"Ekonomi tek belirleyici, tek tayin edicidir, diğer olaylar onun gölgesindedir" diyen Karl Marks'ı, tarih doğrulamıyor. Zira en kapitalist ülke olarak bilinen ABD bile, politikalarını dini inançlara göre şekillendiriyor. Bu gerçeği göremeyenler, ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgalini ekonomik sebeplere bağlarlar. Bunu söylerken, ekonomik gerekçeleri gözardı etmiyoruz. Elbette, her sosyal olayın gerçekleşmesinde ekonominin de payı vardır. Ama, her zaman asıl muharrik güç, dini inançlardır. Birçok ABD başkanı, ABD'nin dini inançlarına göre hareket ettiğini açıkça ifade etmiştir. Bunlardan biri de, halen görevde olan Bush'tur. Demek ki, İslam Ülkeleri, kutsal kabul edilen bir savaşla, yani yeni bir Haçlı Seferiyle karşı karşıyadır. Dost ve düşman herkes bilir ki, ABD halkı ve özellikle de idarecileri dindardır, dini saikle hareket ederler. Amerikan haber ajansı Associated Press (AP), uluslararası kamuoyu yoklaması şirketi Ipsos, çeşitli ülkelerde bir araştırma yaptı. Araştırmada, ABD halkının dindarlıkta en önde olduğu ortaya çıktı. Öyle ki, halkın 10 kişiden 4'ü, din adamlarının hükümetin kararlarını etkilemesini istiyor. Amerikalı araştırmacı Rifkin'in "Avrupa'nın Rüyası" adlı kitabından ise daha ilginç veriler yer alıyor. Mesela, halkın yüzde 48'i ABD'nin Tanrı tarafından özel korunduğuna, yüzde 58'i ABD'nin gücünün dini inancına dayandığına, yüzde 40'ı dünyanın sonunun, Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında yapılacak Armageddon (Kıyamet) ile savaşı ile geleceğine inanıyor.ABD'lilerin Afganistan ve Irak'ta yaptıkları zulüm ve işkenceler de inançlarının gereğidir. Bunları münferit bir olay gibi algılamak çok yanlıştır. Son günlerde ABD'de Hıristiyanların Haçlı Seferlerinde yaptıkları katliamları anlatan diziler yayınlanıyor. Büyük ilânlarla halkın bu dizileri izlemesi sağlanıyor. Bununla halka, şu mesaj veriliyor, şu fikir işleniyor: "Görüyorsunuz, Tanrı bizim yanımızda olduğu için bu işkenceleri, bu zulmü yapmamıza izin verdi. Aynı şeyleri Afganistan ve Irak'ta da yapmamızda hiçbir beis yoktur. Çağdaşlık, insan hakları teranelerine aldanmayın. Onlar Hıristiyanlar içindir". Bu insanlar, o kadar yüzsüz, o kadar ahlaksız ki, yaptıkları kötülüklere bile dini bir kılıf uyduruyorlar. Prof. Dr. Huntington, "Biz Kimiz? Amerika'nın Milli Kimlik Arayışı" adlı kitabında, bu gerçeklere ve Amerikan kimliğinin dinden kaynaklandığına vurgu yapıyor. Diyor ki: "Amerika'yı ayakta tutan 'Amerikan ruhu' Anglo-Protestan kültürünün ürünüdür... Anglo-Protestan kültür, üçyüz yıldır Amerikan kimliğinin merkezinde yer aldı Amerikalıların ortak varlığı oldu ve Amerikalıları diğer halklardan ayıran bir kültürdü... 21'inci yüzyıl, bir 'Din Çağı' olarak başlıyor. Bugün ABD'nin gerçek ve potansiyel düşmanı İslâm'ın yönlendirdiği Müslümanlardır". Eh, adamcağız, başka ne desin? "Ilımlı Müslamanlar, diyalogcular, candan gönülden dostumuzdur" diyemez ya. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Silah zoruyla bir ülke işgal edilebilir, fakat silah zoruyla ilanihaye elde tutulamaz. Bunu bilen ABD, işgal ettiği Afganistan ve Irak'ta siyasi, sosyal ve dini değişiklikler yapmaya çalışıyor. Biliyor ki, askeri işgalin izlerini birakç yılda silmek mümkündür. Ama diğer değişiklikler kolay kolay silinmez. Hele işgal ettiğiniz ülkenin dinini değiştirirseniz veya bozarsanız, o ülke ebediyen sizin olur. İşte ABD, bunu gerçekleştirmenin arayışındadır. Ilımlı İslâm, dinlerarası diyalog, medeniyetler ittifakı... gibi faaliyetler, bu işgale, yani kültürel işgale yöneliktir. Kültürel işgal için hangi vasıftaki insanları işbirlikçi olarak seçiyorlar? Bay Ryan'ın, 25 Aralık 1919 tarihli raporunda geçen şu ifadeler, bu soruyu cevaplandırıyor: "Biz gerçek ideali din gibi davranacak çıkarcı bir grubu idareci olarak getirmeye çalışacağız. Panislamizmi ezemeyiz, bu tıpkı Batı'daki milliyetçilik gibidir. Bizim şimdiki amacımız bölmek, arkadaş gibi davranıp kazanmak ve sonra hükmetmek olmalıdır" (Bkz. Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye). Görüldüğü gibi taktik şudur: İşgal edilecek ve sömürülecek ülkelerin içerisinden idareciler bulup, onları idare ederek amaca ulaşmaktır.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018