Arap isyanını hazırlayan İngiliz Albay Lavrens, Fransız General Bremon'un, Hicaz isyanının yönetimi ilgili eleştirilerini haksız ve yanlış bulur. O, Hicaz isyanında İngiliz ordusunun kuvvetine aşırı bir güven duyarken, Osmanlı'ya karşı Arap oymaklarının da kuvvetlerine önem veriyor. Hatta Hicaz'da başlayan Arap isyanının Şam ve kuzey Suriye'ye kadar yayılmasını istiyor. Arapların gücünün yetmediği yerde İngiliz kuvvetlerinin kullanılması gerektiğini de bilhassa savunuyor. Fahrettin Paşanın 22 Ekim ve 28 Kasım vuruşmalarında kazandığı başarıyı da önemsemiyor. Bilhassa Medine'nin alınmasının Arap isyanı için öneminin büyük olduğunu savunuyor. Medine'nin Osmanlı askerlerinden arındırılması gerekliliğine inan Albay Lavrens, bedevilerin gerçekleştiremediği bu işi ancak İngiliz askerinin gerçekleştirebileceğine inanıyor. Nitekim Şerif Hüseyin 1917 Ocak ayının ilk günlerinde Medine'nin alınması için İngilizlerden yardım talep edecek ve İngiliz himayesi ile yönetimini kabul edecektir. Şerif Hüseyin, Medine'nin alınmasında da ve isyanın başarıya ulaştırtmasında da savaşın yönetimini İngilizlere verir. İngilizler El-Vech limanından 1917'de çıkardıkları askeri yardım silah, cephane ve savaşı yönetecek İngiliz subaylarınca Araplar yeniden Medine'ye saldıracak hale getirilir.. Lavrens Şerif Hüseyin'e tezgâhladığı bu olayla, onu Arap dünyasının liderliğinden ve hükümranlığından etmiştir. Çünkü İslami yeti kullanan İngilizler ve onların elemanı olan Lavrens, İngiliz subayının Hicaza girmesi ile onun Arap Dünyasının Liderliği ve hükümranlık anlayışı yıkılacaktır. Çünkü İslam ananesine göre Mekke ve Medeni'ye bir Hıristiyan'ın girmesi yasaktır. İşte Hicaz siyasasında Fransa'nın yanlışı buradadır. Çünkü İngiltere savaşta silah olarak asker ve silahı değil insanların inançlarını dahi silah olarak kullanıyor. Kısacası, İslam inancı üzerinde yaptıkları araştırmalar sonucunda Tanzimat döneminden beri Osmanlı egemenliğindeki Müslüman topluluklar üzerinde, dostane ilişkiler kurarak, ekonomik yardımlar yaparak himaye altına alıp emperyalist amaçlarını gerçekleştirmiştir. Veya ülkemizdeki mezhep tarikatları birbirine düşürerek te amaçlarını gerçekleştirmiştir. 1917 yılında Şerif Hüseyin ile İngiliz ve Fransa arasındaki askeri ve siyasi ve askeri ilişkilerle ilgili gelişmeler:8 Ocak 1917 tarihinde Hogart adında bir İngiliz subayı Cidde'ye gelir. Şerif Hüseyin'e Osmanlı'ya ait Suriye ve Filistin'deki bir kısım toprakların İngiliz ve Fransızların eline geçtiğini bildirir. Bu vuruşmaların sonucunda Osmanlıya ait Arap toprakları üzerinde İngiliz ve Fransız düşüncelerini açıklar Bu düşünceler şunlardır: Filistin ve Kudüs İngiliz yönetimine geçecek ve bu bölgede bir Yahudi yerleşim bölgesi kurulacağını, Suriye üzerinde ise Fransız yönetimi kurulacağını açıklar. Bu açıklamalar karşısında Onun düşüncelerini de öğrenmek ister. Fakat Şerif Hüseyin herhangi bir açıklamada bulunmaz. 9 Ocak 1917'de Sör Rejinald Vinget, Mekke'ye bir telgraf çekerek; Fahrettin Paşa'nın Rabiğ (Liman) üzerinden Mekke'ye bir saldırıda bulunmasından korktuğunu bildirir. Kendi sorumluluğu altında bulunan bu şehrin korunması için İngiliz askerinin gönderilmesini ister. Bu olay İngilizlerin Şerif Hüseyin'in Arap halkının gözünden düşürmeye dayanan bir oyundur. Çünkü Fahrettin Paşanın o tarihlerde Mekke'ye bir saldırı hazırlığı yoktur. Cemal Paşadan gelen emre göre Medine'de savunma yapmaktadır. Şerif Hüseyin Paşa hemen cevap vermez. Çünkü Hicaz topraklarına bir Hıristiyan askeri sokmak dinen yasaktır. Ya Fahrettin Paşa Rabiğ üzerinden bir saldırıda bulunursa Mekke'yi ne ile savunurum endişesi ile 11 Ocak 1917 de İngiliz subayına bir karşılık verir: Şimdilik İngiliz askerine ihtiyacı olmadığını, ihtiyaç belirirse istekte bulunabileceğini bildirir. Bu olayda Şerif Hüseyin'in Osmanlı ordusunun tehdidi karşısında Hicaz topraklarında İngiliz himayesi ve yönetimi altına girebileceğinin ifadesidir. 14 Ocak 1917'de Fransız binbaşı Kus'a, Cidde'de, Şerif Hüseyin'in oğlu Şerif Fayasal barış ile ilgili olarak şunları söyler: Barışla ilgili konular üzerinde kendi buyruğu ile her türlü temastan kaçındığını ifade ettikten sonra; Savaşın bitmesi ile ilgili bütün sorumlar, bütün bağlaşıklarca ele alınmalıdır. Ben Türkleri sizden daha iyi tanırım ve onların önergelerine kendimi kaptırmam der. Şerif Faysal Türklerle barışın bağlaşıklar arasında yapılmasını ve onların aldığı kararlara tabi olacağını ve onların himaye ve yönetimlerine tabi olacağını ifade eder.
Ahmet Oğuz Bahadır / diğer yazıları
- Erzincan ateşkesi ve sonucu / 14.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011