Dünya, hiçbir zaman olduğu yerde kalmamıştır, bundan sonra da kalmayacaktır. Sürekli değişimler, sürekli yıkımlar ve yapımlar olacaktır. Bu oluşumlar, güç dengelerinin bozulmasına ve kaymasına yol açmaktadır. Öyle ki, güçlü devletler zayıflamakta, zayıf devletler güçlenmektedir. Bunları öngörüp, ona göre politika belirleyen devlet adamları, tarihe damgasını vurmuşlardır. Esasen, devlet adamlarının büyüklüğü, böyle değişim ve dönüşüm durumlarında ortaya çıkmaktadır. Değişim-dönüşüm, yıkım-yapım olmadığı, içte ve dışta dengelerin oturduğu dönemlerde, devlet idare etmek zor değildir. Kaptan, fırtınalı havada gemisini sağ-salim yüzdürmesini becerendir. Şu günlerde, sözünü ettiğimiz köklü değişim ve dönüşümü yaşamaktayız. Zira, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan güç dengeleri bozuluyor. Bir başka deyişle, güç dengelerini koruyan kurumlar işlevlerini yapamaz duruma düşüyor. Hasılı, dünya bir değişimin eşiğinde. Daha açık söyleyelim, ABD gücünü kaybediyor. Bazıları, her ne kadar ABD'yi 'süper güç' olarak nitelendirse de, gerçek bütün çıplaklığıyla ortada. Sovyetler Birliği'nin son devlet başkanı Gorbaçov'un dediği gibi, "ABD süper güç olamaz. Süper güç kavramı, bir soğuk savaş kavramıdır". Ne yazık ki, birçokları soğuk savaş anlayışından kurtulamadığı için, hâlâ "ABD süper güçtür" diyebiliyor. ABD'nin gücünü kaybetmekte olduğunu, yine ABD'liler söylüyorlar. ABD'li yazar Paul Kennedy'den bazı alıntılar yaparak, ABD muhiplerinin değilse bile, o muhiplerin etkilediği saf kişilerin uyanmasına yardımcı olalım. 'Büyük Güçlerin Yükselişi ve Çöküşleri' adlı kitabında Paul Kennedy şöyle diyor: "Birleşik Devletlerde zenginlerle yoksullar arasında 'kazanç farkı' öbür sanayileşmiş ileri ülkelerde olduğundan önemli bir oranda daha geniştir, aynı sebeple, sosyal hizmetlere yapılan devlet harcamaları benzer ülkelerdekine göre GSMH için daha küçük paya sahiptir " (s. 626). Süper güç denilen devletin durumu, işte böyledir Kennedy devam ediyor: ". ... Kamuoyunda gittikçe daha çok tartışılan Birleşik Devletler mevcut konumunu koruyabilir mi sorusuna verilecek tek cevap 'hayır'dır. Bu da sırf, sürekli başkalarının önünde bulunmanın hiçbir toplumun kaderi olmayışındandır" (s.629). Dünyada, en güçlü ve en uzun ömürlü devletler bile, sonunda yıkılmış, tarihe gömülmüşlerdir. ABD'nin de akibeti böyle olacaktır. "Uluslararası dengeler, hiçbir zaman oldukları yerde duramazlar ve durabileceklerini varsaymak devlet adamları açısından budalalık olur" (A.g.e., s. 632). Maalesef, bu budalalığı yapanlar, dünya ile uyumlu devlet adamı olarak sömürücülerin itibarını kazanıyorlar. ABD'nin tarih sahnesinden çekilmesiyle insanlık bir şey kaybeder mi? Hayır, bilakis bu, insanlığın yararınadır. "Dünya, zayıf ve bağımsızlıklarını kaybetmiş milletlerin emeğini söümererek, lüks ve bolluk içinde yaşayan, bir kısım insanları köleleştiren, birçok ülkeler, kıtalar işgal eden ve bir zamanlar herşeye hakim olan bir devletin çöküşüyle, hiçbir şey kaybetmiş olmaz....Giderek yaşlanan ve zayıflayan bir milletin gerilemesiyle, temelleri sarsılan ve kökleri koparılan bir devletin çöküşüyle bu dünya asla bir faciaya sürüklenmeyeceği gibi, muzdarıp de olmaz" (Bkz. Müslümanların Çöküşüyle Dünya Neler Kaybetti, s. 50)."Kan ve Petrol", "Kaynak Savaşları" adlı kitapların yazarı Michael T. Klare de, ABD'nin yıkılacağı, yani güç dengelerinin bozulacağı görüşünü taşıyanlardan biridir. Diyor ki: "... Yakın bir gelecekte Asya'ya doğru, dünyada benzeri görülmemiş, bir servet ve güç kayması yaşanacaktır. Tarih boyunca güçteki büyük geçişler normalde hep şiddetle birlikte olmuştur. Ya gücün zirvesindeki devletler imtiyazlı durumlarını kaybetmeyi önlemek için mücadele ediyorlar, ya da meydan okuyanlar zirvenin üstündekileri devirmek için savaşıyorlar". Güç kaymaları, Türkiye için bir kat daha önem kazanıyor. Çünkü Türkiye, güç kaymasının merkezinde yer almaktadır. Bundan dolayıdır ki, bir türlü sıkıntılardan kurtulamıyoruz. Halbuki, tarihimize, kültür ve medeniyetimize dönsek, sadece kendi sıkıntılarımıza değil, dünyanın sıkıntılarına bile çözüm bulabiliriz.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018