Pir Muhammed Gencevi
Şah Tahmasb adamlarına emredip; "Bu ineği boğazlayın ve karnından çıkan yavrusunu perdesi ile yanıma getirin" dedi. Hemen ineği götürüp boğazladılar ve buzağıyı yavruluğundan çıkarmadan getirdiler. Önünde buzağıyı yavruluktan çıkardılar. Baktı ki, buzağı erkek, rengi siyah ve kuyruğunun ucu da beyaz. Aynen Pîr Muhammed Hazretlerinin târif ettiği gibi.
Şah Tahmasb bu hâdiseye şaşırıp, ikinci bir plân kurdu. Şeyh Hazretlerine ve talebelerine belli etmeden zehirli şerbet vermelerini emretti. Adamlarına; "Bakalım zehirlenecekler mi?" dedi. Şahın adamları, Şeyh Hazretlerine ve talebelerine içine zehir kattıkları şerbeti içirdiler. Sonra da Şahın yanından çıkardılar. Şeyh Hazretleri oradan ayrılınca, talebelerine; "Bize içirdikleri şerbet zehirli idi" dedi. Daha sonra tenha bir evde toplanıp; "La ilâhe illallah" diyerek zikre başladılar. O kadar zikrettiler ki, hepsi çok terledi ve içtikleri şerbetteki zehiri ter ile vücutlarından dışarı attılar. Hiçbirine bir zarar olmadı. Şâhın adamları kin içinde Şâha; "Bunları katletmek lâzımdır" dediler. Şah Tahmasb; "Biz onların hepsine zehir içirdik; eğer öldüler ise ne âlâ!. Yok zehir tesir etmedi ve ölmediler ise onları öldürmek insafa sığmaz" dedi. Sonra bulundukları yere adam gönderip durumlarını öğrenmek istedi. Hiçbirine bir zarar gelmediğini haber aldı. Bunun üzerine Pîr Muhammed Hazretlerini yanına çağırıp; "Haydi evinize dönünüz. Benim vilâyetimde ne işlersen işle. Kimse seni incitmesin. Zîrâ senin velî olduğunda şüphem kalmadı" dedi.
Şeyh Hazretleri buyurmuştur ki: "Hind beldesinde bir talebem vardır. Beni görmemiştir. Ama onu tasavvufta yetiştirip kâmil ve mükemmel yetiştirmiş ve yetiştirebilen hâle getirdik. O bulunduğu diyârın halkını irşâd etmektedir. Kâmil ve yetişmiş olan mürşid o kimsedir ki, iki talebesinden biri doğuda biri de batıda olsa ve ikisi aynı anda vefât etmek üzere olsa, her ikisinin de başında bulunup, îmânlarını şeytanın vesvesinden muhâfaza eder".
Şah Tahmasb adamlarına emredip; "Bu ineği boğazlayın ve karnından çıkan yavrusunu perdesi ile yanıma getirin" dedi. Hemen ineği götürüp boğazladılar ve buzağıyı yavruluğundan çıkarmadan getirdiler. Önünde buzağıyı yavruluktan çıkardılar. Baktı ki, buzağı erkek, rengi siyah ve kuyruğunun ucu da beyaz. Aynen Pîr Muhammed Hazretlerinin târif ettiği gibi.
Şah Tahmasb bu hâdiseye şaşırıp, ikinci bir plân kurdu. Şeyh Hazretlerine ve talebelerine belli etmeden zehirli şerbet vermelerini emretti. Adamlarına; "Bakalım zehirlenecekler mi?" dedi. Şahın adamları, Şeyh Hazretlerine ve talebelerine içine zehir kattıkları şerbeti içirdiler. Sonra da Şahın yanından çıkardılar. Şeyh Hazretleri oradan ayrılınca, talebelerine; "Bize içirdikleri şerbet zehirli idi" dedi. Daha sonra tenha bir evde toplanıp; "La ilâhe illallah" diyerek zikre başladılar. O kadar zikrettiler ki, hepsi çok terledi ve içtikleri şerbetteki zehiri ter ile vücutlarından dışarı attılar. Hiçbirine bir zarar olmadı. Şâhın adamları kin içinde Şâha; "Bunları katletmek lâzımdır" dediler. Şah Tahmasb; "Biz onların hepsine zehir içirdik; eğer öldüler ise ne âlâ!. Yok zehir tesir etmedi ve ölmediler ise onları öldürmek insafa sığmaz" dedi. Sonra bulundukları yere adam gönderip durumlarını öğrenmek istedi. Hiçbirine bir zarar gelmediğini haber aldı. Bunun üzerine Pîr Muhammed Hazretlerini yanına çağırıp; "Haydi evinize dönünüz. Benim vilâyetimde ne işlersen işle. Kimse seni incitmesin. Zîrâ senin velî olduğunda şüphem kalmadı" dedi.
Şeyh Hazretleri buyurmuştur ki: "Hind beldesinde bir talebem vardır. Beni görmemiştir. Ama onu tasavvufta yetiştirip kâmil ve mükemmel yetiştirmiş ve yetiştirebilen hâle getirdik. O bulunduğu diyârın halkını irşâd etmektedir. Kâmil ve yetişmiş olan mürşid o kimsedir ki, iki talebesinden biri doğuda biri de batıda olsa ve ikisi aynı anda vefât etmek üzere olsa, her ikisinin de başında bulunup, îmânlarını şeytanın vesvesinden muhâfaza eder".