İslam, yani yüce dinimiz, "fâsık" bir kişinin bize ulaştırdığı haberi mutlaka "tebeyyün" etmemizi, yani doğruluğunu araştırıp incelememiz gerektiğini bize on dört asır önce emretti.Peki, kimdir "fâsık"?"Günahkâr" kişiye denir "fâsık", akla gelen ilk tarif.Kâfirin bir sıfatı/özelliği olarak kullanılıyor olsa da, iman etmiş bir kişi de "fısk ü fücur" sahibi olabilir.Biz bütün tarifleri bir kenarda saklı ve haklı tutarak, "fâsık" vasfını şöyle anlayabiliriz."Ahlakî zaaf.""Ahlakî zaaf" sahibi olmak, küfrü gerektiren bir hal değildir.Doğru.Ama bu zaafı bünyesinde taşıyanın ne zaman ne yapacağını kestirmemiz de mümkün değildir.Ya da bu zaaf sahibi insanın, her an beklenmedik şeylerin eylem alanı olmaya müsait olduğunu söyleyebiliriz.İnsan denen makineyi icat eden "Yüce Yaratıcı" Allah, bu makinenin ne zaman ve hangi sebeplere bağlı olarak arıza yapacağını, yapabileceğini en iyi ve en doğru bilendir.Hatta doğru olarak tek bilendir. Kur'an-ı Kerim'de Hucurat sûresinde geçen "fâsık kişinin haberini araştırmak" emrine özne olan bir sahabedir.Sahabe, yani Resûlüllah'ı mümin olarak gören kişi.Olay neydi?Şu idi;Ama önce ayet-i kerimeyi öğrenelim."Ey inananlar! Size fâsık bir adam bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karşı kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz." (Hucurat 49/6)Peki, ne olmuştu da bu ilahi ölçü müminlere geldi.Tefsir bilginlerinin çoğuna göre bu ayet, Ukbe oğlu Velid hakkında inmiştir. Resûlüllah onu Mustalık oğullarının zekâtını toplamak için göndermişti. Mustalık oğulları Velid'i zekâtları ile birlikte karşıladılar. Fakat Hz. Velid geri döndü ve: "Ey Allah'ın Resûlü Mustalık oğulları, seninle savaşmak üzere toplanmışlar" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah olayın iç yüzünü öğrenmek için Hazret-i Halid b. Velid'i onlara gönderdi. Ve kendisine durumu inceleyip acele etmemesini emretti. Hz. Halid yola çıkar, geceleyin oraya varır ve gözcülerini gönderir. Gözcüler geri dönünce Hz. Halid'e, Mustalık oğullarının İslam'a bağlı olduklarını onların ezanlarını ve namazlarını duyduklarını haber verirler. Sabah olunca Hz. Halid kendisi bizzat Mustalık oğullarına gider. Ve orada hoşuna giden şeyler görür. Hz. Halid Resûlüllah'a döner ve haberi ona iletir. Bunun üzerine yüce Allah bu ayeti indirir. Katade der ki: Resûlüllah der ki: "Tedbirli davranmak Allah'tan, acele ise şeytandandır." Peki, fâsık bir kişinin getirdiği haberin doğruluğunun araştırılması Allah'ın mutlak emri olduğuna göre de farz bir hüküm olmuyor mu?El-cevap oluyor.Müslüman "ahlakî zaaf" içinde olan kişinin söylediğine "balıklama" dalamaz, dalmamalı.Bir peki daha.Bugün Müslüman toplumların haber kaynakları ne ve kim?Hiç düşündünüz mü?Mesela, "el emeği göz nuru" bir iktidarın fiili olarak içinde yer aldığı İslam dünyasını yeniden "haçlıların arzu ettiği şekle sokma" eylemleri hakkındaki bilgi kaynağınız nedir?Ha! Bu arada, "el emeği" sözcüğünde geçen el, vücut organımız olan "el" değildir."Eller kadir kıymet bilmiyor anne" mısrasındaki "el" işte o eldir.Nur, malum nur.Gayesine varmak için kendi öz evladını "demokrasi" aşkına boğmaya cevaz verenlerin Müslüman'a haber kaynağı olmasından daha büyük bir zillet olabilir mi acep?Kimden alıyoruz "fikir dünyamızı oluşturan" haberleri.Kimler istifliyor "bilgi harmanımızı."Aslında "bilgi" doğruluğu tartışılmayan şeydir ya."Bilinen" şeydir çünkü. Tekrar tekrar sormamızda sakınca yok, sayısız fayda var.Kimi kimleri dinliyoruz.Etrafımızda meydana gelen olayları kime uygun yorumluyoruz?Hadis-i şerifte geçtiği üzre, "aldatmanın insanları çepeçevre kuşatacağı" ve "insanların yalancıyı tasdik, doğru konuşanı yalancı sayacakları" bir "ahır zaman" sürecinde, bu soruyu sormak da, doğru cevaplandırmak da dinî bir zorunluluk değil mi?Çünkü bu yalanlar bütün değerlerimizi, ama özellikle de "dinimizi" hedef seçiyor. Ayette geçen; "Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karşı kötülük edersiniz" ifadesi hiç dikkatinizi çekti mi?Daha ne kadar bizimle hiçbir ortak yanı olmayan "kâfirin" haberini ölçü edinip, "bizden" topluluklara kötülük edeceğiz?Peki, ayetin son cümlesine ne diyeceğiz?"Sonra yaptığınıza pişman olursunuz."Olmadık mı?Osmanlı sonrası aynı coğrafya, Batılının icat ettiği "milliyetçilik" aşkıyla kaç on yıldır neler çekti?Yine aynı coğrafya.Senaristler aynı.Senaryo bu kez "demokrasi." En ehven tarifle, "en uygunu" seçme sistemi.Birilerinin çıkarlarına hizmete "en uygun".Amma da çokmuş meğer."Aman ha! Küfr-ü mutlak hücum ediyor" mavalıyla İslam dünyasını haçlı rıhtımına demirleten zihniyetin günümüz uzantısı "zevatı" da unutmayın.Ne zaman İslam, küfrü; "mutlak" ve "mukayyet" diye ikiye ayırdı da biz duymadık?Ey Müslüman! Bir ara, arı duru bir zihinle (şayet kaldıysa) bir düşün, kimin haberleriyle malumat sahibi oluyorsun? Ve kim adına bu bilgileri savunup yayıyorsun?Hiç olsun düşün.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024