Her ölüm zordur, her gidenin arkasından ağlanır ama en zoru anne babanın evladını uğurlamasıdır. O yüzden eskiler 'Allah (c.c) sıralı ölüm versin' diye dua ederler. Ancak son günlerde her gün bir sürü anne-baba evladının cenazesine gidiyor. Bir sürü bebek babasının cenazesinde anlamsızca etrafa bakıyor. Hiç tanımayacakları, hiç hatırlamayacakları babalarının?
Şöyle biraz geriye dönecek olursak, âkil insanlar heyetini, çözüm sürecinin başladığı günleri hatırlayacak olursak, bu sürecin anaların gözlerinin yaşının durması için, artık şehit cenazelerinin gelmemesi için başlatıldığı açıklamalarını hepimiz anımsarız. O zamanlar gazetemiz yazarları olarak bunun çözüm değil çözümsüzlük getireceğini, bu şekilde çözüm olamayacağını defalarca ifade ettik. Bugün gelinen noktada haklılığımız ortaya çıktı ama insanın keşke yanılsaydık diyeceği bir tabloyla karşı karşıyayız maalesef. Gün geçmiyor ki bir şehit haberi olmasın. Analar ağlamasın, dul kalan eşler ağlamasın ama gerek hükümet, gerekse muhalefet kanalında baş sağlığı dilemekten, karşılığının misliyle verileceğinin söylenmesinden başka bir tepki ya da kalıcı bir çözüm arayışı yok. Aksine daha çok bu olayları körükler bir durum var. Niye bu rahatlık? Bunun birçok nedeni var tabi. O anaların, babaların yaşadıklarını anlamıyorlar bir kere. Siz hiç meclisteki bir milletvekilinin ya da bir partinin ileri geleninin çocuğunun şehit olduğunu duydunuz mu? Duyamazsınız. Hatta askere bile gitmeyenler var içlerinde. Şehit cenazelerinin çıktığı evlere baktığınızda çoğu dış sıvası bile olmayan, gecekondu tarzı, sobalı evler. Lüks bir villadan şehit cenazesi çıkmaz. Hal böyle olunca sadece camiye cenaze namazına gidip 'Vatan sağ olsun!' beyanatları vermek kolay olur tabi ki.
Şehit ailelerine sormak istiyorum buradan: 7 Haziran seçimlerinde hükümet başlayan terör olayları karşısında bunu tek başına iktidar olamamasına bağlamamış mıydı? Dememiş miydiler? Bizi tek başımıza iktidara getirin huzur olsun, olaylar bitsin. Birçoğunuz da gidip Kasım seçimlerinde oyunuzu vermediniz mi bu yüzden? Niye şimdi sormuyorsunuz neden daha da kötü oldu diye? Hani huzur, hani barış diye niye sormuyorsunuz? Evlatlarımız niye ölüyor, ne uğruna ölüyor diye? Kolay mı büyüttünüz siz o fidanları? Şimdi de tutturmuşlar başkanlık diye. Başkanlık sistemi gelirse âtıllaşmış olan devlet sistemi ortadan kalkarmış da daha dinamik bir devlet yapısı gelirmiş de bu sorunlar çözülürmüş, terör bitermiş.
Şunu mutlaka anlamalıyız. Olay terör olayı değil. Olay ülkemizin parçalanması, federatif yapıyla beraber topraklarımızın Büyük İsrail Devleti'ne terk edilmesi olayıdır. Sizin çocuklarınız vatan müdafaası için değil, vatan toprağını emperyalist güçlere terk etmek uğruna çıkarılan çatışmalarda şehit oluyor. Hırslar uğruna şehit ediliyor. Kıyılıyor onlara. Yazık oluyor. Uyanalım artık. Üstelik Müslümanı Müslümana kırdıracak savaş çığırtkanlıkları yapılıyor. Bu gidişle bitmeyecek korkarım ki bu şehit cenazeleri. Sahip çıkın artık çocuklarınıza, geleceğinize. Ateş düştüğü yeri yakar evet sizin ocağınız yandı ama bütün vatan yanacak, ortalık sis, duman görün artık. Artık analar gerçekten ağlamasın, n'olur?
Şöyle biraz geriye dönecek olursak, âkil insanlar heyetini, çözüm sürecinin başladığı günleri hatırlayacak olursak, bu sürecin anaların gözlerinin yaşının durması için, artık şehit cenazelerinin gelmemesi için başlatıldığı açıklamalarını hepimiz anımsarız. O zamanlar gazetemiz yazarları olarak bunun çözüm değil çözümsüzlük getireceğini, bu şekilde çözüm olamayacağını defalarca ifade ettik. Bugün gelinen noktada haklılığımız ortaya çıktı ama insanın keşke yanılsaydık diyeceği bir tabloyla karşı karşıyayız maalesef. Gün geçmiyor ki bir şehit haberi olmasın. Analar ağlamasın, dul kalan eşler ağlamasın ama gerek hükümet, gerekse muhalefet kanalında baş sağlığı dilemekten, karşılığının misliyle verileceğinin söylenmesinden başka bir tepki ya da kalıcı bir çözüm arayışı yok. Aksine daha çok bu olayları körükler bir durum var. Niye bu rahatlık? Bunun birçok nedeni var tabi. O anaların, babaların yaşadıklarını anlamıyorlar bir kere. Siz hiç meclisteki bir milletvekilinin ya da bir partinin ileri geleninin çocuğunun şehit olduğunu duydunuz mu? Duyamazsınız. Hatta askere bile gitmeyenler var içlerinde. Şehit cenazelerinin çıktığı evlere baktığınızda çoğu dış sıvası bile olmayan, gecekondu tarzı, sobalı evler. Lüks bir villadan şehit cenazesi çıkmaz. Hal böyle olunca sadece camiye cenaze namazına gidip 'Vatan sağ olsun!' beyanatları vermek kolay olur tabi ki.
Şehit ailelerine sormak istiyorum buradan: 7 Haziran seçimlerinde hükümet başlayan terör olayları karşısında bunu tek başına iktidar olamamasına bağlamamış mıydı? Dememiş miydiler? Bizi tek başımıza iktidara getirin huzur olsun, olaylar bitsin. Birçoğunuz da gidip Kasım seçimlerinde oyunuzu vermediniz mi bu yüzden? Niye şimdi sormuyorsunuz neden daha da kötü oldu diye? Hani huzur, hani barış diye niye sormuyorsunuz? Evlatlarımız niye ölüyor, ne uğruna ölüyor diye? Kolay mı büyüttünüz siz o fidanları? Şimdi de tutturmuşlar başkanlık diye. Başkanlık sistemi gelirse âtıllaşmış olan devlet sistemi ortadan kalkarmış da daha dinamik bir devlet yapısı gelirmiş de bu sorunlar çözülürmüş, terör bitermiş.
Şunu mutlaka anlamalıyız. Olay terör olayı değil. Olay ülkemizin parçalanması, federatif yapıyla beraber topraklarımızın Büyük İsrail Devleti'ne terk edilmesi olayıdır. Sizin çocuklarınız vatan müdafaası için değil, vatan toprağını emperyalist güçlere terk etmek uğruna çıkarılan çatışmalarda şehit oluyor. Hırslar uğruna şehit ediliyor. Kıyılıyor onlara. Yazık oluyor. Uyanalım artık. Üstelik Müslümanı Müslümana kırdıracak savaş çığırtkanlıkları yapılıyor. Bu gidişle bitmeyecek korkarım ki bu şehit cenazeleri. Sahip çıkın artık çocuklarınıza, geleceğinize. Ateş düştüğü yeri yakar evet sizin ocağınız yandı ama bütün vatan yanacak, ortalık sis, duman görün artık. Artık analar gerçekten ağlamasın, n'olur?
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020