Huzur, refah ve mutluluk hayal mi?

Yer altı kaynakları bir millete ait olan doğal zenginliklerdir. Günümüzde ve on yıllardır devletler kendi topraklarında bulunan madenler ile ekonomilerini yükseltmiş ve milletlerine refah imkanı sunmayı bilmiştir. 

Bu kaynakların millet ile paylaşımı her dönemde en ideal çözüm olmuştur. Komşu ülkelere baktığımızda birçoğunun bu kaynaklar sayesinde kendilerini yükseltebildiğini görmekteyiz. Azerbaycan, İran, Irak, Suriye gibi ülkeler bu kaynakları sebebi ile var oluşlarını devam ettirebilmektedir. 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluş yıllarından bu tarafa madenlerini çıkarmak ve ülke ekonomisini de kalkındırmak üzere birçok çalışma yapmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de bizzat müdahalesi ile Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü kurulmuş ve birçok sahada çalışmalar başlatılmıştır. Aradan geçen yıllar boyunca birçok maden keşfedilmiş ve çıkartılmaya başlanmıştır. Fakat, ülkemizin bu alanda gelişmesinin önlenmesi için de birçok adımlar atılmış ve siyasilerimizin dillerinden nedense "bizim başka ülkeler gibi kaynaklarımız yok" sözleri dökülmeye başlamıştır.

Diğer taraftan bir Lozan yalanı da toplum içerisinde yayılmaya başlanmıştır. Bununla birlikte halkın gözü kapatılmış ve kaynaklardan sır gibi bahsedilmeye başlanmıştır. Kaynaklarımızı çıkaramayacağımızı ifade ederek halkımızın bu kaynaklarla bağı kesilmiş ancak bir yandan yerli ve yabancı özel şirketler oluk oluk kaynaklarımızı kendi ceplerine indirmeye devam etmiştir.

Öyle bir noktaya gelinmiş ki, artık kaynaklarımızla ilgili her kim ne adım atıyorsa önü kesilmiştir. Buna en büyük örneklerden biri de Toryum hakkında araştırma yapan bilim insanlarından oluşan bir heyetin 2007 tarihinde bir uçak kazası ile öldürülmesi olayıdır. Heyetin başında olan Prof. Dr. Engin Arık hocamızın yapmış olduğu çalışmalara göre 20.000 ton toryum ile Türkiye 100 yıllık enerji ihtiyacını karşılayabilecekti. 

Peki, elimizde ne kadar rezerv vardı? İnanır mısınız ülkemiz dünya toryum rezerv toplamının yarısına yakınına sahip. Dünya toryum rezervi 1.780.000 ton iken Türkiye 790 bin tonuna sahip. Bu da demek oluyor ki kendi rezervlerimiz ile ihtiyaçlarımızı karşılayabilir ve dünyaya enerji satan bir ülke konumuna gelebilirdik ve gelebiliriz. Ancak bunun önüne geçmeye gayret eden ellerinde olduğunu bilmeli ve ona göre sağlam adımlar atmalıyız. 

Ne yazık ki bugünlerde ülkemiz derin bir ekonomik bunalım içerisinde. Elimizde olanlar ile herhangi bir çalışma yapmıyor ve sadece günü kurtarma hesapları içerisinde adımlarımızı atıyoruz. Oysa ki ülkemizin sadece bir çeşit madeni ile dünya liginde boy gösterebilir olduğunu unutuyoruz. Siyasetin bunları hatırlaması, milletine güvenmesi ve ülkesini kalkındırmak için ne yapması gerekiyorsa onu yapması gerekiyor. Uzun yıllardır içerisine gömüldüğümüz saçma tartışmalardan uzaklaşmalı ve mutsuz, umutsuz gençlerimize yeniden umudunu kazandırmalı ve mutlu etmeliyiz. Ülkesine faydalı, fikri hür, vicdanı hür gençlere bu ülkenin ihtiyacı var.

Ülkemizin bu denli mükemmel imkanlara ve kaynaklara sahip olduğunu bizler Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in yapmış olduğu çalışmalardan öğrendik. Siyaset arenasında ilk kez bir siyasetçi ülkemizin yer altı kaynaklarına dikkat çekti. Ekonomiyi kalkındırmak için bir model kaleme aldı ve bağımsız bir Türkiye hayalini bizlerle paylaştı. 

Sanıyorum ki, onun bizlere verdiği ufkun zerresine sahip olamayanlardan vazgeçmedikçe çözüm yanı başımızda da olsa asla meseleyi çözemeyeceğiz. Bunun için onun yetiştirdiği, ufkuna ufuk kattığı gençlerle, Hüseyin Baş ile bir ve beraber olmalıyız. 

Madenlerimizi devlet-millet ortaklığı ile işletecek, ülkemizin ekonomisini yükseltecek, gençlere umut verecek ve milletimizi refah imkanlara ulaştıracak insanlarla birlikte olmalı, bugüne kadar çektiklerimize bir son vermeliyiz. 

Huzur, refah ve mutluluk dolu yarınlara hep birlikte merhaba diyelim.