Erdoğan 26 Haziran’daki grup toplantısında şöyle diyordu; “Bundan 100 yıl önce çil çil altınlar karşılığında hem kendi ruhunu hem de Kudüs’ü satan çapulcular, nasıl ki Arap kardeşlerimizi temsil etmiyorsa, bugün Suriye’deki yönetim de asla ve asla bizim Suriyeli kardeşlerimizi temsil etmiyor.”
Şimdi bakalım çil çil altın karşılığı vatan toprağını satan zihniyet nasıl bir zihniyetmiş…
…Theodor Herzl, Yahudi devletinin kutsal topraklar üzerinde (Filistin’de) kurulmasını istediğinden birçok çalışmalarda bulundu. Gayesi bir Yahudi şirketi kurup, vadedilmiş topraklar üzerine müstakil ve üç dört milyon Yahudi’ye yetecek genişlikte toprak satın almaktı.
Herzl, 1870 yılından itibaren Filistin toprakları üzerinde tarımsal yerleşme merkezleri teşkil etmeye başladılar. 1870-1896 yılları arasında Filistin’de on yedi tarım kolonisi kuruldu.
Sonra Herzl, Sultan Abdülhamit Han’a arkadaşı Polonyalı Newlinsky’i gönderdi. Bu şahıs aynı zamanda sultanında ajanıydı.
Polonyalı Newlinsky, Sultan Abdülhamit tarafından kabul edildi. Polonyalı Yahudi, Herzl’in hazırladığı teklifi sundu…
Polonyalı Newlinsky, Yahudilerin tüm arzularının Sultan Abdülhamit tarafından kolaylıkla kabul edileceğini sanıyordu. Çünkü Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durum, Newlinsky’yi bir hayli rahatlatmıştı. Fakat Sultan Abdülhamit’in ne derece zeki bir Sultan olduğunu unutmuştu. Abdülhamit, Newlinsky’ye öyle bir cevap verdi ki, bu sözü tarih kaydetti, dünya anladı, bir bizimkiler anlayamadı…
“Newlinsky Efendi! Eğer Mr. Herzl, senin, benim arkadaşım olduğun gibi arkadaşın ise ona söyle, bu meselede ikinci bir adım atmasın. Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu Devleti kanlarını dökerek kazanmışlar ve yine kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz. Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efradı birer birer Plevne’de şehit düşmüşlerdir. Bir tanesi dahi geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanlarında kalmışlardır. Türk Devleti bana ait değildir. Türk milletinindir ve ben onun hiçbir parçasını veremem.”
Bu Yahudi zihniyet asla hedeflerinden vazgeçmemiş. Abdülhamit Han’a suikast bile tertip etmiştiler. Sonra, halkı Sultan aleyhine kışkırtmışlar hatta vatanını para karşılığı satmayan bu büyük insana “kızıl sultan” dedirtmiştiler.
1908’de Abdülhamit Han iktidardan uzaklaştırıldı. 2. Meşrutiyetle beraber ittihat ve Terakki partisine Yahudiler geniş bir şekilde nüfuz ettiler. 1909’da bu parti tarafından kurulan hükumette üç Yahudi nazır (Bakan) bulunuyordu.
Tam bu noktada İttihat ve Terakki Partisi nedir, kimdir, niçin kurulmuştur, sorularının cevabı bulunmalı, hedeflenenle, yapılanlar arasındaki büyük farklar iyice anlaşılmalıdır.
Kısaca araştırdığımızda, Avrupalı devletleri Osmanlı’yı içerden yıkmak için birçok dernek ve teşkilat kurdukları ve destekledikleri görülecektir. Bunlardan biri de daha sonra İttihat ve Terakki adını alacak olan ve 21 Mayıs 1889’da gizli kurulan, İttihâd-ı Osmânî cemiyetidir.
…Kurucularının ekseriyetinin mason olması ile dikkat çeken bu cemiyet, ülke içinde veya dışında aynı gaye ile kurulan cemiyetleri, kendine çekerek kaynaştırmayı başardı. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da basın kendilerine büyük destek verdi. Zaten İttihatçıları iktidar yapan da basındı.
İttihatçılar, gerçek yüzlerini hep sakladılar. Menfaatleri neyi gerektiriyorsa, öyle göründüler. Türk ve İslâm düşmanlarıyla işbirliği yaptıkları, bünyelerinde bunlara yer verdikleri halde, Müslüman, Türkçü ve milliyetçi bir çizgi takip eder göründüler. Fakat Türk ve Müslüman düşmanı Yahudi Emanuel Karaso ve Ermeni Hallaçyan gibileri İttihat ve Terakki’nin ileri gelen elemanlarındandı. Hatta Cemiyeti yöneten genel merkez üyesi yedi kişinin kimlikleri, Meşrûtiyet îlân edildikten sonra bile açıklanmadı.
Bu parti içerisinde milli ve manevi duruşları sağlam insanlarda vardı. Ama kurucularının gerçek hedeflerini göremedikleri için aldanmışlardı, aldatılmışlardı.
Bu parti 1914’te çıkardığı bir kanunla ekalliyet zümrelerine (azınlıklara yani yabancılara) toprak satışının önünü açtı.
Bu kanuna dayanarak; Yahudiler, Filistin’de geniş araziler satın alıp, üzerlerine tapuladılar. Hatta Yahudi nazırlarının tesirleriyle Sultan İkinci Abdülhamit’in Filistin’deki şahsına ait münbit araziler Yahudilere satıldı.
Sonuçta; Haçlı ve Siyonist anlayışların ülkemiz içinde kendi çıkarlarını koruyup, kollamak için partiler kurdurmuş, liderler seçilmişti. Parti içerisinde kritik görevlere kendi adamları yerleştirilmiş ve bu partiler iktidara taşınmışlardı. Bu iktidar sahipleri de, o zamanlar çil çil altın karşılığı vatan topraklarını satmaktan hiç ar etmemişti.
Gün gelir birileri de derse ki; Bir zamanlar yeşil yeşil dolar karşılığı bu ülkenin TÜPRAŞ’ını, Telekom’unu, PETKİM’ini, bilmem kaç milyon metre kare arazisini satan zihniyetle, Kudüs’ü çil çil altın karşılığı satanlar arasında ne fark var? Sayın Erdoğan ne cevap verir?
Şimdi bakalım çil çil altın karşılığı vatan toprağını satan zihniyet nasıl bir zihniyetmiş…
…Theodor Herzl, Yahudi devletinin kutsal topraklar üzerinde (Filistin’de) kurulmasını istediğinden birçok çalışmalarda bulundu. Gayesi bir Yahudi şirketi kurup, vadedilmiş topraklar üzerine müstakil ve üç dört milyon Yahudi’ye yetecek genişlikte toprak satın almaktı.
Herzl, 1870 yılından itibaren Filistin toprakları üzerinde tarımsal yerleşme merkezleri teşkil etmeye başladılar. 1870-1896 yılları arasında Filistin’de on yedi tarım kolonisi kuruldu.
Sonra Herzl, Sultan Abdülhamit Han’a arkadaşı Polonyalı Newlinsky’i gönderdi. Bu şahıs aynı zamanda sultanında ajanıydı.
Polonyalı Newlinsky, Sultan Abdülhamit tarafından kabul edildi. Polonyalı Yahudi, Herzl’in hazırladığı teklifi sundu…
Polonyalı Newlinsky, Yahudilerin tüm arzularının Sultan Abdülhamit tarafından kolaylıkla kabul edileceğini sanıyordu. Çünkü Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durum, Newlinsky’yi bir hayli rahatlatmıştı. Fakat Sultan Abdülhamit’in ne derece zeki bir Sultan olduğunu unutmuştu. Abdülhamit, Newlinsky’ye öyle bir cevap verdi ki, bu sözü tarih kaydetti, dünya anladı, bir bizimkiler anlayamadı…
“Newlinsky Efendi! Eğer Mr. Herzl, senin, benim arkadaşım olduğun gibi arkadaşın ise ona söyle, bu meselede ikinci bir adım atmasın. Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu Devleti kanlarını dökerek kazanmışlar ve yine kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz. Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efradı birer birer Plevne’de şehit düşmüşlerdir. Bir tanesi dahi geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanlarında kalmışlardır. Türk Devleti bana ait değildir. Türk milletinindir ve ben onun hiçbir parçasını veremem.”
Bu Yahudi zihniyet asla hedeflerinden vazgeçmemiş. Abdülhamit Han’a suikast bile tertip etmiştiler. Sonra, halkı Sultan aleyhine kışkırtmışlar hatta vatanını para karşılığı satmayan bu büyük insana “kızıl sultan” dedirtmiştiler.
1908’de Abdülhamit Han iktidardan uzaklaştırıldı. 2. Meşrutiyetle beraber ittihat ve Terakki partisine Yahudiler geniş bir şekilde nüfuz ettiler. 1909’da bu parti tarafından kurulan hükumette üç Yahudi nazır (Bakan) bulunuyordu.
Tam bu noktada İttihat ve Terakki Partisi nedir, kimdir, niçin kurulmuştur, sorularının cevabı bulunmalı, hedeflenenle, yapılanlar arasındaki büyük farklar iyice anlaşılmalıdır.
Kısaca araştırdığımızda, Avrupalı devletleri Osmanlı’yı içerden yıkmak için birçok dernek ve teşkilat kurdukları ve destekledikleri görülecektir. Bunlardan biri de daha sonra İttihat ve Terakki adını alacak olan ve 21 Mayıs 1889’da gizli kurulan, İttihâd-ı Osmânî cemiyetidir.
…Kurucularının ekseriyetinin mason olması ile dikkat çeken bu cemiyet, ülke içinde veya dışında aynı gaye ile kurulan cemiyetleri, kendine çekerek kaynaştırmayı başardı. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da basın kendilerine büyük destek verdi. Zaten İttihatçıları iktidar yapan da basındı.
İttihatçılar, gerçek yüzlerini hep sakladılar. Menfaatleri neyi gerektiriyorsa, öyle göründüler. Türk ve İslâm düşmanlarıyla işbirliği yaptıkları, bünyelerinde bunlara yer verdikleri halde, Müslüman, Türkçü ve milliyetçi bir çizgi takip eder göründüler. Fakat Türk ve Müslüman düşmanı Yahudi Emanuel Karaso ve Ermeni Hallaçyan gibileri İttihat ve Terakki’nin ileri gelen elemanlarındandı. Hatta Cemiyeti yöneten genel merkez üyesi yedi kişinin kimlikleri, Meşrûtiyet îlân edildikten sonra bile açıklanmadı.
Bu parti içerisinde milli ve manevi duruşları sağlam insanlarda vardı. Ama kurucularının gerçek hedeflerini göremedikleri için aldanmışlardı, aldatılmışlardı.
Bu parti 1914’te çıkardığı bir kanunla ekalliyet zümrelerine (azınlıklara yani yabancılara) toprak satışının önünü açtı.
Bu kanuna dayanarak; Yahudiler, Filistin’de geniş araziler satın alıp, üzerlerine tapuladılar. Hatta Yahudi nazırlarının tesirleriyle Sultan İkinci Abdülhamit’in Filistin’deki şahsına ait münbit araziler Yahudilere satıldı.
Sonuçta; Haçlı ve Siyonist anlayışların ülkemiz içinde kendi çıkarlarını koruyup, kollamak için partiler kurdurmuş, liderler seçilmişti. Parti içerisinde kritik görevlere kendi adamları yerleştirilmiş ve bu partiler iktidara taşınmışlardı. Bu iktidar sahipleri de, o zamanlar çil çil altın karşılığı vatan topraklarını satmaktan hiç ar etmemişti.
Gün gelir birileri de derse ki; Bir zamanlar yeşil yeşil dolar karşılığı bu ülkenin TÜPRAŞ’ını, Telekom’unu, PETKİM’ini, bilmem kaç milyon metre kare arazisini satan zihniyetle, Kudüs’ü çil çil altın karşılığı satanlar arasında ne fark var? Sayın Erdoğan ne cevap verir?
Akın Aydın / diğer yazıları
- İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu? / 26.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024