Afganistan Harekatı, kendi koşulları içerisinde icra edilecek olsaydı, bu konunun neden ve nasılları pek gündeme gelmeyecekti. Amerika Körfez Harbi'nin aksine, uyguladığı sansürle, karartma uyguladığı kara harekatı, kör topal icra edilecekti.
Hem zaten sonuçta bu Amerikanın savaşıydı ve Amerikan askerleri ölecekti. Ve bizi de pek ilgilendirmeyecekti.
Ancak Türk Askerinin de, harekata müdahil olacağı, "şikesinden" sonra durum bizim adımıza çok değişti. Hatta Özel Kuvvetlerimize ait takviye edilmiş bir taburun, bölgeye gönderileceği açıklığa kavuştuktan sonra, kara harekatının yapılışıyla ilgili çekinceler gündeme gelmeye başladı.
Hoş; Amerikan Savunma Bakanı Rumsfield, "Asker göndermek Türkiye'nin kendi kararıdır" demişti ya, olsun...
Ne vardı bunda?
Hatta kıvrak bir bel harekatıyla, Türkiye'nin beklentileri konusunda kündeye getirildiğini de düşünmemize gerek bile yoktu. Ne de olsa; "Amerika diyorsa doğrudur" diyen inisiyatifimizin medarı iftiharları, hükümet olarak Türkiye'nin çıkarları konusunda gerekli tedbirleri ve garantileri çoktan almışlardı(!).
Veya en azından almış olmaları gerekiyordu.
Artık cephe gerisi denilen bir derinliğin dahi olmadığı bir cephenin gerisinden başlayacak; cephe hattına, sonra ilerisine ve nihayet hedef ülkenin derinliğinde icra edilecek, bir harekata asker gönderiyoruz.
"Ateşe sokulan elimiz", "Geleceğimizi ipotek altına alışımız" ve "Uluslararası arenada yalnızlığa olan mahkumiyetimizin" tavan yaptığı Afgan Harekatının, hafakanların basacağı bir harekat olduğunu, umarız gelecek dönemde gözlemlemek zorunda kalmayız.
Sayın Savunma Bakanının dediklerinin yanında, diğer yapılanlar da midenizi bulandırmasın. Güneydoğumuz, Kıbrıs, Ege, Ermeni iddiaları, AB'ye giriş ve bilmem daha nice konuda, daha nice nice herze varken... Ve bu konulardaki malumlar, malumumuz iken... Sonsuz Özgürlük Harekatı'ndaki odun kırıcıların "hık" deyicisi Türkiye'nin, müttefikleri indinde, "Minnettarız" denilen makama ulaştığını görmezlikten gelmek, müttefiklerimize haksızlık değil midir!?
Yeniden parselizasyona tabi tutulmuş dünyanın yeniden şekillenmekte oluşuna, inisiyatif kullanamadan dahil olan bir Türkiye'nin görevi Amerika adına fedailik yapmak olmamalıdır.
Ve unutulmamalıdır ki; bugün ortalıkta hüküm süren işsizlik, gün gelir de Kocatepe'de ağıt yakan anaların ve kadınların haykırışlarıyla bozulursa, ne olacaktır ne yapılacaktır, ne hissedilecektir?
Türk kamuoyu, ulusal çıkarların korunması ve kollanması konusunda, elbette basiret sahibidir. Ancak kamuoyunun bugün gönlünde yapılan bu büyük fedakarlığın, Türkiye için bir faydaya dönüşmeyeceğini, aksine zararlara neden olacağı düşüncesi yatmaktadır.
Yunan medyasının; "Bir avuç dolar için!.." diyerek "ti'ye" aldığı, ulusal çıkarların korunmasındaki zavallılık, inanın Ecevit'in ayakkabılarını unutmasıyla ortaya çıkan zavallılıktan çok daha büyük bir zavallılıktır.
Abdullah A?ARO?LU
Hem zaten sonuçta bu Amerikanın savaşıydı ve Amerikan askerleri ölecekti. Ve bizi de pek ilgilendirmeyecekti.
Ancak Türk Askerinin de, harekata müdahil olacağı, "şikesinden" sonra durum bizim adımıza çok değişti. Hatta Özel Kuvvetlerimize ait takviye edilmiş bir taburun, bölgeye gönderileceği açıklığa kavuştuktan sonra, kara harekatının yapılışıyla ilgili çekinceler gündeme gelmeye başladı.
Hoş; Amerikan Savunma Bakanı Rumsfield, "Asker göndermek Türkiye'nin kendi kararıdır" demişti ya, olsun...
Ne vardı bunda?
Hatta kıvrak bir bel harekatıyla, Türkiye'nin beklentileri konusunda kündeye getirildiğini de düşünmemize gerek bile yoktu. Ne de olsa; "Amerika diyorsa doğrudur" diyen inisiyatifimizin medarı iftiharları, hükümet olarak Türkiye'nin çıkarları konusunda gerekli tedbirleri ve garantileri çoktan almışlardı(!).
Veya en azından almış olmaları gerekiyordu.
Artık cephe gerisi denilen bir derinliğin dahi olmadığı bir cephenin gerisinden başlayacak; cephe hattına, sonra ilerisine ve nihayet hedef ülkenin derinliğinde icra edilecek, bir harekata asker gönderiyoruz.
"Ateşe sokulan elimiz", "Geleceğimizi ipotek altına alışımız" ve "Uluslararası arenada yalnızlığa olan mahkumiyetimizin" tavan yaptığı Afgan Harekatının, hafakanların basacağı bir harekat olduğunu, umarız gelecek dönemde gözlemlemek zorunda kalmayız.
Sayın Savunma Bakanının dediklerinin yanında, diğer yapılanlar da midenizi bulandırmasın. Güneydoğumuz, Kıbrıs, Ege, Ermeni iddiaları, AB'ye giriş ve bilmem daha nice konuda, daha nice nice herze varken... Ve bu konulardaki malumlar, malumumuz iken... Sonsuz Özgürlük Harekatı'ndaki odun kırıcıların "hık" deyicisi Türkiye'nin, müttefikleri indinde, "Minnettarız" denilen makama ulaştığını görmezlikten gelmek, müttefiklerimize haksızlık değil midir!?
Yeniden parselizasyona tabi tutulmuş dünyanın yeniden şekillenmekte oluşuna, inisiyatif kullanamadan dahil olan bir Türkiye'nin görevi Amerika adına fedailik yapmak olmamalıdır.
Ve unutulmamalıdır ki; bugün ortalıkta hüküm süren işsizlik, gün gelir de Kocatepe'de ağıt yakan anaların ve kadınların haykırışlarıyla bozulursa, ne olacaktır ne yapılacaktır, ne hissedilecektir?
Türk kamuoyu, ulusal çıkarların korunması ve kollanması konusunda, elbette basiret sahibidir. Ancak kamuoyunun bugün gönlünde yapılan bu büyük fedakarlığın, Türkiye için bir faydaya dönüşmeyeceğini, aksine zararlara neden olacağı düşüncesi yatmaktadır.
Yunan medyasının; "Bir avuç dolar için!.." diyerek "ti'ye" aldığı, ulusal çıkarların korunmasındaki zavallılık, inanın Ecevit'in ayakkabılarını unutmasıyla ortaya çıkan zavallılıktan çok daha büyük bir zavallılıktır.
Abdullah A?ARO?LU