İdarecilerin mağrurlanması, toplumları çatışma ve savaşa sürükleyen tehlikeli bir ruh halidir. İslâm toplumlarındaki idareciler, bu ruh halinden çok korkmuş ve birçok tedbire başvurmuşlardır. Kimisi, “mağrur olma padişahım, senden büyük Allah (cc) var” diyerek kendini uyaran görevliler tutmuş. Kimisi, kefenini bir askerin mızrağının ucuna koydurtmuş, çarşı-pazarda gezdirtmiş, “işte bu, hükümdarımızın kefenidir” diyerek bağırtmış. Bunlar istisna kabul edilebilir. Ama biri var ki, o hiç ihmal edilmemiştir. O da nasihattir. Her gelen idareci ona önem vermiştir. İdarecilerin bizzat kendileri âlimlere müracaat edip, onlardan yazılı ve sözlü nasihat istemişlerdir. Âlimlerimiz de idarecilerimize dini, ahlâki ve sosyal konuları içeren nasihatnameler yazmışlardır. Bu uygulamalar, edebiyatımızda ‘nasihatname’ yazma geleneğini ve yazı türünü oluşturmuştur. Bugün bile okunduğunda çok istifade edilebilecek nasihatnameler kütüphanelerimizde mevcuttur.İdarecileri mağrurluğa iten, genelde yanındaki dalkavuklardır. Dalkavuklar, idareciler için düşmandan daha tehlikeli ve zararlıdır. Onlar, idareciyi mağrurluğa sokar, sonra da mütevazı gösterebilirler. Çünkü bazı mağrur idareciler, özel ilişkilerinde gerçekten mütevazı davranabilirler. İdarecinin mağrurluğu idare biçiminde ortaya çıkar. Bu iki davranışı birbirine karıştırmamak gerekir. Hz. Ali (ra) Efendimiz, dalkavukları yanlarından uzaklaştırmaları hususunda idarecileri uyarmış ve şöyle buyurmuştur: “Alkışa ve yersiz övgüye müsamaha etmek, insanı büyüklenmeye sevk eder ve kibre yaklaştırır.”İdareciler, halktan ne kadar uzaklaşır ve dalkavukların haberlerine ne kadar itibar ederlerse, o kadar mağrurluğa kayarlar. Onun için idareciler, mutlaka halk arasına karışmalı, dertlerini ve sorunlarını yüz yüze dinlemelidir. Halkın durumu, idareciye doğru olarak nakledilse dahi, bu yöntem asla terk edilmemelidir. Çünkü işitmek, hiçbir zaman görmek gibi olamaz. İdareci, halkın yaşantısını kendi gözleriyle görmeli ve onlarla dertleşmelidir. Halkla dertleşmek, dostluğa ve samimiyete yol açar. Geçmişte idareciler, tebdili kıyafetle halkın arasına karışır, halkın ne yapıp, ne ettiğini gözlemlemeye çalışırlardı. Günümüzde ise buna hiç ihtiyaç yoktur. Halkın hal ve ahvalinden haberdar olmanın, onunla bir araya gelip dertleşmenin değişik yol ve yöntemi bulunabilir. Böyle hareket edilirse, olaylar doğru okunur, isabetli tespit ve teşhisler yapılabilir. Milletimiz, idarecilerimizin olayları doğru okuyamaması yüzünden büyük felâketler yaşadı. Bu felâketlere sebep olanlardan biri olan Enver Paşa, olayları nasıl yanlış okuduklarını söyle anlatır: “Biz Turan yapmak istedik, viran olduk. Bizim asıl mesuliyetimiz Sultan Abdülhamid’i anlamamak ve Siyonizme alet olmamızdır. Acıdır, fakat hakikat bu.”“Demokrasi ile idare edilen ülkelerde, idareciler ve özellikle liderler böyle bir mağrurluğa kapılmaz” demeyiniz. Bal gibi kapılıyorlar. Nitekim birçokları, bu mağrurluğa kapılmış, ama hepsinin de akıbeti aynı olmuştur. Bazı demokratik liderler, meydanlara toplanan kalabalıklara çok güvenmişler. Meselâ, merhum Adnan Menderes bunlardan biri idi. Prof. Dr. Fuat Başgil, onu bu konuda uyarmış. Prof. Dr. Başgil, kalabalıklara güvenen liderlerin halini, vücuduna bal sürüp karınca yuvasına giren bir kişiye benzetmiştir. Üzülerek ifade edelim ki, Başbakan Erdoğan da, adım adım mağrurluğa doğru yol almaktadır. Mağrurluğu yüzünden, suhuletle ve sükûnetle çözebileceği sorunları, tam aksine ayrıştırma ve çatışma konusu yapmaktadır. Başbakan Erdoğan’ın, söz konusu politikayı terk etmesini ve mağrurluktan kurtulmasını temenni ediyoruz. Zira bu kötü gidişat, hem kendisine, hem de ülkeye zarar vermektedir. Milletçe endişemiz, zararın daha çok büyüyeceği yönündedir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018