Lübnan'ın eski Başbakanlarından Refik Hariri'nin önceki gün uğradığı suikast sonucu öldürülmesi Lübnan'daki iç dengeleri yerinden oynattı.
Dünyanın en zengin yüz kişisinden biri olan Hariri, Lübnan'da 1970'lerin başından 1990'lara kadar devam eden ülke içindeki iç çatışmalarda önemli roller aldı. Başbakanlığı döneminde batı yanlısı politikalarıyla liberal anlamda çıkışlarından sözettiren Harriri'ye kimlerin ve ne maksatla saldırdığı büyük bir tartışma konusu.
Lübnan sokaklarına fırlayan Hariri yanlıları Lübnan hükümetini olaya duyarsız kalmakla hatta suikasti organize etmekle suçladı.
İran ve Filistin yönetimleri yanısıra Avrupa Birliği ve Amerika'dan olayla ilgili kınamalar geldi.
İsrail ve Amerikan yönetimi mevcut konjonktürü fırsat bilerek Suriye'ye ve İsrail karşıtı muhalif örgütlere yüklenmeye başladılar.
Bush yönetimi Suriye'ye sert bir nota verdi.Elçisini çeken Amerikan yönetimi İsrail'in yaptığı istihbarat çalışmalarının verilerini de kullanarak bir taraftan Filistin ile saldırı bağlantılarını ilintilendirmeye çalıştı bir taraftan da olayın çözülmesi için Rusya ve Türkiye'ye kadar geniş bir alanda baskı sürdürmeyi ihmal etmedi.
Eski Başbakan Hariri'nin ölümü sözkonusu İsrail-Filistin barışının dillendirilmeye çalışıldığı ve Irak'taki seçimlerin parlamentoya yansıdığı bir zamanlamaya denk geldi/getirildi.
1980'lerin ortasında bölgeye başlayan Amerikan müdahaleciliği Hariri suikastıyla yeniden artış gösterecek.
Suriye askerlerinin Lübnan'dan çekilmesini ve Lübnan Hükümeti üzerindeki Esad rejimi etkisinin hafifletilmesini talep eden Bush yönetimi, İsrail ile birlikte bu yeni olayı lehlerine kullanacaklar ve kullanmaktalar.
Suikastın kimlerin lehine geliştiğine baktığımızda bunun İsrail ve Amerika'nın eline büyük bir fırsat sunduğunu rahatlıkla görebiliriz.
Irak'taki etnik hareketlenmeyi gözlerden ırak tutmak ve İsrail karşısında güçlenen muhalif Filistinlileri kıskaca almak için Hariri suikastı büyük bir fırsat kazandırdı.
Hariri sonrası hararetlenen Lübnan merkezli Ortadoğu'nun daha da hararetlenmesini bekleyebiliriz.
İsrail-Amerikan senaryoları, Büyük Ortadoğu Projesinin öngördüğü kaosa kapısını aralarken yeni çatışmalar ve karışıklıklar beklemek gerek.
Lübnan'ın Özal'ı olarak tanınan Hariri'nin politikaları iyi irdelendiğinde onun kimler tarafından ve ne için öldürülmüş olabileceği daha net görülecektir.
Ölenin ardından kimler rant elde ediyorlar bir bakın bakalım...
Dünyanın en zengin yüz kişisinden biri olan Hariri, Lübnan'da 1970'lerin başından 1990'lara kadar devam eden ülke içindeki iç çatışmalarda önemli roller aldı. Başbakanlığı döneminde batı yanlısı politikalarıyla liberal anlamda çıkışlarından sözettiren Harriri'ye kimlerin ve ne maksatla saldırdığı büyük bir tartışma konusu.
Lübnan sokaklarına fırlayan Hariri yanlıları Lübnan hükümetini olaya duyarsız kalmakla hatta suikasti organize etmekle suçladı.
İran ve Filistin yönetimleri yanısıra Avrupa Birliği ve Amerika'dan olayla ilgili kınamalar geldi.
İsrail ve Amerikan yönetimi mevcut konjonktürü fırsat bilerek Suriye'ye ve İsrail karşıtı muhalif örgütlere yüklenmeye başladılar.
Bush yönetimi Suriye'ye sert bir nota verdi.Elçisini çeken Amerikan yönetimi İsrail'in yaptığı istihbarat çalışmalarının verilerini de kullanarak bir taraftan Filistin ile saldırı bağlantılarını ilintilendirmeye çalıştı bir taraftan da olayın çözülmesi için Rusya ve Türkiye'ye kadar geniş bir alanda baskı sürdürmeyi ihmal etmedi.
Eski Başbakan Hariri'nin ölümü sözkonusu İsrail-Filistin barışının dillendirilmeye çalışıldığı ve Irak'taki seçimlerin parlamentoya yansıdığı bir zamanlamaya denk geldi/getirildi.
1980'lerin ortasında bölgeye başlayan Amerikan müdahaleciliği Hariri suikastıyla yeniden artış gösterecek.
Suriye askerlerinin Lübnan'dan çekilmesini ve Lübnan Hükümeti üzerindeki Esad rejimi etkisinin hafifletilmesini talep eden Bush yönetimi, İsrail ile birlikte bu yeni olayı lehlerine kullanacaklar ve kullanmaktalar.
Suikastın kimlerin lehine geliştiğine baktığımızda bunun İsrail ve Amerika'nın eline büyük bir fırsat sunduğunu rahatlıkla görebiliriz.
Irak'taki etnik hareketlenmeyi gözlerden ırak tutmak ve İsrail karşısında güçlenen muhalif Filistinlileri kıskaca almak için Hariri suikastı büyük bir fırsat kazandırdı.
Hariri sonrası hararetlenen Lübnan merkezli Ortadoğu'nun daha da hararetlenmesini bekleyebiliriz.
İsrail-Amerikan senaryoları, Büyük Ortadoğu Projesinin öngördüğü kaosa kapısını aralarken yeni çatışmalar ve karışıklıklar beklemek gerek.
Lübnan'ın Özal'ı olarak tanınan Hariri'nin politikaları iyi irdelendiğinde onun kimler tarafından ve ne için öldürülmüş olabileceği daha net görülecektir.
Ölenin ardından kimler rant elde ediyorlar bir bakın bakalım...
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005