Zamanındaki büyük alimlerden ilim ve edeb öğrendi. Hadis ve fıkıh ilminde müctehid oldu. Meşhur alim ve velilerden Cüneyd-i Bağdadi, Hamdun Kassar bunun mezhebinde idiler. Mezhebi zamanla unutuldu. Süfyân-ı Sevrî Hazretleri Mekke-i Mükerreme'ye gittiği zaman halk başına toplanır, bilmedikleri ve anlayamadıkları hususları sorarlardı. Hepsine teker teker cevap verir, müşkillerini hallederdi. Hafızası çok kuvvetli ve fevkalade idi. "Hafızam, kendisine tevdi ettiğim hiçbir şeyde bana ihanet etmedi" buyurmuştur. Yirmi yıl, geceleri uyumadı ve hiç abdestsiz gezmedi. Ölümü hatırladığında kendinden geçerdi. Kime rastlasa; "Ölüm gelmeden önce ona hazırlan!" derdi.
Güzel halleri ve kerametleri pek çoktur. Süfyân-ı Sevrî'nin annesi ona hamile iken bir gün dama çıkıp komşudan habersiz bir turşu ağzına koydu. Bunun üzerine henüz ana rahminde bulunan Süfyân, kafasını şiddetle annesinin karnına vurdu. O anda annesi, yediği turşuyu izinsiz aldığını hatırlayıp, komşuya koştu. Onunla helalleşti. Süfyân-ı Sevrî ana karnında bile haram lokmayı kabul etmeyip hep helal lokma ile büyüdü.
Son nefes
Süfyân-ı Sevrî'nin gençliğinde sırtı kamburlaşmıştı. Sebebini sordular. Onlara; "Üç âlime talebelik yaptım. Hepsi de zamanının en bilginiydi. Ölüm zamanında üçü de dünyadan imansız gittiler. Ben onların halini görünce, korkudan omurga kemiğim eğrildi. Hele üstadımın birine, uzun seneler hizmet ettim, talebelik yaptım. Hiçbir edebi terkettiğini görmedim. Dünyadan ahirete göçeceği zaman başucunda idim. Gözünü açıp; "Ey Süfyân! Bana ne olduğunu görüyor musunuz?" dedi. Ben de; "Ey üstadım, kendinizi nasıl buluyorsunuz?" dedim. O; "Beni dergahından kovuyorlar, kabul etmiyorlar. Sen buradan git, bize layık değilsin diyorlar" dedi. Sonra Süfyân Hazretleri, yanındakilerden Kur'ân-ı Kerim istedi ve elini kitabın üzerine koyarak; "Şahid olunuz ki o, bu mushaftan ve içinde bulunanlardan nasipsiz öldü. İmansız öldü. Allah-û Teala, dilediğini yapar" dedi.
Bir zaman yanında biri olduğu halde Mekke'ye gidiyorlardı. Süfyân Hazretleri yolda hep ağlıyordu. Yanındaki; "Günahların sebebi ile mi ağlıyorsun?" dedi. Hazret-i Süfyân; Günahlarım çoktur. Lakin beni en fazla endişelendiren ve ağlatan şey acaba imanımı muhafaza edebilecekmiyim korkusudur" buyurdu. Mekke'ye vardılar. Hac esnasında bir genç, Allah korkusuyla öyle bir "Allah" dedi ki, dayanamadı, düşüp vefat etti. Süfyân-ı Sevrî Hazretleri bu hali görünce, gencin cesedinin yanına geldi ve; "Dört defa hac yaptım. Bunların sevabını senin ruhuna hediye ettim. Sen de bu söylediğin "Allah" sözünden meydana gelen sevabı bana versen" deyince, gencin cesedinden; "Verdim" sesi duyuldu. Süfyân-ı Sevrî'ye o gece rüyasında; "Sen çok kâr ettin. Eğer bu aldığını bütün Arafat'ta bulunanlara dağıtsan hepsi zengin olurlardı" denildi.