Resmi temaslarda bulunmak için gittiği Afrika dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 41 kişinin hayatını kaybettiği Elazığ depreminin ardından yine gündeme gelen, "Deprem vergilerinin nereye harcandı" şeklindeki soruya, "Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonra da bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok" yanıtını verdi.
Oysa harcanması gereken yer toplanırken ne söz verildiyse orası olmalıydı. Yani depremle ilgili hazırlıklara harcanmalı, amacı istikametinde kullanmalıydı bu paralar.
Toplanma amacı doğrultusunda kullanıldıysa bu paralar, kamuoyunun bunun kalem kalem nerelere harcandığını bilmeye hakkı var.
Bütün işini gücünü bırakıp bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan da yapacak değildir elbette. Yetkililere talimat verip, bu harcama kalemlerinin açıklanmasını pekâlâ sağlayabilir zatıâlileri…
Hem bu şekilde muhalefetin üzerinde sürekli polemik çıkardığı bir konu da kapanmış olacaktır. Ancak 'hesap vermiyoruz' diye kestirip atmak, daha önce şüphe duymayanları bile 'acaba gizlenmeye çalışılan ne' sorusunu sorma noktasına getirmiştir.
Demokrasilerde hesap sorulur
Demokrasiler hesap sormanın kurallara bağlandığı, milletten gizli hiçbir şey kalmaması için hesap sorabilmenin önündeki engellerin tamamen kaldırıldığı bir sistemdir. Hesap sorabilmenin mümkün olmadığı yönetim biçimleri ise totaliter dikta rejimleridir.
Türkiye'nin demokrasi ile yönetildiği konusunda yanılmıyorsam, o zaman bu ülkede siyasiler aldıkları kararların, yaptıkları harcamaların hesabını vermek zorundadır.
Bu hesap vermek için zaman bulamamak gibi bir mazeret de olamaz. Zira millet tarafından kendisine bir makam emanet edilmiş her vekilin en önemli işi, gerekli olduğunda hesap vermektir.
Hesap verilemezse güven yok olur
Yaptığı her işin hesabını alnı ak bir şekilde her an verebilmek, o kişiye ve de kuruma duyulan güvenin en önemli dayanağıdır. Bu dayanak ortadan kalkarsa güven de yok olur ve bu güvenin bir daha kazanılması çok ama çok zordur.
Demokrasileri olgunlaşmış ülkelerde sık sık hesap veren politikacılara rastlıyoruz. Ne üzüntü vericidir ki, o ülkeler için normal olan bu hesap verişler, ülkemizde pek karşılaştığımız durum olmadığından olsa gerek bizim için çoğu zaman şaşırtıcı olabiliyor.
İsrail'in başbakanı Benjamin Netanyahu şu günlerde yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla yargıya hesap veriyor.
İtalya'nın eski başbakanı Berlusconi de bir avukata rüşvet verdiği iddiasıyla geçmişte mahkemeye çıkarılmıştı. Vergi kaçakçılığı yaptığı için çarptırıldığı hapis cezasını bir huzurevinde temizlikçi olarak çalışarak çekti.
Bu bağlamda Türkiye'de de siyasiler hesap vermekten yüksünmemelidir.
Hiç bir rütbesi olmayan, sıradan bir vatandaş en tepedeki isimlere dahi hesap sorabiliyorsa o ülkede demokrasi olgunlaşmış demektir.
Ancak bu ülkede bırakın sıradan bir vatandaşı, ana muhalefet partisinin genel başkanı "deprem vergileri nereye harcandı" diye soramıyor.
Bu durum da Türkiye'de demokrasinin olgunlaşması için daha çok zaman gerektiğini gösteriyor.
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Oylar AKP’ye zoraki gitmiş! / 12.08.2023
- Ya o rüzgâr hiç esmezse… / 11.08.2023