İftira ve yalan, yaşadığımız dünyada sanki sosyal hayatın bir parçası haline gelmiştir. İnsanlar çok basit işlerde bile pervazsıca yalana ve iftiraya başvurmakta, doğrunun ve haklının önünü kesmeye çalışmakta; bu sebeple kul hakkına tecavüz etmektedirler. Ancak iftira, bu gün meydana çıkmış bir eylem değildir.
İftira; insanlık tarihi ile birlikte başlamış, peygamberler bile iftiranın zararlarını görmüştür. En büyük iftiralardan biri de Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimizin hanımına yapılmıştır. Hz. Ayie'ye yapılan iftira sebebiyle Kur'an ayetleri nazil olmuş; Onu temize çıkarmış, bu vesileyle iftiracılar da en sert bir şekilde ikaz edilmişlerdir.
İlahi ikazlara rağmen maalesef her devirde Allah'ın ayetlerini az bir bahaya satacak kadar alçalan ve menfaat uğruna Allah'ın ve kulun hakkını çiğneyenler bulunmuştur.
İftira ve yalanı kendine meslek edinmiş bahtsızlara, akıllarını başlarına almalarını umut ederek Kur'an-ı Kerim'den İfk hadisesini açıklayan ayetleri aktarmaya çalışalım:
"O uydurma haberi getirip iftira (ifk) atanlar, içinizden bir topluluktur. Onu kendiniz için bir şer sanmayın, bilakis o, sizin için hayırdır. İftirada bulunanlardan her birinin kazandığı günaha göre cezası vardır. Onlardan günahın en büyüğünü yüklenene de büyük bir azap vardır." "İftirayı işittiğiniz zaman, mümin erkeklerin ve mümin kadınların, kendiliklerinden hüsn-ü zanda bulunup da: "Bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?"
"Bir de dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki, bu şahitleri getiremediler, o halde onlar, Allah nezdinde, yalancıların da kendileridir."
"Eğer Allah'ın lütuf ve merhameti, dünyada ve ahirette üzerinizde olmasaydı, yaydığınız fitne yüzünden, size mutlaka büyük bir azap dokunurdu."
"Siz o iftirayı dilinize dolamıştınız. Hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığınız şeyi ağzınızla söylüyor ve onu önemsiz bir şey sanıyordunuz. Hâlbuki bu, Allah nezdinde büyük bir günahtır." "O asılsız sözü duyduğunuz zaman: "Bunu konuşmak bize yakışmaz. Haşa! Bu büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi?" "Eğer inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha ebediyyen dönmemeniz için Allah size öğüt veriyor."
"Allah size ayetleri açıklıyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." "İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz."
"Allah'ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı haliniz nice olurdu?" (Nur Suresi / Ayet 11-20)
Bu kadar ciddi ikazları bilmesi gereken inananlar arasında iftira kavramına asla yer verilmemesi gerekirken, en fazla iftira ve yalan maalesef onların arasında yaygın halde cereyan etmektedir. Bu da onların iman zafiyetinden kaynaklanmaktadır.
İman sahipleri, imtihan sebebiyle nefislerine oyun ve oyuncak olmakta, az bir paha ve menfaat karşılığında; ilkelerini, imanlarını, şeref ve haysiyetlerini satmaktadırlar.
İftirayı kendine meslek haline getirenler; bu yaptıklarının bedelini, rûz-i mahşerde Allah'ın gazabına uğrayarak ödeyecekler.
İftira; insanlık tarihi ile birlikte başlamış, peygamberler bile iftiranın zararlarını görmüştür. En büyük iftiralardan biri de Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimizin hanımına yapılmıştır. Hz. Ayie'ye yapılan iftira sebebiyle Kur'an ayetleri nazil olmuş; Onu temize çıkarmış, bu vesileyle iftiracılar da en sert bir şekilde ikaz edilmişlerdir.
İlahi ikazlara rağmen maalesef her devirde Allah'ın ayetlerini az bir bahaya satacak kadar alçalan ve menfaat uğruna Allah'ın ve kulun hakkını çiğneyenler bulunmuştur.
İftira ve yalanı kendine meslek edinmiş bahtsızlara, akıllarını başlarına almalarını umut ederek Kur'an-ı Kerim'den İfk hadisesini açıklayan ayetleri aktarmaya çalışalım:
"O uydurma haberi getirip iftira (ifk) atanlar, içinizden bir topluluktur. Onu kendiniz için bir şer sanmayın, bilakis o, sizin için hayırdır. İftirada bulunanlardan her birinin kazandığı günaha göre cezası vardır. Onlardan günahın en büyüğünü yüklenene de büyük bir azap vardır." "İftirayı işittiğiniz zaman, mümin erkeklerin ve mümin kadınların, kendiliklerinden hüsn-ü zanda bulunup da: "Bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?"
"Bir de dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki, bu şahitleri getiremediler, o halde onlar, Allah nezdinde, yalancıların da kendileridir."
"Eğer Allah'ın lütuf ve merhameti, dünyada ve ahirette üzerinizde olmasaydı, yaydığınız fitne yüzünden, size mutlaka büyük bir azap dokunurdu."
"Siz o iftirayı dilinize dolamıştınız. Hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığınız şeyi ağzınızla söylüyor ve onu önemsiz bir şey sanıyordunuz. Hâlbuki bu, Allah nezdinde büyük bir günahtır." "O asılsız sözü duyduğunuz zaman: "Bunu konuşmak bize yakışmaz. Haşa! Bu büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi?" "Eğer inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha ebediyyen dönmemeniz için Allah size öğüt veriyor."
"Allah size ayetleri açıklıyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." "İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz."
"Allah'ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı haliniz nice olurdu?" (Nur Suresi / Ayet 11-20)
Bu kadar ciddi ikazları bilmesi gereken inananlar arasında iftira kavramına asla yer verilmemesi gerekirken, en fazla iftira ve yalan maalesef onların arasında yaygın halde cereyan etmektedir. Bu da onların iman zafiyetinden kaynaklanmaktadır.
İman sahipleri, imtihan sebebiyle nefislerine oyun ve oyuncak olmakta, az bir paha ve menfaat karşılığında; ilkelerini, imanlarını, şeref ve haysiyetlerini satmaktadırlar.
İftirayı kendine meslek haline getirenler; bu yaptıklarının bedelini, rûz-i mahşerde Allah'ın gazabına uğrayarak ödeyecekler.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Hüseyin Baş’tan gençlere mesaj / 29.03.2024
- ‘Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz!’ / 28.03.2024
- İkiyüzlü siyaset kaldığı yerden / 27.03.2024
- Siyaset deccalları / 26.03.2024
- Oyları bölün! / 25.03.2024
- Atatürk’ün her ilkesi önemlidir / 23.03.2024
- Yerelden genele değişimi başlatalım / 22.03.2024
- Sayılı gün çabuk geçer / 21.03.2024
- Atatürk diyor ki! / 20.03.2024
- Haydi, artık karar verin! / 19.03.2024
- ‘Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz!’ / 28.03.2024
- İkiyüzlü siyaset kaldığı yerden / 27.03.2024
- Siyaset deccalları / 26.03.2024
- Oyları bölün! / 25.03.2024
- Atatürk’ün her ilkesi önemlidir / 23.03.2024
- Yerelden genele değişimi başlatalım / 22.03.2024
- Sayılı gün çabuk geçer / 21.03.2024
- Atatürk diyor ki! / 20.03.2024
- Haydi, artık karar verin! / 19.03.2024