Tarih boyunca bâtıl ve aveneleri güneş balçıkla sıvanır mantığı ile hareket etmiş ve bu mantığı geliştirmeye çalışmışlardır. Bâtıl cenahında bulunan otoriterler bâtıl cenahın neferlerine siyasi ve ekonomik alanlarda hep imkân sağlamış ve bu uğurda imkânlarını bu neferler için seferber etmişlerdir. Bu imkânları bulanlar kimi zaman kalemleri ile kimi zamanda Bâtıldan aldıkları rütbeleri ile amaçları doğrultusunda hareket etmişlerdir. Ancak çağımız medya ve iletişim çağı olduğundan, bu gün bâtıl cenah imkânlarını TV, radyo, gazete, dergi, internet vb. alanlara seferber etmekte ve bu cenahın da neferleri misyonları dalında uğraş vermektedirler.
Bâtıl serleri bazen hak neferleri içinde bulunan ve hakkın neferlerinden biri diye bilinen bazılarını da kendilerine aktör olarak seçerler, onları imkânlarla donatırlar ve onlarda menfaat ve çıkarlara kul oldukları için hak neferleri arasında tefrika çıkararak bâtıla hizmet etmiş olurlar.
Hak neferleri özellikle bâtılın aktörlüğünü üstlenenlere çok dikkat etmelidirler. Zira bâtılın kendisi kendisini bâtıl olarak gösterdiği için hak neferlerin arasında pek başarılı olamaz. Ancak bâtılın aktörleri hak neferleri içinde gözüküp kendisini hak kisvesinde sunduğundan bazılarını yanıltıp amacında kullanabilir. Bu bağlamda İmam Ali ve Ehl-i Beyt okulunun öğrencileri kendilerini iki yaşında deve konumuna sokmalı, kendilerini sağdırtmamalı ve sırtlarını bu aktörlere binek yapmamalıdırlar.
İslam tarihinde bu güne kadar Ehli hakkın ve hidayetin önderleri ve kurtuluş gemisinin kaptanları olan Ehl-i Beyt imamları hakkında çok şeyler söylenmiş ve yazılmıştır. Bu söylenen ve yazılanların kimisi hakkı ifa ettiği gibi kimisi de bâtılı ifa etmiştir. Bâtılı ifa edenlerin bazıları doğruya, hakka ulaşamadıklarından söyledikleri ve yazdıklarını hak olarak gördükleri için söylemişler ve yazmışlardır. Bazıları da söyledikleri ve yazdıklarının bâtıl olduğunu bildikleri halde taassup, bağnazlık, çıkar ve menfaatleri gereği hakkı inkâr etmiş ve bâtılı hak olarak savunmuşlardır. İnsaf ehli olan ve derdi, amacı din ve hakikat derdi olan ve kendilerini hakka adayanlar bu gerçekleri gördükleri zaman, bâtıl ve yanlış üzerinde direnmemiş tam aksine hakkı haykırmaya ve itiraf etmeye başlamışlardır.
Dinler tarihi boyunca dine karşı olanlar zümresi, genelde dine karşı din ile mücadele etmişlerdir. Bunlar İblisin askerliğini yapanlardır. Bazı insanlarda dine inandıkları, dinin mensubu oldukları halde “nefse esir, iblise tutsak” olduklarından dolayı, çıkar ve menfaatleri doğrultusunda dinden ve din mensuplarından nemalanmak için ilahi değer ve kavramları kullanmışlardır.
İkinci zümrenin dine ve mensuplarına vurdukları zararlar birinci zümreden daha fazla olmuştur. Zira birinci zümre din karşıtı olduklarını açıkça sergiledikleri için, samimi Müslümanlar onlara karşı nasıl tedbir alacaklarını bilmektedirler. Ancak ikinci zümre kendilerini din diyanet ehli göstererek, nefsin havarisi olduklarından dolayı samimi dindarların zihinlerini bulandırmış ve bu alanda birçok zararlara sebep olmuşlardır.
Şeytan insanları kendisine uşak ve kul etmek için her türlü vesileyi kullanır. Kimisini kadın yoluyla, kimisini servet düşkünlüğü ile kimisini makam ve mevki ile kimisini alkol ve kumar ile kimisini soy ve sop ile kimisini kin, haset, gıybet gibi nefsi hastalıklar ile kimisini de ibadet yolu ile aldatmak ister. İblisin aldatma alanında başarılı olduğu alanlardan bir tanesi ibadet kanalı ile aldatmasıdır. İblis ilk aşamada insana sünnetleri önemsiz ve mekruhları ise tatlı gösterir. Bu alanda başarılı olduktan sonra farzları önemsiz ve haramları tatlı gösterir. İnsan bu aşamaya geldiği zaman yaptığı günahlara şeriat kılıfı giydirmeye ve günahını meşrulaştırmaya gayret eder…
Selam ve dua ile.
Bâtıl serleri bazen hak neferleri içinde bulunan ve hakkın neferlerinden biri diye bilinen bazılarını da kendilerine aktör olarak seçerler, onları imkânlarla donatırlar ve onlarda menfaat ve çıkarlara kul oldukları için hak neferleri arasında tefrika çıkararak bâtıla hizmet etmiş olurlar.
Hak neferleri özellikle bâtılın aktörlüğünü üstlenenlere çok dikkat etmelidirler. Zira bâtılın kendisi kendisini bâtıl olarak gösterdiği için hak neferlerin arasında pek başarılı olamaz. Ancak bâtılın aktörleri hak neferleri içinde gözüküp kendisini hak kisvesinde sunduğundan bazılarını yanıltıp amacında kullanabilir. Bu bağlamda İmam Ali ve Ehl-i Beyt okulunun öğrencileri kendilerini iki yaşında deve konumuna sokmalı, kendilerini sağdırtmamalı ve sırtlarını bu aktörlere binek yapmamalıdırlar.
İslam tarihinde bu güne kadar Ehli hakkın ve hidayetin önderleri ve kurtuluş gemisinin kaptanları olan Ehl-i Beyt imamları hakkında çok şeyler söylenmiş ve yazılmıştır. Bu söylenen ve yazılanların kimisi hakkı ifa ettiği gibi kimisi de bâtılı ifa etmiştir. Bâtılı ifa edenlerin bazıları doğruya, hakka ulaşamadıklarından söyledikleri ve yazdıklarını hak olarak gördükleri için söylemişler ve yazmışlardır. Bazıları da söyledikleri ve yazdıklarının bâtıl olduğunu bildikleri halde taassup, bağnazlık, çıkar ve menfaatleri gereği hakkı inkâr etmiş ve bâtılı hak olarak savunmuşlardır. İnsaf ehli olan ve derdi, amacı din ve hakikat derdi olan ve kendilerini hakka adayanlar bu gerçekleri gördükleri zaman, bâtıl ve yanlış üzerinde direnmemiş tam aksine hakkı haykırmaya ve itiraf etmeye başlamışlardır.
Dinler tarihi boyunca dine karşı olanlar zümresi, genelde dine karşı din ile mücadele etmişlerdir. Bunlar İblisin askerliğini yapanlardır. Bazı insanlarda dine inandıkları, dinin mensubu oldukları halde “nefse esir, iblise tutsak” olduklarından dolayı, çıkar ve menfaatleri doğrultusunda dinden ve din mensuplarından nemalanmak için ilahi değer ve kavramları kullanmışlardır.
İkinci zümrenin dine ve mensuplarına vurdukları zararlar birinci zümreden daha fazla olmuştur. Zira birinci zümre din karşıtı olduklarını açıkça sergiledikleri için, samimi Müslümanlar onlara karşı nasıl tedbir alacaklarını bilmektedirler. Ancak ikinci zümre kendilerini din diyanet ehli göstererek, nefsin havarisi olduklarından dolayı samimi dindarların zihinlerini bulandırmış ve bu alanda birçok zararlara sebep olmuşlardır.
Şeytan insanları kendisine uşak ve kul etmek için her türlü vesileyi kullanır. Kimisini kadın yoluyla, kimisini servet düşkünlüğü ile kimisini makam ve mevki ile kimisini alkol ve kumar ile kimisini soy ve sop ile kimisini kin, haset, gıybet gibi nefsi hastalıklar ile kimisini de ibadet yolu ile aldatmak ister. İblisin aldatma alanında başarılı olduğu alanlardan bir tanesi ibadet kanalı ile aldatmasıdır. İblis ilk aşamada insana sünnetleri önemsiz ve mekruhları ise tatlı gösterir. Bu alanda başarılı olduktan sonra farzları önemsiz ve haramları tatlı gösterir. İnsan bu aşamaya geldiği zaman yaptığı günahlara şeriat kılıfı giydirmeye ve günahını meşrulaştırmaya gayret eder…
Selam ve dua ile.
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012