Muhammed Emin Erbîlî
Daha sonra aldığı manevi bir işaretle Mısır'a gitti. Câmiül'l-Ezher Medresesine devam etti. Orada hadîs, fıkıh ve tefsir dersleri veren alimlerin ilim meclislerinde bulundu. Şeyh Muhammed el-Eşmûnî'nin Buhârî derslerine devam etti. Şeyh Mustafa İzzedîn Şâfiî'den mezhebi fıkıhını öğrendi. Zaten bâtın (kalp) ilimlerinde yüksek bir veli olan Muhammed Emin Erbilî, zahiri ilimlerde de derin âlim oldu. Embâbe adı verilen köyde yerleşip ilim ve ibadetle meşgûl olup, Allah-u Teala'nın rızasına kavuşmaya çalıştı. Bu köyde bulunduğu sırada çocukları dünyaya geldi. Fakat Ahmet isminde bir oğlu hâricindekiler vefat etti. Bu oğlu da babasının vefatından sonra İngilizlerle olan bir çarpışmada şehid düştü.
Muhammed Emin Erbilî Hazretleri ilk zamanlar kendisinin tasavvuf yolunda olduğunu ve Nakşibendiyye yoluna mensûb bulunduğunu kimseye bildirmedi. Sâdece ilim ve ibâdetlerle meşgûliyetine devâm etti. Daha sonra Bulak'a gidip yerleşti. Burada bulunduğu sırada da Ezher Medresesine gidip gelerek ilimle meşgûl oldu. Zamânın allâmesi ve Ezher Medresesi hocalarından Şeyhülislâm Selim el-Büşrâ'nın derslerine devâm etti. Ondan çok sayıda hadis-i şerif kitabını okudu. Mısır halkı onun zâhiri ilimlerdeki üstünlüğü yanında tasavvuf yolunda yüksek bir veli olduğunu öğrenip, etrâfında toplanmaya başladı. Uzaktan yakından gelerek ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulundular. Bulak'ta bulunduğu sırada Nakşibendiyye yolunun esaslarını öğretip, İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı. Bulak'taki Sinâniyye Mescidinin imâmı hastalanınca, onun vazifesini yürüttü.
İlk zamanlar fazla açılmak istemiyordu. Fakat aldığı mânevi bir işaret onu geniş halk kitlelerine hakkı ve hakîkati anlatmaya sevketti.
Sinâniyye Mescidinde ders vermekle meşgûl iken, yüzünde, işlediği günahların zulmeti bulunan bir genç geldi. Ona tasavvuf yolunda talebe olmak istediğini bildirdi. Fakat Muhammed Emin Erbilî bu gencin günahkâr halini firâseti ile anlayıp, bu yüksek yola hemen giremeyeceğini söyledi. O gence şimdiki günahlarından tövbe etmesini teklif etti. Fakat genç mutlaka tasavvuf yoluna girmekte ısrar etti. Bunun üzerine Muhammed Emin Erbilî Hazretleri gence sert bir lisanla öncelikle günahlarından tövbe etmesi gerektiğini tasavvuf yoluna girmesinin kendisi için tehlikeli olabileceğini anlattı. Uykuya vardığı zaman rüyâsında hocası Şeyh Ömer Efendi'yi gördü. Hocası Iark'tan, onun Bulak'taki evine gelmişti. Hocasını karşılamak için ayağa kalktı. Fakat hocası, kendisine kızgın ve heybetli bir şekilde bakıyordu. Yanında bulunan ve tasavvuf yoluna kabul etmediği genci işaret ederek; "Bu genci yolumuza girmekten niçin alıkoyuyorsun? Sana bu yola girmek isteyen kim gelirse, onu kabûl et" buyurdu.
Daha sonra aldığı manevi bir işaretle Mısır'a gitti. Câmiül'l-Ezher Medresesine devam etti. Orada hadîs, fıkıh ve tefsir dersleri veren alimlerin ilim meclislerinde bulundu. Şeyh Muhammed el-Eşmûnî'nin Buhârî derslerine devam etti. Şeyh Mustafa İzzedîn Şâfiî'den mezhebi fıkıhını öğrendi. Zaten bâtın (kalp) ilimlerinde yüksek bir veli olan Muhammed Emin Erbilî, zahiri ilimlerde de derin âlim oldu. Embâbe adı verilen köyde yerleşip ilim ve ibadetle meşgûl olup, Allah-u Teala'nın rızasına kavuşmaya çalıştı. Bu köyde bulunduğu sırada çocukları dünyaya geldi. Fakat Ahmet isminde bir oğlu hâricindekiler vefat etti. Bu oğlu da babasının vefatından sonra İngilizlerle olan bir çarpışmada şehid düştü.
Muhammed Emin Erbilî Hazretleri ilk zamanlar kendisinin tasavvuf yolunda olduğunu ve Nakşibendiyye yoluna mensûb bulunduğunu kimseye bildirmedi. Sâdece ilim ve ibâdetlerle meşgûliyetine devâm etti. Daha sonra Bulak'a gidip yerleşti. Burada bulunduğu sırada da Ezher Medresesine gidip gelerek ilimle meşgûl oldu. Zamânın allâmesi ve Ezher Medresesi hocalarından Şeyhülislâm Selim el-Büşrâ'nın derslerine devâm etti. Ondan çok sayıda hadis-i şerif kitabını okudu. Mısır halkı onun zâhiri ilimlerdeki üstünlüğü yanında tasavvuf yolunda yüksek bir veli olduğunu öğrenip, etrâfında toplanmaya başladı. Uzaktan yakından gelerek ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulundular. Bulak'ta bulunduğu sırada Nakşibendiyye yolunun esaslarını öğretip, İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı. Bulak'taki Sinâniyye Mescidinin imâmı hastalanınca, onun vazifesini yürüttü.
İlk zamanlar fazla açılmak istemiyordu. Fakat aldığı mânevi bir işaret onu geniş halk kitlelerine hakkı ve hakîkati anlatmaya sevketti.
Sinâniyye Mescidinde ders vermekle meşgûl iken, yüzünde, işlediği günahların zulmeti bulunan bir genç geldi. Ona tasavvuf yolunda talebe olmak istediğini bildirdi. Fakat Muhammed Emin Erbilî bu gencin günahkâr halini firâseti ile anlayıp, bu yüksek yola hemen giremeyeceğini söyledi. O gence şimdiki günahlarından tövbe etmesini teklif etti. Fakat genç mutlaka tasavvuf yoluna girmekte ısrar etti. Bunun üzerine Muhammed Emin Erbilî Hazretleri gence sert bir lisanla öncelikle günahlarından tövbe etmesi gerektiğini tasavvuf yoluna girmesinin kendisi için tehlikeli olabileceğini anlattı. Uykuya vardığı zaman rüyâsında hocası Şeyh Ömer Efendi'yi gördü. Hocası Iark'tan, onun Bulak'taki evine gelmişti. Hocasını karşılamak için ayağa kalktı. Fakat hocası, kendisine kızgın ve heybetli bir şekilde bakıyordu. Yanında bulunan ve tasavvuf yoluna kabul etmediği genci işaret ederek; "Bu genci yolumuza girmekten niçin alıkoyuyorsun? Sana bu yola girmek isteyen kim gelirse, onu kabûl et" buyurdu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.