Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı), Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat, Orhan Burian, Vedat Günyol, Ekrem Akurgal, Nurullah Ataç, Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Adalet Cimcoz gibi yazarların öncülüğünü yaptığı, 1940'lı yıllarda öne çıkan Mavi Anadolu hareketi, Müslüman Türk Anadolu algısına karşı çıkarılmış evrensel, milliyetsiz hatta dinsiz, ne idüğü belirsiz bir hümanizm ideolojisine zemin bulma çabasıdır. Bir de modernleşmek, çağdaşlaşmak anlamını yükledikleri batıcılaşmaya vatan bağlamında bir köken bulma çabasının ürünüdür. Yani Osmanlı ve Selçuklu dönemlerini yok sayarak, daha önceki dönemleri ve kavimleri asıl atalarımız kabul ederek, biz zaten hem köken olarak, hem zihniyet olarak, hem de vatan olarak batılıların varisiyiz demek istediler."Ne mutlu Türk'üm diyene" yerine, "Ne mutlu Anadoluluyum diyene" diyerek millî kimliği reddederler.Bunlar Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini yok sayarak bizi Selçuklu ve İslam öncesi Hititler, Romalılar gibi eski kavimlere bağlayarak, bizi onların; hatta eski Yunan filozoflarının varisi kılarak Türklüğü ve İslamlığı yok sayıyorlar. Bunların amaçları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kültür politikalarını Türklük ve İslamlık dışına yani Batıya hatta Hristiyanlığa bağlamaktır. Mavi Anadoluculukla yapmak istedikleri biraz da budur.Böyle bir Anadolu tezinin hiçbir geçerliliği, tarihsel değeri yoktur. Zira bugün Anadolu'da Eski Anadolu Medeniyetleri denilen Hitit, Sümer, Likya, Lidya, Roma vs medeniyetlerinden yaşayan hiçbir canlı insan ve kültür yoktur. Bu medeniyetler sadece Ankara'da Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde kalıntıları sergilenen yok olmuş, ortadan kalkmış, yaşamayan, ölü bir medeniyet hatırasıdır. Halbuki Selçuklu ve Osmanlı deneyleriyle üretilen Türk-İslam kültür ve medeniyeti Anadolu'da insanıyla, kurumlarıyla, değerleriyle, her şeyiyle dipdiri yaşıyor. O halde Anadolu demek, Türk-İslam varlığı demektir.Mavi Anadolucular, Eski Yunan mitolojik efsanelerine, Ege ve Akdeniz'e kıyı şeridi olan bölgelerindeki eski medeniyet kalıntılarına önem verdiler.Hümanizm, tevhid dininin insanlara takdim ettiği, öğrettiği "tanrı" kavramına karşı ve tepki olarak çıkarılan insanın tanrı olarak kabul edilmesidir. Yani mesela İslam'ın "Allah"ı reddediliyor, tanrı olarak insan kabul ediliyor. Bu inanış da aslında Eski Yunan filozofu Protagoras'un: "İnsan her şeyin ölçüsüdür." Sözüne dayanır. Ortaçağ sonrası Reform, Rönesans, Aydınlanma, Pozitivizm dönemleriyle birlikte insanın pozitif bilimlerle cenneti dünyada gerçekleştireceği; dolayısıyla asıl tanrının insan olduğu anlayışı gelişti. Zaten Rönesans, Aydınlanma, Pozitivizm, modernizm dediğimiz yeni dönemler, Eski Yunan ve Latin dönemlerinin işlenerek yeniden üretilmiş şeklidir. Modern bir din haline getirilen insanın tanrılığını esas alan hümanizm, antikiteden beri var.Batı medeniyetinin, çağdaş Batının temeli de Eski Yunandır. O halde bizim hümanistlerin, Mavi Anadolucuların yapmak istediği de bu. Yani çağdaş modern Batı medeniyetine eklemlenmek istiyorsak Eski Yunan kültür ve düşüncesine bağlanmamız lazım. Eski Yunan'ın anavatanı da Ege bölgesidir, yani Anadolu'dur. O halde biz Eski Yunan'ın varisiyiz, demek istiyorlar.Bilimsel anlamda yapılan arkeoloji çalışmaların, Eski Yunan ve Latin klasiklerinin çevirilerinin asıl amacı, bu vatanın, Anadolu'nun Türklere değil; batılılara ait olduğu tezini ispatlamak ve gerçekleştirmektir.Halbuki Eski Anadolu medeniyetleri dediğimiz, Osmanlı ve Selçuklu dönemleri öncesine ait Sümer, Hitit, Frig, Lidya, İyon, Akad ve Bizans gibi topluluk ve devletlerin, şunların bunların kültür ve kalıntıları müzelere aittir, gerçek hayatta ve yaşayan toplumda bir karşılığı yoktur. Bugün Anadolu'da var olan kültür ve medeniyet Türk-İslam kültürüdür, toplum da Müslüman Türk toplumudur.Günümüzde Anadolu'da pek çok yerde otel, lokanta gibi değişik kurumlara milletimiz, cehaletinden dolayı Eski Anadolu medeniyetlerine ait isimleri veriyorlar. Bu çok büyük bir hatadır. Bu tutum Batılılara koz verir. Anadolu'nun tapusunun Müslüman Türklere değil de eski kavimlere ait olduğu kozunu verir. O yüzden müzelerde kalması gereken İslam ve Türk öncesi kültürü canlı hayata taşımamak gerekiyor.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015