İsrail ile Filistin arasında başlatılan zoraki yakınlaşmanın ardından önceki gün Tel Aviv'de meydana gelen saldırı bölgede büyük bir panik doğurdu.
Barış için adımların atıldığı ve Şaron yönetimi ile Kurey başkanlığındaki kabinenin yeni sürece sokulduğu ortamın ardından patlak veren yeni saldırı diğer saldırılarda olduğu gibi sorunlu bir dönemece işaret ediyor.
7 kişinin öldüğü, 50'den fazla insanın yaralandığı saldırının ardından Filistinli direniş örgütleri Hamas, El Fetih ve İslami Cihad, Tel Aviv'deki saldırıyla uzaktan yakından ilgilerinin olmadığını belirtiler ve sözkonusu barışı baltalamak gibi bir niyetlerinin olmadığına vurgu yaptılar.
El Aksa Şehitleri Tugayı da Kudüs basınına gönderdiği bildiride, sorumluluğu üstlendikleri yolundaki iddiaları reddetti.
Filistin ise Abbas kanalıyla yaptığı açıklamada saldırına ismi bilinmeyen yeni bir örgütün parmağı olduğunu ortaya atarak olayı çok boyutlu olarak araştırıp suçluları yakalayacaklarını söyledi.
Şaron yönetiminin Batı Şeria ve Gazze'den yahudi yerleşimcilere tazminat ödeyerek belli şekilde çekilmesinin ve Abbas'ın İsrail'e yumuşak mesajlar vermesinin ardından meydana gelen saldırı zamanlama açısından önemli olduğu kadar, önemle üzerinde durulması gereken bir konu var ki; o da bölgesel barışta somut adımlar atması beklenerek çocukları öldürmekten geri kalmaamaması ve hatta bu barışa İsrailli radikal kanadın muhalif tavır almış olması.
Bu son saldırıda Filistinli muhalif örgütler hedef seçiliyor ama kimse bu saldırıda MOSSAD ve Şin Bet'in ilişkide olduğu yasadışı örgütleri dile getirmiyor.
Her patlama ve saldırı sonrası Filistin'e yüklenilirken şaibeli saldırıların karşı taraftan geldiği iddiaları pek soruşturulmuyor.
Irak'ta seçimlerin yapılarak sözde demokratik idarenin Amerika'nın tayin ettiği gruplara devrinden ve Lübnan'da Suriye'nin askeri ve politik ağırlığının kaydırılmasından sonra Filistin'de getirilmesi planlanan huzurun öyle kolay sağlanamayacağı görüldü.
Saldırıdan medet beklemek ya da ateşkese karşı gelmek gibi bir tercihimiz olamaz.
Elbette ki bölgesel ateşkesin her iki ülke halkına huzur ve barış getirmesini temenni ediyoruz ama belirttiğimiz üzere atılan suni adımlar kadar verilen sözlerin de yerine getirilmesi bölgesel samimiyetin ilk önceliklerinden.
Tel Aviv'deki saldırı değerlendirilirken bu saldırılarda kimin hedef alındığı değil, kimin hedef dağıttığını da iyi irdelemek lazım değil mi?
Barış için adımların atıldığı ve Şaron yönetimi ile Kurey başkanlığındaki kabinenin yeni sürece sokulduğu ortamın ardından patlak veren yeni saldırı diğer saldırılarda olduğu gibi sorunlu bir dönemece işaret ediyor.
7 kişinin öldüğü, 50'den fazla insanın yaralandığı saldırının ardından Filistinli direniş örgütleri Hamas, El Fetih ve İslami Cihad, Tel Aviv'deki saldırıyla uzaktan yakından ilgilerinin olmadığını belirtiler ve sözkonusu barışı baltalamak gibi bir niyetlerinin olmadığına vurgu yaptılar.
El Aksa Şehitleri Tugayı da Kudüs basınına gönderdiği bildiride, sorumluluğu üstlendikleri yolundaki iddiaları reddetti.
Filistin ise Abbas kanalıyla yaptığı açıklamada saldırına ismi bilinmeyen yeni bir örgütün parmağı olduğunu ortaya atarak olayı çok boyutlu olarak araştırıp suçluları yakalayacaklarını söyledi.
Şaron yönetiminin Batı Şeria ve Gazze'den yahudi yerleşimcilere tazminat ödeyerek belli şekilde çekilmesinin ve Abbas'ın İsrail'e yumuşak mesajlar vermesinin ardından meydana gelen saldırı zamanlama açısından önemli olduğu kadar, önemle üzerinde durulması gereken bir konu var ki; o da bölgesel barışta somut adımlar atması beklenerek çocukları öldürmekten geri kalmaamaması ve hatta bu barışa İsrailli radikal kanadın muhalif tavır almış olması.
Bu son saldırıda Filistinli muhalif örgütler hedef seçiliyor ama kimse bu saldırıda MOSSAD ve Şin Bet'in ilişkide olduğu yasadışı örgütleri dile getirmiyor.
Her patlama ve saldırı sonrası Filistin'e yüklenilirken şaibeli saldırıların karşı taraftan geldiği iddiaları pek soruşturulmuyor.
Irak'ta seçimlerin yapılarak sözde demokratik idarenin Amerika'nın tayin ettiği gruplara devrinden ve Lübnan'da Suriye'nin askeri ve politik ağırlığının kaydırılmasından sonra Filistin'de getirilmesi planlanan huzurun öyle kolay sağlanamayacağı görüldü.
Saldırıdan medet beklemek ya da ateşkese karşı gelmek gibi bir tercihimiz olamaz.
Elbette ki bölgesel ateşkesin her iki ülke halkına huzur ve barış getirmesini temenni ediyoruz ama belirttiğimiz üzere atılan suni adımlar kadar verilen sözlerin de yerine getirilmesi bölgesel samimiyetin ilk önceliklerinden.
Tel Aviv'deki saldırı değerlendirilirken bu saldırılarda kimin hedef alındığı değil, kimin hedef dağıttığını da iyi irdelemek lazım değil mi?
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005