Dünkü yazımızda Haçlı Seferleri, Şark Meselesi, Büyük Ortadoğu Projesi ve Arap Baharı’nın aynı ruhu taşıdığını hedeflerinin de aynı olduğunu ifade etmeye çalışmıştım. Kaldığımız yerden devam edelim.
Bugün gelinen noktada Arap Baharı süreci Suriye’nin kapısına dayanmış zorluyor. Suriye ne zaman pes eder veya etmez şu anda belli değil ama dün de ifade ettiğim gibi bu projeleri ortaya koyan güçler kolay kolay vazgeçmeyecekler. Çünkü İslam coğrafyasını hedef alan projeler sadece kaynaklara hâkim olma düşüncesiyle değil, mensup olunan medeniyetin ve de inançların yönlendirmesiyle ortaya konulmuş şeylerdir. Bundan dolayıdır ki, aradan yüzyıllar geçmiş olmasına ve bunca nesil gelmiş geçmiş olmasına rağmen Haçlı Seferleri’yle Arap Baharı adeta ruh ikizidirler.
Suriye’nin kapısına dayanan Arap Baharı şimdilik Türkiye’nin çevresinde dolanmaktadır ama şu ana kadar Tunus, Mısır ve Libya’da yaşanan değişimler Türkiye’ye her açıdan zarar vermiştir.
Ama Arap Baharı’nın Suriye’de hedefine ulaşmasının Türkiye’ye vereceği zarar diğerleriyle kıyaslanamayacak kadar büyük olacaktır.
Suriye’nin Libyalaşması halinde Türkiye’yi tehdit eden bir iç savaş sonra da parçalanma kaçınılmaz olacaktır. Parçalanan Suriye’den ilk kopacak parça elbette ki Kürtler olacaktır.
Bunun için inceden inceye Barzani kulis yapıyor. İki gün önce “Kürtler gün gelecek birleşecek ve kendi kaderini tayin edecek” ifadelerini kullanan Barzani niyetini gizleme gereği bile duymuyor.
Arkasını yasladığı güçlerin verdiği desteğe güvendiğinden olsa gerek iyice cüretkârlaşan Barzani, yıllardır Kürtlere karşı büyük bir zalimlik yapıldığını, ancak Kürtlerin de bir gün birleşerek müjde vereceğini söyledi. Bunun şiddet veya silahla çözülecek bir mesele olmadığını özellikle vurgulayan Barzani devamla, “Fars, Arap, Türk uluslarından bir eksiğimiz yoktur. Herkes bir müjdeyi bekliyor. Bu müjde her an da açıklanabilir” dedi.
Barzani’nin sözlerinden anladığımız, bahsettiği müjde(!) Fars yani İran, Arap yani Suriye ve de Türkiye’yi dönüştürmeden elde edilmesi mümkün olmayan bir şeydir.
Peki, bu dönüşüm nasıl olacak?
Şiddet ya da silahla olmayacak diye Barzani…
O zaman bu dönüşüm Arap Baharı tarzında olacak.
Yani ülkelere seçme şansı verecekler. Önce Bin Ali, Mübarek ve Kaddafi’ye şimdi de Esad’a sundukları seçeneği çok yakında İran ve Türkiye’ye sunacaklar.
Ya Arap Baharı’na kendiniz teslim olun ya da Arap Baharı size teslim alsın.
Bugün gelinen noktada Arap Baharı süreci Suriye’nin kapısına dayanmış zorluyor. Suriye ne zaman pes eder veya etmez şu anda belli değil ama dün de ifade ettiğim gibi bu projeleri ortaya koyan güçler kolay kolay vazgeçmeyecekler. Çünkü İslam coğrafyasını hedef alan projeler sadece kaynaklara hâkim olma düşüncesiyle değil, mensup olunan medeniyetin ve de inançların yönlendirmesiyle ortaya konulmuş şeylerdir. Bundan dolayıdır ki, aradan yüzyıllar geçmiş olmasına ve bunca nesil gelmiş geçmiş olmasına rağmen Haçlı Seferleri’yle Arap Baharı adeta ruh ikizidirler.
Suriye’nin kapısına dayanan Arap Baharı şimdilik Türkiye’nin çevresinde dolanmaktadır ama şu ana kadar Tunus, Mısır ve Libya’da yaşanan değişimler Türkiye’ye her açıdan zarar vermiştir.
Ama Arap Baharı’nın Suriye’de hedefine ulaşmasının Türkiye’ye vereceği zarar diğerleriyle kıyaslanamayacak kadar büyük olacaktır.
Suriye’nin Libyalaşması halinde Türkiye’yi tehdit eden bir iç savaş sonra da parçalanma kaçınılmaz olacaktır. Parçalanan Suriye’den ilk kopacak parça elbette ki Kürtler olacaktır.
Bunun için inceden inceye Barzani kulis yapıyor. İki gün önce “Kürtler gün gelecek birleşecek ve kendi kaderini tayin edecek” ifadelerini kullanan Barzani niyetini gizleme gereği bile duymuyor.
Arkasını yasladığı güçlerin verdiği desteğe güvendiğinden olsa gerek iyice cüretkârlaşan Barzani, yıllardır Kürtlere karşı büyük bir zalimlik yapıldığını, ancak Kürtlerin de bir gün birleşerek müjde vereceğini söyledi. Bunun şiddet veya silahla çözülecek bir mesele olmadığını özellikle vurgulayan Barzani devamla, “Fars, Arap, Türk uluslarından bir eksiğimiz yoktur. Herkes bir müjdeyi bekliyor. Bu müjde her an da açıklanabilir” dedi.
Barzani’nin sözlerinden anladığımız, bahsettiği müjde(!) Fars yani İran, Arap yani Suriye ve de Türkiye’yi dönüştürmeden elde edilmesi mümkün olmayan bir şeydir.
Peki, bu dönüşüm nasıl olacak?
Şiddet ya da silahla olmayacak diye Barzani…
O zaman bu dönüşüm Arap Baharı tarzında olacak.
Yani ülkelere seçme şansı verecekler. Önce Bin Ali, Mübarek ve Kaddafi’ye şimdi de Esad’a sundukları seçeneği çok yakında İran ve Türkiye’ye sunacaklar.
Ya Arap Baharı’na kendiniz teslim olun ya da Arap Baharı size teslim alsın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024