, Kadir Atılgan, Ramazan Sefer Silahlı saldırıda yaralandı.
26 Eylül 1980
Paris'te basın ateşimiz Selçuk Bakkalbaşı silahlı saldırıda yaralandı.
17 Aralık 1980
Sidney'de Başkonsolos Şarık Arıyak ve koruma görevlisi Engin Seven öldürüldrü.
4 Mart 1981
Paris'te çalışma müşavirimiz Reşat Moralı, din görevlisi Tecelli Arı şehit edildi.
3 Nisan 1981
Kopenghan'da Çalışma müşarviri Cahit Demir silahlı saldırıda ağır yaralandı.
9 Haziran 1981
Cenevrede sözleşmeli sekretler Mehmet Yergüz öldürüldü.
24 Eylül 1981
Roma'da ikinci Katip Gökberk Ergenekon silahlı saldırıya uğradı.
28 Ocak 1982
Los Angales'te Türk Başkonsolosu Kemal Arıkan öldürüldü.
8 Nisan 1982
Ottova Büyükelçimiz Ticaret Müşaviri Kemaleddin Güngör silahlı saldırıya uğradı.
7 Haziran 1982
Lizbon'da Türkiye Büyükelçiliği idari ateşesi Erkut Akbay şehit eldu. Nadide Akbay ağır yaralandı...(4)
Ermeni terör örgütleri 1984 tarihi itibariyle, dış dünyanın tepkileri üzerine, taktik değiştirerek PKK terör örgütü (Kürdistan İşçi Partisi) ile işbirliğine gitmektedir. 1984 yılında cereyan eden Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla PKK sahneye itilmiş ve Asala-Jcak-Ara-Nar vs.-Ermeni terör örgütleri geri plana çekilmiştir.
ASIL HEDEF TÜRKİYE'Yİ BÖLMEK
SSCB'nin dağılmasından sonra, 23 Eylül 1991'de bağımsızlığını ilan eden Ermenistan Cumhuriyeti, Türkiye'ye yönelik sözde soykırım iddialarını devlet politikası olarak benimsemiştir. Ermeniler, zulme ve haksızlığa uğramış bir toplum imajı yaratarak dünya kamuoyuna, başta ABD ve Fransa olmak üzere belli başlı devlet ve uluslararası kuruluşları Ermeni davası lehine çekmeye çalışmaktadır.
Ermeni terör örgütlerinin amacı her fırsattan yararlanarak Türkiye'yi istikrarsızlığa sürüklemek ve sözde işgal altındaki Ermeni topraklarını kurtarak bağımsız bir "BüyükErmenistan Cumhuriyeti" kurmaktır. Bugün devlet olma özelliğini elde eden Ermenilerin söz konusu isteklerinin değişik başlıklar altında devam ettiği görülmektedir.
Sözde soykırımın tanınmasını hedefleyen girişimler özellikle Belçika, Fransa, Avustralya, Yunanistan, Kanada, Lübnan, ABD, Rusya ve Arjantin'de yoğunlaşmış ve bu ülkelerde ardı ardına soykırım anıtları dikilmeye başlanmış, hatta bazılarının okullarında sözde soykırım, ders olarak okutulmaya başlanmıştır.(5)
Sonuç olarak, Ermeni sorunu Osmanlı döneminde İmparatorluk topraklarını parçalayarak çıkarlarına ulaşmayı amaçlayan ülkeler tarafından ortaya çıkarılmış, bugün ise isimleri değişmekle birlikte aynı çıkar çevrelerinin, Türkiye Cumhuriyeti topraklarını parçalamak ve siyasi. iktisadi emellerine ulaşmak için çeşitli yönleriyle sıcak tuttukları suni bir sorundur.(6)
DİPNOTLAR VE KAYNAKÇA:
1.Dr.A.İhsan Gencer-Dr.S Özel,Türk İnkılap Tarihi, İst. 1998., s.170-175.
2.H.K.Türk Gözü,Dünkü ve Bugünkü Ermeni Terörizmi ve Düşündürdükleri, Türk Dünyası Araştırmaları, sayı:36, İst.,1995, s.10.
3.a.g.e.,s.11-12.
4.Mehmet Ethemoğlu, Ermeni Terörünün Kısa Tarihçesi, Diyarbakır, 1987.s.59-60.
5.Bkz. Genelkurmay'ın "Ermeni Sorunu" konulu web sit.'http://www.tsk.mil.tr/web_tr.asp'
6.adı geçen site.
7.J.Mayevski,Van ve Bitlis Vilayetleri Askerî İstatistiği, İst.1914. (çev.Mehmet Sadık İst. Matbaa-i Askeriye) s.6.