logo
19 MART 2024

Hz. Ali (a.s.) ve Cennet gülü Fatıma (a.s)

02.05.2022 00:00:00
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 21-22. Haziran 2016 tarihlerinde gazetemizde yayımlanan yazılarıdır
 
 
Velayetin şahı Hz. Ali Efendimiz, bizzat Hz. Peygamber'in elinde büyümüştür.
 
Çocukluk yıllarını anlatırken şöyle der: "Çocukluğum Resulullah'ın evinde geçti. Beni O büyüttü. Beni şefkatle kucağına alır, lokmayı çiğneyip ağzıma koyardı. Onun o güzelim kokusu elvan, elvan ruhumu okşardı. 
 
Sözlerimde yalana, davranışlarımda bir kusur ve cahilliğe asla rastlamadı. Yüce Allah, gece ve gündüz O'nunla birlikte olup dünyanın yücelikleri ve iyilikleri konusunda O'nu eğitmesi için süt çağından hemen sonra büyük melekleri Resulllah'ı yanına verdi. Ben de tıpkı süt çağındaki bir bebek gibi Peygamber'e uymakta ve O'nu izlemekteydim.
 
İslam henüz hiçbir eve girmemişken, sadece Resulullahla Hatice'nin Müslüman olduğu dönemde Ben üçüncü Müslümandım" diye buyurur.
 
Tarihi gerçekler göstermektedir ki Peygamberimiz, Hz. Ali'yi evine götürdüğü ilk günden beri, O'nu asla kendi başına bırakmamıştır. 
 
Hz. Ali, her zaman Peygamberle beraberdi. Hz. Peygamber ibadet için şehir dışındaki dağlara ve çöllere gittiği vakit bile Hz. Ali'yi yanında götürdü.
 
Resulullah, üç yıl boyunca genel bir davette bulunmadı. Sadece kabul edeceğine inandığı kişilere tebliğ yapmıştır.
 
"Ve en yakın akrabalarını korkut. İnananlardan Sana uyanlara karşı sevgi kanadını indir, mütevazi ol. Sana isyan ederlerse, de ki, şüphe yok ki, Ben sizin için yaptıklarınızdan uzağım." (Şuara, 214-216)
 
Bu ayetin nazil olmasının ardından Allah Resulü, kendisine yardımcı olması için Hz. Ali'yi çağırdı ve Ben-i Haşim'in büyüklerinden 40 kişiyi yemeğe davet etti.
 
Aralarında amcaları Ebu Talib, Ebu Leheb, Hamza, Abbas da vardı.
 
Peygamberimiz onlarla konuşmak istediğinde, Ebu Leheb atılarak, "Arkadaşınız sizi büyüledi" dedi ve topluluk dağıldı. Bunun üzerine Peygamber ertesi gün yine davet verilmesini kararlaştırdı. Belirlenen vakitte herkes geldi.  
 
Hz. Peygamber (sav), "Ey Abdulmuttaliboğulları! Kendisinden başka tapacak ilah bulunmayan Allah'a and olsun ki, Ben size ve tüm insanlara Allah'ın elçisi olarak gönderildim. 
 
Allah'ım, Bana emir verdi ki, sizi Allah'ın birliğine ve Benim risaletime davet edeyim" şeklinde bir konuşma yaparak, içinizden kim 'Bana bu yolda yardım edip, kardeşim, vasim ve Benden sonra halife olmak ister?' diye sordu. 
 
Kimse müspet bir cevap vermedi. O tarihte henüz 15 yaşında bile olmayan Hz. Ali, "Ey Allah'ın Peygamberi! Sana bu yolda ben yardım edeceğim" diye üç kez söz aldı. 
 
Ancak Resulullah, O'na oturmasını emretti ve oradakilere tekrar sordu. Hz. Ali, tekrar ayağa kalkarak kendinin yardım edeceğini beyan etti.
 
Hz. Ali'den başka hiç kimse ayağa kalkmadı. Bunun üzerine Resulullah, Hz. Ali'nin elini sıkıp şöyle buyurdu: "Bu Ali, Benim kardeşim, vasim ve halifemdir. O'nu dinleyin, O'na itaat edin."
 
Yine Taif'de Hz. Peygamber, çocuklar ve köleler tarafından taşlanırken, Hz. Ali ve Zeyd b. Harise atılan taşlara siper olmuşlardır.
 
Allah Resulü, Mekke'den Medine'ye hicret ederken, emanetleri teslim etmesi için Hz. Ali'yi kendi yatağına yatırdığında, hakkında, "İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah rızasına nail olmak için kendini satar, Allah rızasını alır. Allah kullarını esirger." (Bakara, 207) ayeti nazil olmuştur.
 
Mekke'den Medine'ye hicret ederken, Resullullah Kuba'da Amr b. Avf'ın evine misafir oldular. Orada 10 günden fazla kaldılar. Kendine bir ev ve mescid yapılmasını teklif ettiklerinde, "Hayır! Ben, Ali'yi bekliyorum. Gelip Bana yetişmesini emretmiştim" demiştir.
 
Hz. Ali geldiğinde ayakları çok yürümekten ve sıcaktan çatlamıştı ve Resulullah O'nun bu halini görünce ağlamıştır.
 
Bedir Savaşı'nda öldürülen 70 müşrikten 24'ü Hz. Ali'nin kılıcı ile can vermiştir. 18'inin de öldürülmesine yardım etmiştir.
 
Uhud'da, gösterdiği kahramanlıkla ilgili İmam Cafer şöyle buyurur: "Uhud Savaşı'nda şirk ordusunun bayraktarları dokuz kişiydi. Hepsi de Ali'nin güçlü elleri ile helak oldular."
 
Bu savaş esnasında gösterdiği kahramanlıklara karşı vahiy meleği Hz. Peygamber'e "Bu Ali'nin gösterdiği fedakârlıkların en üstünüdür" deyince, Hz. Peygamber, "O Bendendir, Ben de ondanım" buyurmuştur. O anda gökten, "Ali gibi kahraman, Zülfikar gibi kılıç yoktur" nidası duyuluyordu.
 
Hendek Savaşı'nın başlangıcında Hz. Ali Efendimiz savaş meydanına çıktığında, Hz. Resul O'nun için şöyle buyurdu: "İmanın tamamı, küfrün tamamının karşısına çıktı."
 
Hayber'in fethi sırasında şiddetli bir baş ağrısına tutulan Resulullah Efendimiz, sancağı her gün birine veriyor, kaleyi fethe gönderiyordu. Hz. Ebubekir'e verdiğinde o fethi gerçekleştiremeden geri döndü.
 
Resulullah ikinci gün Hz. Ömer'e verdi ve kaleleri ele geçirmesini emretti, o da başarısız oldu.
 
Hz. Resul, o gece "Yarın, sancağı öyle birine vereceğim ki, O Allah ve Resulünü sever; Allah ve Resulü de onu sever. Döne döne vuruşur, asla düşmana sırt çevirip kaçmaz. Allah onun önünü açar. Cebrail sağında, Mikail solunda olur."
 
Herkes başını kaldırdı, boynunu uzattı. Bütün herkesin dileği bu kişinin kendisi olmasıydı.
 
Gün ağarınca Peygamberimiz, sancağın getirilmesini emretti. Resulullah, Hz. Ali'yi çağırdı, oradakiler "Gözleri ağrıyor" dedilerse de çağrısını yineledi.
 
Hz. Ali, gözlerine sargı bağlamıştı. Resulullah ağzının suyunu alıp, Hz. Ali'nin gözlerine sürdü.
 
O anda İmam Ali'nin gözleri sapasağlam oldu. Sonra Allah Resulü şöyle dua etti: "Allahım! Sıcak ve soğukta O'na yardımcı ol."
 
Sonra demir zırhını O'na giydirdi. Kendi kılıcı Zülfikar'ı beline bağladı. Sancağı eline verdi ve kaleye gönderdi. O'na şu tavsiyelerde buluncu: "Onlara doğru hareket et. Kaleye varınca onları önce İslam'a davet et, onlara Allah'a karşı olan vazifelerini hatırlat. Allah'a and olsun ki, Allah onlardan birini Senin elinle hidayete erdirirse bu Senin için kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır."
 
Resulullah şöyle devam etti: "Cebrail seninle olacak! Zafer senindir. Rabbim onların yüreğine korku salmıştır.  Ya Ali! Bilesin ki onlar kendilerini mağlup edecek kimsenin adını kendi kitaplarında okumuşlardır. Onun adı İlya'dır Ali'dir. O halde git ve karşılarına dikilip adının Ali olduğunu söyle. 
 
Rabbinin izniyle dehşete düşüp hakir olduklarını göreceksin." Ali yola çıktı. Allah'a yemin olsun ki, seğreterek yürüyordu. Biz de arkasında koşuyorduk. Nihayet sancağını kalenin dibindeki bir taş yığınının ortasına dikti. 
 
Kalenin burcundaki bir Yahudi, onu fark ederek kim olduğunu sordu. Hz. Ali, 'Ben Ali b. Ebu Talib'im'  dedi. Yahudi arkadaşlarına dönerek, 'Musa'ya indirilene and olsun ki, yenildiniz.' Pek çok Yahudiyi öldürdükten sonra, kalenin kapısına yöneldi. 
 
Kapıyı açıncaya kadar zorladı. Kapıyı kavrayarak yerinden söktü. Onu hendeğin üzerine bir köprü gibi yerleştirdi ardından Müslümanlar kapının üzerinden karşı tarafa geçtiler."
 
İbn Amr şöyle dedi: "Biz Yüce Allah'ın Hayber'i Ali aracılığıyla bize açmasına şaşırmadık. Ama Ali'nin tek başına kale kapısını yerinden sökmesine, kapıyı arkaya fırlatmasına şaşırdık."
 
Bu olay Peygamberimize haber verildiğinde: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, O'na kırk tane melek yardım ediyordu."
 
Kısaca Hz. Ali, Allah Resulünden hiç ayrılmıyordu. Her yerde O'nunlaydı.
 
Hz. Peygamber, "İslam Hatice'nin parası ve Ali'nin kılıcı üzerine bina edildi" buyurmuştur. Allah şefaatlerinden ayırmasın.
 
Cennet gülü Hz. Fatıma
 
Cennet kadınlarının hanımefendisi Allah Resulünün kızı Hz. Fatıma'dır.
 
Erkek evladı olmayan Hz. Peygamber'in soyu O'ndan devam etmektedir. 
 
Hatib-i Bağdadi, Hz. Aişe'den şöyle rivayet eder: "Ben Resulullah'a (sav) 'Neden Fatıma geldiğinde O'nu öpüyorsun' dedim. 
 
Resulullah, 'Ey Aişe, Ben Miraca götürüldüğüm gece, Cebrail Beni cennete götürdü ve orada Bana bir elma verdi. Ben onu yedim, o Benim sülbümde nutfeye dönüştü. Yeryüzüne indiğimde Hatice ile bir araya geldim. İşte Fatıma o nutfeden dünyaya geldi. O, insan şeklinde olan bir huridir. Cenneti arzu ettiğim vakit onu öpüyorum" buyurdu.
 
Cennet gülü Hz. Fatıma'nın doğumu sırasında Cenab-ı Hak, Hz. Hatice'ye yardımcı olması için insanlık tarihinin dört büyük kadınını ona yardıma göndermiştir.
 
"Ey Hatice! Biz Rabbin tarafından sana gönderilmiş elçileriz. Biz senin kardeşleriniz. Ben Sare, bu da Mezahim kızı Asiye'dir. O senin cennetteki arkadaşındır. Bu da İmran kızı Meryem'dir. Bu ise Musa b. İmran'ın kız kardeşi Gülsüm'dür. Senin doğum esnasında çekeceğin zorlukları hafifletmek için Allah bizi sana gönderdi."
 
Doğduğunda şehadet getiren Hz. Fatıma, bu hanımlara isimleri ile selam vermiştir.
 
Hz. Fatıma'nın ilk çocukluk çağı diyebileceğimiz yıllarında hatırında, babasının, annesinin ve akrabalarının inançları uğruna her şeye katlandıkları anlar kalmıştır.
 
Babası Resulullah'ın yanında O'ndan öğrendiği ilk şey, İslam'ın yayılması için her şeyini feda edilebileceği düşüncesiydi. Bu düşünce babasından O'na da aynen geçmiştir.
 
Hz. Muhammed'i ve babasının vefatının hemen ardından çıkan hilafet tartışmalarında eşi Hz. Ali'yi hiç yalnız bırakmamıştır. 
 
İslam'ın en önemli savunucusu olmuş ve Kuran'da ve sünnet mecrasından çıkarılmak istenen din üzerine oynanan oyunlara karşı tek başına mücadele etmeyi bilmiştir.
 
Hz. Fatıma, dini gerçek manada sindirmiş ve hayatına doruk noktada geçirmiş büyük bir kadındır.
 
Ümmü Seleme annemizden şöyle bir rivayet vardır: "Resulullah'ın kızı Fatıma, insanlar içinde yüz ve sima olarak Resulullah'a en çok benzeyen kimseydi. Hz. Peygamber yolculuğa çıktığında, ailesinden en son görüştüğü kimse Fatıma idi ve yolculuktan döndüğünde ilk uğradığı kimse Fatıma idi."
 
İslam Peygamberi, Hz. Fatıma için şöyle buyurur: "Kızım Fatıma, her iki cihan kadınlarının hanımefendisidir.
 
Fatıma bedenimin parçasıdır. Gözlerimin nurudur. Kalbimin meyvesidir. Benim ruhum ve canımdır. Fatıma, insan şeklinde bir huridir."
 
Allah Resulü, Hz. Fatıma'nın dünyaya meyline her zaman engel olmuştur. Bir gün Hz. Peygamber'e halini anlatarak ev işleri için O'ndan bir yardımcı istedi. Resulullah, "Ey Fatıma! Beni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, şu an mescidde yiyecek yemekleri ve giyecek elbiseleri olmayan dört yüz tane adam bulunuyor. Sevabın senden alınıp, yardımcıya gitmesini istemiyorum. Kıyamet günü Ali b. Talib'in, hakkını senden talep ederek Allah'ın huzurunda senden davacı olmasından korkuyorum."
 
Sonra Peygamber O'na tesbih namazını/duasını öğretti.
 
Bunun üzerine Fatıma'ya, Hz. Ali şöyle der: "Sen Resulullah'tan dünya malını istemek için gittin, Allah bize ahiret sevabı verdi."
 
Hz. Peygamber'e, "Ya Resulullah! Fatıma sadece kendi asrının mı üstünüdür?" dediklerinde şöyle buyurdular:
 
"Kendi asrının üstünü olan Meryem'dir. Kızım Fatıma gelmiş ve gelecek kadınların en üstünüdür."
 
Gelmiş ve gelecek kadınların en üstünü olan Hz. Fatıma'ya reva görülen eziyetlerle bitirelim:
 
Hz. Peygamber'in rihletinin hemen ardından Sakife'de Hz. Ebubekir, halife seçildikten sonra Hz. Ali Efendimizden biat alınmaya çalışıldı.
 
Ehl-i Beyt kaynaklarından biat alınması anında yaşananlar şöyledir:
 
"Bilahare, Hz. Ali'yi yakaladılar ve iple bağlayarak çekerek mescide götürdüler. Hz. Fatıma da Hz. Ali'nin tehlikede olduğunu görünce ileri atılarak sıkıca Ali'nin elbisesine asıldı ve 'kocamı götüremezsiniz' diye bağırmaya başladı.
 
Hz. Ömer'in amcasının oğlu Kunfuz, Hz. Fatıma'nın Ali'nin elbisesini bırakmayacağını görünce kamçısıyla O'nun nazenin koluna vurmaya başladı. Öyle ki hazretin pazısında bir pazıbent gibi görülmekteydi. Bu arada Fatıma halkın izdihamı neticesinde kapı ile duvar arasında öyle bir sıkıştı ki, kaburga kemikleri kırıldı ve bu darbe sonucunda rahminde olan çocuk da düştü."
 
Belazuri, Taberi, İbn-i Hizabe, İbn Abdurrabbih, Cevheri, Mesudi, Nezzam, İbn-i Ebi Hadid, Hafız İbrahim gibi Sünni âlimler de Hz. Fatıma'nın çocuk düşürme hadisesini detaylı olarak aktarırlar.
 
El Mesudi, Ehl-i Beyt dünyasında ve Sünni dünyada kabul gören bir tarihçidir. El Mesudi'nin 'Muruc-uz Zeheb' adlı eserinde bu olay şöyle nakledilir: "Derken Hz. Ali'ye saldırdılar. O'nun evinin kapısını yaktılar ve evde bulunanları zorla çıkardılar ve hanımlar efendisi Hz. Fatıma'yı ise kapı ile duvar arasında sıkıştırdılar. Bu esnada Muhsin adlı çocuğunu düşürdü."
 
Hz. Fatıma'nın (as) karnındaki çocuğu kaybetmesine sebep olan olayın neticesi ile ilgili olarak Hz. Zeyneb'in (as)  çocuk düşürdüğü saldırı olayını aktarırlar: 
 
"Resulullah (sav), yaşlı olan Zeyd bin Harise'yi, Zeyneb'i Medine'ye getirmesi için onunla birlikte Mekke'ye gönderdi. Müşrikler Peygamber'in kızı Zeyneb'in (as) Medine'ye hareket ettiğini öğrenince, Ebu Süfyan'la birlikte bir grup süvari onları takip etmeye koyuldu. 
 
Müşrikler 'Zi-Tuva' denilen yerde onlara ulaştılar. 
 
Hebbar bin Esved isminde bir şahıs, mızrağını Zeyneb'in (as) tahtırevanına sapladı; öyle ki mızrağın ucu Zeyneb'in sırtına isabet etti. Zeyneb (as) korku ve vahşetten dolayı rahmindeki çocuğunu düşürdü.  
 
Zeyneb (as) Medine'ye ulaşıp bu olayı Resulullah'a (sav) nakledince, Hazreti Peygamber haddinden fazla rahatsız oldu. Bunun üzerine Hebbar'ın bu katı kalpliliğinden dolayı onun kanını mübah ederek eliyle kolunun kesilerek öldürülmesini emrettiler."
 
Sünni âlim İbn-i Ebi'l Hadid'in "Nec'ul Belağa Şerhi" kitabında 3. cilt, 351. sayfasında yer alan bir bilgi şöyledir: "Üstadım Ebu Cafer'e; Hebbar bin Esved'in süngü ile Hz. Resulullah'ın (sav) kızı Zeyneb'in (as) tahtırevanına saldırıldığında, Zeyneb'in (as) çocuk düşürdüğü haberi Resulullah'a (sav) ulaştığında Resulullah (sav) Hebbar'ın kanını mübah kıldı" dedim. 
 
Ebu Cafer bu söze karşılık, "Eğer Resulullah (sav) hayatta olsaydı, Fatıma'yı (as) korkutup O'nun çocuğunun düşmesine sebep olan şahsın da kanını mubah kılardı" dedi. 
 
Allah bu büyük annenin şefaatinden ayırmasın.
 
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
'Kazanamazsam geleceğimi düşünmem gerekir'
TİP'in Zan kararının perde arkası
MOSSAD Başkanı ve HAMAS lideri masada
Esir takası müzakereleri başladı
Filistinlilerin arazisine mahkeme el koydu
Gasp devam ediyor
Para sayılan ofisin sahibi avukatın ifadesi
'3 saat boyunca para getirdiler'
İsrail'den Refah'ta yeni katliam
En az 14 Filistinli öldürüldü
Rize'de il müdürünü görevden aldı
Erdoğan'dan yeni atamalar
Süleymaniye hatadan dönmeli
İstikrarı hakim kılmakta kararlıyız
8 yılda çıkan yerli sermaye 600 milyar dolar
Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor
Kaftancıoğlu da ifadeye çağrıldı
İki şüphelinin ifadesi ortaya çıktı
Erdoğan 4. Kolordu Komutanlığı'nda konuştu
Irak ve Suriye mesajı
Utan dünya!
Bombalardan kurtulanlar açlıktan ölüyor
Ali Koç'tan tarihi çıkış
'Gerekirse bir alt lige düşeceğiz'
TİP adaylığını çektiğini duyurmuştu
Ses kayıtları yayınlandı
İmamoğlu İnşaat Genel Müdürü ifade verdi
'Para sayma' soruşturması sürüyor
Makas açılınca, Altınok için sahaya indi
Mansur Yavaş'ı hedef aldı
'Kazanamazsam geleceğimi düşünmem gerekir'
TİP'in Zan kararının perde arkası
MOSSAD Başkanı ve HAMAS lideri masada
Esir takası müzakereleri başladı
Filistinlilerin arazisine mahkeme el koydu
Gasp devam ediyor
Para sayılan ofisin sahibi avukatın ifadesi
'3 saat boyunca para getirdiler'
İsrail'den Refah'ta yeni katliam
En az 14 Filistinli öldürüldü
Rize'de il müdürünü görevden aldı
Erdoğan'dan yeni atamalar
Süleymaniye hatadan dönmeli
İstikrarı hakim kılmakta kararlıyız
8 yılda çıkan yerli sermaye 600 milyar dolar
Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor
Kaftancıoğlu da ifadeye çağrıldı
İki şüphelinin ifadesi ortaya çıktı
Erdoğan 4. Kolordu Komutanlığı'nda konuştu
Irak ve Suriye mesajı
Utan dünya!
Bombalardan kurtulanlar açlıktan ölüyor
Ali Koç'tan tarihi çıkış
'Gerekirse bir alt lige düşeceğiz'
TİP adaylığını çektiğini duyurmuştu
Ses kayıtları yayınlandı
İmamoğlu İnşaat Genel Müdürü ifade verdi
'Para sayma' soruşturması sürüyor
Makas açılınca, Altınok için sahaya indi
Mansur Yavaş'ı hedef aldı
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.