Bazı okurlarımızın e-mail, faks yahut telefon vasıtasıyla sordukları sorularla ilgili dini esasları ve özellikle Peygamber Efendimiz Hz Muhammed'in mucizevi beyanlarını Cuma günleri bu köşeden sizlerle paylaşmakta fayda görüyorum.
Zira insanoğlunun ebediyete uzanan yolculuğu inkârı mümkün olmayan bir gerçektir. Bu sonsuz yolculukta mahçup olmamak, orada garip kalmamak, üç-beş yıllık dünya hayatındaki mahcubiyetten çok daha ciddi önemdedir.
Dolayısıyla hazırlık şart. Çevremiz, vaziyetimiz, yetişme tarzımız bizi bu duyarlılıktan uzak tutsa bile, nefeslerimizi, 'Allah ve O'nun Elçisi Hz. Muhammed'in razı olduğu, ecdadımızın binlerce yıl hizmet ederek şeref bulduğu 'dosdoğru yolda' tüketmek için çırpınmalıyız. Ağır iş değil; Allah ve Rasûlüne şüphesiz bir iman, az da olsa devamlı ve samimiyetle ibadet, istikamet ve güzel ahlak. Bu esaslar çerçevesinde şekillenen duyarlılık huzur getirir, mutluluk getirir, ebedi kazanç getirir.
Melekle sizinle musafaha eder
Gelelim okurlarımızın sorduğu konulardaki bazı hadis-i şeriflere dilerseniz...
Hz. Peygamberin vahiy kâtibi Hanzala anlatıyor:
Bir gün Hz. Ebubekir'le karşılaştık. Bana, nasılsın, diye sordu.
-Hanzala, münafık oldu, dedim.
-Fesübhanallah, sen neler söylüyorsun? diye şaşkınlığını belirtti. İzah ettim:
-Hz. Peygamber'in huzurunda olduğumuz sırada bize cennet veya cehennemden söz edilir, sanki gözlerimizle görür gibi oluruz. Oradan ayrılıp çoluk çocuğumuza, bağ bahçemize karışınca bu halimiz kayboluyor, çoğunlukla unutup gidiyoruz.
-Allah'a yemin olsun ki, ben de aynı hali yaşıyor, aynı şeyi hissediyorum, dedi Hz. Ebubekir.
Beraberce Hz. Peygambere gittik ve durumumuzu arzettik.
Bize
"-Nefsimi kudret elinde tutan Yüce Allah'a yemin olsun ki, siz, benim yanımdaki hali dışarıda da devam ettirip kendinizi koruyabilseniz, melekler sizinle yataklarınızda, yollarınızda müsafaha ederdi. Ey Hanzala, arada sırada böyle olması doğaldır, bu nifak değildir" buyurdular (Müslim, sahih, tevbe, 12; Tirmizi, sünen, kıyamet, 60).
Avuç içinde ateş taşımak ya da istikameti korumak
Hz. Peygamber, açıkça ikaz buyuruyor:
"- İnsanlar öyle bir devir yaşayacaklar ki, o dönemde Hak din üzerine sabretmek, avuçta ateş tutmak gibi zordur. Çünkü o devirde mü'min, (öyle hakaretlere maruz kalır ki) davarından daha zelil bir duruma düşer. Bu baskıya birçok insan dayanamaz. Zayıf olanlar, fire vererek, beş paralık menfaat için din ve mukaddesatından rüşvet verme durumuna düşer. (Dinini beş paralık dünya menfaatı karşılığında satar.) Gündüz ve gecelerin akması öyle devir getirecektir ki, o zaman birileri kalkıp alenen, 'Bir avuç menfaati için bize din (ve mukaddesatını) kim satacak?' diye sorar. Bu soruş boşa değildir... Birçokları dinlerini çok az bir dünya malı karşılığında satar. Bu sıkıntılı günlerde, sizin gibi salıh amel ve ibadetinde olabilen kimselere elli kişinin mükâfatı verilecektir." ((Ebu Davud, sünen, melahim, 17; Tirmizi, sünün, tefsir, 2; ibn Mace, fiten, 21; Kütüb-ü Sitte Muhtasarı, 13/366, 458).
Kurtlar sofrasında zaafa düşmek
Hz. Sevbân radıyallahu anh anlatıyor:
Resûlullah aleyhisselatu vesselâm buyurdular ki:
"Size çullanmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi, birbirlerini çağıracakları zaman yakındır."
Orada bulunanlardan biri: "O gün azlığımızdan mı?" diye sordu.
"- Hayır, buyurdular. Bilakis o gün siz çoksunuz. Lakin sizler, bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöpler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafa atacak!"
"Zaaf da nedir, ey Allah'ın Resûlü?" denildi.
"Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!" buyurdular" (Ebu Dâvud, sünen, melâhim 5).
Zira insanoğlunun ebediyete uzanan yolculuğu inkârı mümkün olmayan bir gerçektir. Bu sonsuz yolculukta mahçup olmamak, orada garip kalmamak, üç-beş yıllık dünya hayatındaki mahcubiyetten çok daha ciddi önemdedir.
Dolayısıyla hazırlık şart. Çevremiz, vaziyetimiz, yetişme tarzımız bizi bu duyarlılıktan uzak tutsa bile, nefeslerimizi, 'Allah ve O'nun Elçisi Hz. Muhammed'in razı olduğu, ecdadımızın binlerce yıl hizmet ederek şeref bulduğu 'dosdoğru yolda' tüketmek için çırpınmalıyız. Ağır iş değil; Allah ve Rasûlüne şüphesiz bir iman, az da olsa devamlı ve samimiyetle ibadet, istikamet ve güzel ahlak. Bu esaslar çerçevesinde şekillenen duyarlılık huzur getirir, mutluluk getirir, ebedi kazanç getirir.
Melekle sizinle musafaha eder
Gelelim okurlarımızın sorduğu konulardaki bazı hadis-i şeriflere dilerseniz...
Hz. Peygamberin vahiy kâtibi Hanzala anlatıyor:
Bir gün Hz. Ebubekir'le karşılaştık. Bana, nasılsın, diye sordu.
-Hanzala, münafık oldu, dedim.
-Fesübhanallah, sen neler söylüyorsun? diye şaşkınlığını belirtti. İzah ettim:
-Hz. Peygamber'in huzurunda olduğumuz sırada bize cennet veya cehennemden söz edilir, sanki gözlerimizle görür gibi oluruz. Oradan ayrılıp çoluk çocuğumuza, bağ bahçemize karışınca bu halimiz kayboluyor, çoğunlukla unutup gidiyoruz.
-Allah'a yemin olsun ki, ben de aynı hali yaşıyor, aynı şeyi hissediyorum, dedi Hz. Ebubekir.
Beraberce Hz. Peygambere gittik ve durumumuzu arzettik.
Bize
"-Nefsimi kudret elinde tutan Yüce Allah'a yemin olsun ki, siz, benim yanımdaki hali dışarıda da devam ettirip kendinizi koruyabilseniz, melekler sizinle yataklarınızda, yollarınızda müsafaha ederdi. Ey Hanzala, arada sırada böyle olması doğaldır, bu nifak değildir" buyurdular (Müslim, sahih, tevbe, 12; Tirmizi, sünen, kıyamet, 60).
Avuç içinde ateş taşımak ya da istikameti korumak
Hz. Peygamber, açıkça ikaz buyuruyor:
"- İnsanlar öyle bir devir yaşayacaklar ki, o dönemde Hak din üzerine sabretmek, avuçta ateş tutmak gibi zordur. Çünkü o devirde mü'min, (öyle hakaretlere maruz kalır ki) davarından daha zelil bir duruma düşer. Bu baskıya birçok insan dayanamaz. Zayıf olanlar, fire vererek, beş paralık menfaat için din ve mukaddesatından rüşvet verme durumuna düşer. (Dinini beş paralık dünya menfaatı karşılığında satar.) Gündüz ve gecelerin akması öyle devir getirecektir ki, o zaman birileri kalkıp alenen, 'Bir avuç menfaati için bize din (ve mukaddesatını) kim satacak?' diye sorar. Bu soruş boşa değildir... Birçokları dinlerini çok az bir dünya malı karşılığında satar. Bu sıkıntılı günlerde, sizin gibi salıh amel ve ibadetinde olabilen kimselere elli kişinin mükâfatı verilecektir." ((Ebu Davud, sünen, melahim, 17; Tirmizi, sünün, tefsir, 2; ibn Mace, fiten, 21; Kütüb-ü Sitte Muhtasarı, 13/366, 458).
Kurtlar sofrasında zaafa düşmek
Hz. Sevbân radıyallahu anh anlatıyor:
Resûlullah aleyhisselatu vesselâm buyurdular ki:
"Size çullanmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi, birbirlerini çağıracakları zaman yakındır."
Orada bulunanlardan biri: "O gün azlığımızdan mı?" diye sordu.
"- Hayır, buyurdular. Bilakis o gün siz çoksunuz. Lakin sizler, bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöpler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafa atacak!"
"Zaaf da nedir, ey Allah'ın Resûlü?" denildi.
"Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!" buyurdular" (Ebu Dâvud, sünen, melâhim 5).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019