




Ey evlat! Sen nefis, tabiat ve boş arzudan ibaret kaldın. Yabancı sıbyanla ve yabancı kadınlarla oturmaktasın. Sonra da "Ben onlara aldırış etmem, kalbim bozulmaz" dersin.
Bunu nasıl dersin bilmem; yalancı oluyorsun. Bu sözlerinde sana ne din uyar, ne de akıl. Yakında konuk olacaksın. Nereye biliyor musun? Bir ateşten öbürüne… Bir odundan öbürüne…
Din ve iman evin, İslâm yolunu inkârla ışıldamakta. Bunu inkâr etmeye kimsenin dili varmaz. Hâlin böyle olduğunda herkes ittifak eder. Ve derler ki: "Şunun her yanı inkârla dolu"
Önce iman ve Hak Teâlâ'ya karşı irfan sahibi ol. Sonra Hakk'a nâib olarak halkı tedavi et, onlara tabip ol.
Yazık sana… Yılanlarla geleceksin. Hâlbuki Havva validenin sanatını da bilmezsin. Onların öldürücü zehrine karşı tiryak da alamadın. Bu hâlde halkı nasıl tedavi edersin? Gözü kör olan halkın gözünü nasıl tedavi edebilir? Dilsiz halka nasıl laf öğretebilir? Bilgiden yoksun olan, dinin emirlerini nasıl yerine getirebilir? Şaha kapıcı olmayan, halkı ona hangi hakla götürebilir?
Sen Allah'ı bu hâlinle anlayamazsın. O'nun kudretini sezemezsin; yakınlığını bilemezsin ve halkı idare şekline aklın ermez. Hakk'ın siyasetini ben de bilemem. Onun kudretini benim de aklım zaptedemez. Bunlar ancak teville anlaşılır ki, tevilini de ancak Hak Teâlâ bilir.
Sözlerimi işitiniz ve bana dönünüz. Ben şahın davetçisi ve Peygamber'in vekili olarak aranızdayım. Halkı dine yerleştirmeye gayret ederim. Allah'ın ve Peygamber'in (s.a.v) emrini yaparken sizden utanmam. Ben onların fermanı ile çalışan bir tahsildarım ve işlerimi onların kudreti ve kuvveti içinde görmekteyim; intisabım onlaradır.
Şu dünya fena bulup gidecek. Burası âfet ve belalarla doludur. Hiç kimsenin onda geçimi hoş olmaz. Hele hâkim bir Zât'ın onda hiç de rahatı iyi değildir. Derler ki: "Hâkim Zât'ın gözü, dünyada bir an bile aydın olmaz, onun gözü ölümü bekler."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.